"Hata"

131 36 30
                                    

Uzun ve yorgun bir gecenin ardından sabah kendimi daha dinç hissedememiştim. Doğru düzgün uyuyamıyordum bile. Sürekli bir kesinti yaşıyordum, geceleri hayalet gibi evde dolanıyordum. Çok şükür evdeki herkesin uykusu ağır olduğu için, kimse benim bu sorunumu fark etmiyordu bile. Bu benim işime gelirdi, kimsenin bilmesine gerek yoktu. Telefonumu elime aldım, saat on buçuğu gösteriyordu. Ayağa kalktım.

Kendi kendime gülümsedim. Dün Alaz ile yaptığımız konuşma belki de güzel şeylere kapı açacaktı. Bilmiyorum, bana cesur olmamı söyleyen tek insandı ve bu beni derinden etkilemişti. Güzel hissediyordum. Her ne kadar alkollü kafayla biraz olanlara sinirlensem de, Alaz haklıydı. Günden güne onun bu hareketlerine alışıp, bunları seviyordum.

Yanımdaki yatakta uyuyan Elanur'a şöyle bir baktım. Alkol seven bir insan değildi kesinlikle. Ama şu sıralar kafasını dağıtmak için içiyordu. Dün onun için de çok tuhaf bir gün olmuştu çünkü Emre beklenmedik hareketler yapıyordu. Alaz'ın aşk tanrısı hareketlerinden de etkilenerek ikilinin birbirine daha çok yaklaşmasını sağlamıştık. Alaz ve kendimin o an çok iyi bir ekip olduğunu düşündüm.

Ayağa kalktım ve salona doğru ilerleyip sabah kimlerin ayakta olduğunu görmek istedim. İçeride Emre'yi telefonuyla uğraşırken görünce ikimiz dışında başka kimsenin uyanık olmadığını fark ettim. Sesimi duymuş olacak ki başını kaldırıp bana gülümsedi.

"Günaydın, Duru." dedi içten bir şekilde. Her zaman içten biri oluşunu unutup içimi ısıtmasına izin veriyordum. Sahip olduğum en doğru düzgün erkek arkadaş olabilirdi. Elanur'un ona aşık olmak için çok sebebi vardı.

"Günaydın, Emre." diye karşılık verdim ve yanına oturdum. Önündeki sehpada kahve vardı ve bana onu işaret etti.

"Sana da kahve yapmamı ister misin?" diye bir teklifte bulundu. Başımı olumsuz yönde salladım. Ona iş çıkarmak istemediğim için reddetmiştim.

"Yok ya, canım istemiyor hiç." dediğimde başını olumlu yönde salladı ve gülümsemeye devam etti. Sabah neşesi yeterdi onu tanımlamaya. Aslında normal hayatında bu kadar güler yüzlü biri olduğu söylenemezdi. Ama arkadaşlarıyla her zaman mutluydu.

"Nasılsın peki? Nasıl gidiyor?" dedi Emre. Hal hatır sorulmayalı baya uzun bir zaman olmuştu. Gülümsedim ve kafa karışıklıklarımı bir kenara koyarak cevap verdim.

"İyiyim, çok iyiyim. Sen nasılsın?" dediğimde o da başını olumlu yönde salladı. Aramızda bir mesafe olduğunu hissedebiliyordum. Ama nedenini asla bilmiyordum.

"Ben de iyiyim ama senin yalan söylediğin çok belli. Alaz ile aranızda neler oluyor? İyi misiniz?" dedi Emre. İşte bu sorulmaması gereken bir soruydu. Ne diyeceğimi bilemedim, bir kaç saniye donup kalmıştım.

"İyiyiz!" dedim bir anlık tepki vererek. Soru beni çok fazla germiş olmalıydı. Bu kadar fark edilir olduğumuzu bilmiyordum. Gerçi dünden sonra böyle düşünmeleri gayet doğaldı.b

"Emin misin?" dedi benden şüphe eder gibi bir ses tonuyla. Tek kaşını da kaldırdığında, pek inandırıcı bir tavır sergileyemediğimi anlamış oldum. Sahtece gülümsedim.

"Evet..." dedim ses tonumu bu sefer indirerek. O ise bir terslik olduğunu anlamıştı ve bana anlayışlı bir şekilde bakmaya başladı. Bu, daha iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Alaz bence senden hoşlanıyor." dediğinde kaşlarımı kaldırıp ona hayretlerle baktım. Böyle bir şey söz konusu bile değildi. O benden hoşlanmazdı, asla hoşlanamazdı. Çocuk gibiydi, insanların ona aşık olmasını beklerdi ama kendi asla...

"Bunu da nereden çıkardın?" dedim, çünkü Emre insanlar hakkında kolayca bu şekilde yorumlar yapmazdı. Evet, belki bizimle çok alay ediyordu ama, o kadardı. Ciddi ciddi böyle şeyleri söylemezdi.

Uzaktaki Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin