Bölüm 38: Sessizlik

23.5K 710 58
                                    

Yanlızdım, beni tamamlayan enerjimi hissetmiyordum. Tartıştığım ve kontrol etmek zorunda olduğum Ejderhalarım bana cevap vermiyor öylece yatıyorlardı. Dumanlı'nın bana yaşattıklarından sonra bile onu geri istiyordum. Yine ayağa kalkıp Ateşli ile tartışmasını gerekirse beni zor duruma sokmasını bekliyordum. Kendimi tuhaf ve güçsüz hissediyordum, tek yapmak istediğim Ejderhalarım gibi gözlerimi kapayıp uzanmaktı.

Aslı'dan kaçmıştım ve şimdi Ruhlar Ormanına doğru koşuyordum. Nefesim kesilmemişti ama yaşadığım dehşette aynı görevi görüyordu. Koşmamın hızından kaynaklanan rüzgar gözlerime batıyor ve buğulandırıyordu ama duracak vakit yoktu. Muhafızım peşimdeydi belki Katie'yi zor durumda bırakıyordum ama durum ciddiydi. Ejderhalarım ölü misali yatıyordu!

Daha da hızlandım ve görüş alanıma; karanlık ormana her gelişimizde durduğumuz açıklık alan girdi. Jev ortada duruyor ve bir ruhla konuşuyordu. Kim olduğunu biliyordum, Astarga ile konuşuyordu ama henüz duyacak kadar yaklaşmamıştım.

Rüzgar çıplak omzuma vuruyor, açık bıraktığım kıvırcık saçlarım uçuşuyordu. Açık alana girdiğimde Astarga ve aniden sis formunda belirip etrafta uçuşan Taurel'in gözleri benim üzerime kaymıştı. Jev'de arkasını dönüp bana bakmıştı, onunla aramda metreler olmasına rağmen öfkesini hissedebiliyordum.

Ondan korkmuyordum, yeterince korkmuş ve başıma yeterince iş açmıştım. Aklım Ejderhalarımda ve hissetmediğim Enerjimdeydi. Arkamdan Aslı'nın koştuğunu biliyordum, Jev'e yaklaşınca koşmayı kestim ve birkaç adım aramızda mesafe bıraktım. Jev'in çenesi kasılmıştı ve gözlerinde ki öfke neredeyse somut bir hal amıştı.

Jev, "İsabell," dedi dişlerinin arasından, "Senin burada ne işin var? Ben sana ne dedim?" diye devam etti. Yutkundum, düşüncelerimde ki kelimeleri düzgün hizaya sokup cümle haline getiremiyordum.

Hiçbir şey demeden Astarga'ya baktım. Sis formu dağıldı ve insan formuna dönüştü. Bana bir bakış attıktan sonra gözleri kocaman açılmış dişlerini sıkmıştı. Kendimi tuhaf hissediyordum, zehirlenmiş olabilir miydim?

Astarga, "Sana o tasmayı uzun süre takmaman gerektiğini söylemiştim!" diye haykırdı. Sesi tüm ormanda duyulmuştu buna emindim, ama beni etkilememişti. Tek düşünebildiğim Ejderhalarımdı. Enerjimi hissedemiyordum. Bir ateş topu atacak kadar bile enerjim yoktu. Ama dövmelerim hala bedenimdeydi, bu ne demek oluyordu?

Astarga, "Yaptığından memnun musun Pisue-i!" diye bağırdı tekrar ve elini saçlarına daldırıp arkaya taradı. Kirpiklerimi kırpıştırdım, nesi vardı bu ruhun?

"Astarga, " dedim sakince, "O tasmayla ne alakası var?" deyip durdum ve derin bir nefes aldım, "Bana verdiğin barı al bir tarafına monte et Astarga! Böcekler ne alaka!" diye bağırdım bende sonunda.

Astarga şaşırmış görünüyordu, bağırmamı beklemiyor olmalıydı. Gözlerimi kıstım ve ona nefret dolu bakışlar attım.

Taurel, "Dur bir saniye, ne böceği?" dedi Astarga'yı omzundan itip benim karşıma geçerken. Bakışlarımı yumuşattım, Taurel'e hiçbir zaman kızasım gelmezdi.

"Bodrumda belki milyon tane örümcek, böcek vardı. Kontrolü kaybettim Taurel, kontrolü kaybettim! Muhafızlarım beni zindana attı, sen kendi zihninin içinde hapsolmak nedir bilir misin?" dedim sesimi yükselterek. "Bedenimin üzerinden tır geçmiş gibiydi, neyse ki şifacılarımız ne yaptığını biliyor. Şimdi bana enerjime ne olduğunu ve şu böcekli bodrumu açıklayın." diye emrettim. Ben emir verebilirdim, bu benim en doğal hakkımdı.

Taurel'in yüz ifadesinde ki ani değişiklik, onun hiçbir şey bilmediğini anlatmıştı bana. Derin bir nefes aldım ve başımı arkaya atarak gökyüzüne baktım. Tek bulut yoktu ve lacivert gökyüzünün simleri gibi duran yıldızlar parlaktı. Sanki elimi uzatsam yıldızları yakalayacak mışım gibi hissediyordum.

PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin