Kolumu kurtarmak adına çırpındım ama bileğime sarılmış parmaklar daha da sıkı olmaktan öteye geçmedi. "Bu kez kaçmak yok, Prenses." Dedi Ash bana yaklaşarak. Sırtım arabaya yaslandı, üzerime eğildi ve nefesi yüzüme döküldü. "Artık yok."
Gökyüzü mavisi parıldayan gözler ışık saçmıştı. Tıpkı pırlanta gibi, diye düşündüm karanlığa gömülmeden önce.
Bende bazı kurallara uyabilirdim!
Bu düşünceyle yüzümü buruşturdum, hayır-hayır uyamazdım. Kurallardan nefret ediyordum ama kontrolü severdim. Tabii söz konusu bedenimin kontrolüydü onun dışında kontrol de kurallara çıkıyordu, onu da sevmezdim.
"Bana bak, küçük ucube, bu iş böyle yürümez." Dedi soğuk korumam, "babasıyla baban iyi geçiniyor. Onu rahat bırak."
"Babası babam için çalışan bir hizmetkar. Onun haricinde babam herkesle iyi geçinir. İnfaz etmeden önce vatandaşlarla bile." Dedim alaylı bir ilgisizlikle.
Jev gözlerini gözlerime sabitledi. "Kurallar var Bella, benim senin için koyduğum kurallar. Bonnie de o kurallar çerçevesinde korunuyor."
"Kuralların işe yaramaz olduğunu öğrenmiş olduk çünkü ben onu döverken hiçbir kural gelip de bana ona vurma demedi."
Jev dudaklarını birbirine bastırdı, ondan önce gördüğüm bir saniyelik gülümsemeyle tüm bu konuşmanın korumam olarak kalmak istediğinden gerçekleştiğini biliyordum. Jev de o salağı sevmezdi.
"Belki de kılıçlarını artık bedeninden ayırmamalısın. Biliyorsun, annen kullanmanı bile istemiyor." Dedi Jev ciddiyetle.
"Veya..." dedim kelimeyi uzatarak, "o yaratığın bir daha saraya girmesine müsaade etmeyiz ve kılıçlarıma dokunma girişiminde de kimse bulunmaz. Bende onun yüzünü olduğu gibi bırakırım."
Jev iç geçirdi ve yatağa, yanıma uzandı. Beni kendine çekti, bayıldığım soğuğu tenime işledi. "Muhafız olmak istiyorsan eğer, eğitim almak istiyorsan eğer babanın gözüne yanlış olaylarla batıyorsun, Prenses."
Dudaklarım seğirdi. "Babam benim mükemmel bir savaşçı olduğumu biliyor. Sorun Bonnie! O aptalı ortadan kaldırırsam eğer orduya da girerim, general de olurum. O salağı öldürmeme izin vermeliydin, koruma."
Birilerini deli gibi yumruklamak istiyordum, burnumdan soludum. "Kılıçlarımı da çaldı bu arada!"
Jev gözlerini devirdi ama ciddiyetini bozmadı. "Seni cezalandırmam gerekecek farkındasın değil mi? Sana ceza vermeyi sevmiyorum."
"Bu ceza almam gereken bir konu değil!"
"Neredeyse öldürmüşsün kızı!"
Omuz silktim. "Neredeyse."
Jev burun kemerini sıktı. "Neyse." Dedi gözlerini kapayarak. "Cezan benimle uyumak olsun. Yorgunum ben."
Konunun değişmesi, Bonnie'ye attığım dayağın yanıma kar kalacağı anlamına geliyordu. Jev'in beni anlamasına bayılıyordum. "Neden yorulduğunu sormayacağım, cevap beni kesin korkutur."
Pis pis sırıttı.
Zihnim bulanıktı, hemde her ayrıntısıyla. Anılarımı, taş atılmış su yüzeyinden izliyormuşum gibiydi. Gözlerimin arkasında, sanki iğneler varmış gibi bir acı vardı.
Kıpırdandığımda yumuşak bir yerde olduğumu anlamıştım, elimi üzerimde gezdirdim ve çarşafı yokladım.
Gözlerimi yavaş yavaş açarken beynim oyuluyormuş gibi hissettim ve inledim. Hemen gözlerimi yumdum, ellerim şakaklarıma gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prenses
FantastikO, ejderha ırkının prensesi. Halkı tarafından ihanete uğrayarak tüm değişen yaşamı ve kaybettiklerinin intikamını almaya yemin etmiş bir Element Savaşçısı. Korumasına olan düşkünlüğü ve asiliği başına bir çok kez bela olmuş bir üçkağıtçı. Doğduğu a...