"ANNE" FARKLIDIR

164 50 19
                                    


Leya anlattıklarıyla yeteri kadar kötü olmuştu ne kadar oda meselesini de öğrenmek istesem, daha fazla üstüne gidemedim.  

- Bugün değil diyorsun, öyle olsun. Ama elbet bir gün, şimdiden haberin olsun. dedim ve arabaya binerek Leya'nın yanından ayrıldım... Kendi hislerimden her zaman haberdardım ama Leya'nın hislerini ilk defa duymanın etkisiyle hafif bir burukluk içerisindeydi kalbim. Şüphem yok ki benim kadar olmasa da Leya'da acılar yaşadı bunu zaten biliyordum. Anlattıklarının üstüne daha da üsteleyip daha fazla onu üzmek istemedim. Aslında istemedim değil tam olarak, kıyamadım...  O benim Leya'm...

Eve gelmiştim sonunda. Ama evimde anormal bir durum vardı. Fazla kalabalık ve donuk bir ortamdı.  Babamın arabası gözükmüyordu Furkan'da evde değildi. Arabayı park edip indim ve eve doğru yürüdüm. Belki bir his yada başka bir şey ama adımlarım inadına geri gitmek ister gibiydi...

Gözlerimle eve baktığımda terk edilmiş bir bina gibi hissettirdi.  Başka bir his bu nasıl anlatıyım size. boş bir kalbe girmiş gibi. Ne seven nede nefret eden bir insan gibi. Dedim ya hissettiğim şeyi anlatmaya kelime dağarcığımda konuşma yeteneğimde yetersiz. Aslında halimi yada yüzümü görseniz bir nevi anlayabilirsiniz ama bunu dillendirmek kalem ve klavye üzerinden daha da zor. 

Evin ana kapısı ardına açıktı. Yakıştırma yapmak istemem ama ne biliyim cenaze evi gibi duruyordu. İçim üşüdü birden, dipsiz bir kuyuya düşüyormuş gibi hissediyordum. Bir türlü çakılmıyorsunuz ama sürekli boşlukta düşüyorsunuz işte...  İçeride boş bir hava var, o nasıl oluyor derseniz şöyle anlatabilirim.  Boş hava: uzay gibi mesela boş, sinirlerinizi hissedemiyorsunuz. Adımlarınızı hissetmiyorsunuz. Yada şey gibi oksijen o kadar fazla ki nefes aldıkça boğazınız ve ciğerleriniz yanıyor. Acı çekiyorsunuz. Hem gerekli hem de acı verici. Böyle işte evin içi. Salona doğru ilerledim oda boştu, hizmetli beni duyup yanıma geldi.

- Hoş geldiniz beyefendi. İstediğiniz bir şey var mı?

- Yok annem nerede? Dışarıda da kalabalık var, bir şey mi oldu yoksa?

- Şey efendim. Aslındaa...

- Seni bekleyemem, ne oldu konuş. Annem nerede?

- Beyefendi anneniz rahatsızlandı, hastaneye kaldırıldı. Babanızda annenizin yanına geçtiler.

- Git... dedim.

Hissettiğim şey bu acının rüzgarıydı sanırım. Bu harfler, kelimeler ne kadar da acı verici olabiliyormuş. Ne dedi o;  "Anneniz rahatsızlandı mı?"... Evin çoğunu kapsayan salon o kadar küçülmüştü ki duvarların arasında sıkışıp kalmıştım resmen. Canım o kadar yanıyordu. Kalbim mi erimeye başladı, yoksa bedenim de ki kan dondu mu?  Bu ev kışın bile böyle soğuk olmamıştı. Ani bir hareketle yönümü kapıya çevirdim hastahaneye gitmek için...  O ara evin verandasında ayakta duran üç adamı fark ettim, eminim bu adamları ilk defa görüyordum.  İlk önce yanlarına geçtim beni gördüklerinde şaşırdılar biraz, kim olduğumu bilmiyor olacaklar ki ifadeleri bunu açıkca belli ediyordu. yanlarına yaklaştım ve ortada duran adama elimi uzatarak;

- Hoş geldiniz. Buyurun kimin için gelmiştiniz? dedim.

- Biz Yakup için buradayız ama sen kimsin delikanlı? dedi.

- Ben Gökalp. Oğluyum, burada olma sebebinizin. Babam evde değil bugünde dönmez. Daha sonra görüşme imkanı bulabilirsiniz. 

- Bize senden hiç bahsetmedi baban. Akıllılık yapmış olsa gerek. Tamam biz işimizi baban olmadan da halledebiliriz.  Senin varlığın yeterli. dedi.

- Pardon size yardımcı olamayacağım, annem hastahaneye kaldırılmış oraya geçmem lazım. Şimdi müsaadenizle. dedim.

- Tamam delikanlı. Görüşeceğiz.  dedi ve evden çıktılar. Garip kılıklı ve konuşmalı adamlar. Koşar  adımlarla evden ayrılıp arabaya bindiğim gibi hastahaneye geçtim.  

Çıktığım hiç bir yol bu kadar uzun sürmemişti. Bu araba bu kadar yavaş mı gidiyordu acaba?  "Anne" kelimesini her söylediğimde ciğerim bu kadar mı yanıyordu? Bu şehrin yolları bu kadar karışık  ve uzun muydu?  Allah'ım geç verdin  yoksa alma zamanın bu kadar erken mi? ...

  Sonunda hastahaneye gelmiştim, arabadan inmek bir dertti. Şimdi en büyük  sorun hastahaneye girebilmekti. Nasıl, ne cesaretim vardı buna nede dermanım. Neyle karşılaşacağımı bilmeden girdim içeri... 

Babam ve Furkan perişan halde oturmuş,  acı kokan hastahane koridorları karşıladı beni... Korkarak adımı attım içeri, göz gezdirdim hastahanede ama ne annem vardı nede olduğu yeri saran kokusu.... 

Bu kadar mı yakar anne yokluğu...

Sanki karanlık bir oda korkusu...

Bu kadar mı özlenir kokusu...

Neredesin anne? Çok korkutuyorsun oğlunu...


SON

DİP NOT: OKUDUĞUM HER ŞİİR SEN. DİNLEDİĞİM HER MELODİ SESİN...

DİP NOT 2: SENİ YAZMAYI BIRAKMAYAN KALEMİM YOK OLMADIKÇA, SENİ ANLATAN DEFTER DOLU RAFLARIM TOZLANMAYACAK.

DİP NOT 3: İŞTE YOLUN SONUNDAYIM. AMA UNUTMA Kİ YAPRAK DÖKSEM DE; BU YENİ BİR BAHARA HAZIRLANIŞIM...



(BAYAN YAZAR)




Merhaba sevgili okuyucularım. Umarım severek ilerliyorsunuzdur. Bana görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.  NASIL KİTAP, BEĞENİYOR MUSUNUZ? ;)

KADINIM MAFYA 2 'YAŞAYIŞ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin