BÖLÜM 2 : ACI

170 26 1
                                    

07 Kasım 1987

Karanlık bir akşam vaktiydi. Sokak lambaları bir bir sönmeye başlamıştı. Hafif esen rüzgar uzun saçlarını dalgalandırıyor gözyaşları yağmura eşlik ediyordu. Nedense bir sorgulama içinde bulmuştu kendini. Üzerindeki kırmızı şalını düzeltti önce. Üşümeye başlamıştı.

Eldivenlerini giydi, çantasını yere indirdi. İçinden beresini çıkardı. Uzun düz saçlarını eliyi düzeltti önce sonra çıkarttığı bereyi giydi . Sanki bu yolculuk hiç bitmeyecek gibi devam etti sokakta ilerlemeye. 

"Ayağımdaki çizmeler dizime kadar uzanmasa bu yolculuk çok soğuk geçerdi" diye düşündü kahverengi çizmelerine bakarken. "Bugün olanlardan sonra belkide bir daha gitmemeliyim oraya" diye kendine tembihledi. Sokak lambaları sarı loş bir hava katmıştı sokağa. Eskiden deve üzerinde lamba yakıldığı zamanları resimlerden görmüştü Osmanlı Zamanında. Aklında canlandırmaya çalıştı. Bir devenin sırtında lamba yakmaya çalışan görevli. Muhtemelen böyle bir manzara onu gülümsetirdi.

Hafif bir gülümseme yayıldı yüzüne, ağlaması zaten çoktan durmuştu ki yakında en çok ağlayan kız ödülü bile alabilirdi. 

Sokağın sonuna gelince levhayı okudu. " Laleli Çeşme Sokak". Ah ne güzel anıları olmuştu bu sokakta. "Keşke geriye dönebilsem o güzel anılara" demişti.Sokağa girdi. her yerinde tarih kokuyordu. Nedense tarih eskiden beri heyacanlandırdı onu. Bu yolun sonu kule çıkmazı ardından Galata Kulesiydi. Nedense bir derdi olsa kendisini hep kule çıkmazında bulurdu. Aslında böyle müzelerin girişinin paralı olmasını bir türlü anlayamıyordu. Ama onu mutlu eden içi değil dışıydı. Saatlerce oturmuşluğu vardı bahçesinde. 

"Bugün kendime yeni bir söz vermeliyim. Bugün beni bir daha kimse incitmemeli" diyordu.Hafif topalladığını o an farkettiki sert bir şekilde yere düştü. Kolunun üzerinde kapanmıştı. 

O sırada sokaktan geçen bir genç "Hanımefendi iyi misiniz?" diye sordu. Kolundan tutup ayağa kalkmasına yardım etti genç. Sonra bir çığlık attı ki kızın yüzünü görünce birden kendine hakim olamadı. Genç kızın sağ gözü morarmıştı. Dudağının hemen yanında bir kesik vardı. Genç "hanımefendi biri size zararmı verdi?" Diye endişe içinde sordu. Kız üzgün gözlerle delikanlının bal rengi gözlerine bakarak "yok gelmeden önce bir kere daha düşmüştüm" diye geçiştirmişti. Başına gelenleri kimseye anlatamıyacağını biliyordu. Çünkü daha öncede denemiş şansını sonuçları çok ağır olmuştu.
Delikanlı kolundan tutup Galata kulesinin bahçesine kadar eşlik etti. Sonra bir banka oturttu kadını ve "ben karşıdaki büfede çalışıyorum, biri sana zarar veriyorsa söylemeye hazır hissedersen beni orada bulabilirsin. " diyerek kulenin arka köşesindeki ufak büfeyi gösterdi. Belkide kim bilir kaç bin defa alışveriş yaptığını hatırladı oradan genç kız. Ama bu genci daha önce hiç görmemişti. Ufak çenesi bal rengi gözleri aslında görmüş olsa unutması imkansızdı.

Genç uzaklaşınca yine kendi kendine konuştuğunu fark etti. Çok fazla insan yoktu etrafta ama birkaçı garip garip bakmaya başlamıştı bile. Çantasını açtı. İçinden bir ayna çıkardı. Gözünün acısını unutmuştu. Kendini aynada görünce gencin niye öyle bağırdığını anlamıştı. Gözü morarmanın ötesine geçmiş kıpkırmızı olmuştu.
Çocukken oturma odasındaki vazoyu kırdığında babasından sağlam bir tokat yemişti. Bir  insan nasıl döverdi ki öz çocuğunu. Ama en acısı da buydu ya öz ailesi çok küçükken bir araba kazasında ölmüştü. Koruyucu ailenin yanında yaşamaya başladığında daha 7 yaşındaydı. Üvey annesi çok şefkatli biriydi. Hep arkadaş gibi olmuştu onunla. Ama üvey babası? Bir keresinde eve 7'de geldi diye hastanelik etmişti. 3 gün zor çıkmıştı hastaneden.  O zamanlar hissettiği bir duygu vardı. Keşke diyordu babam yaşasaydı o pis adam bana elini bile süremezdi. Şuan hissettiği aynı duyguydu. Keşke babam yaşasaydı kimse beni böyle incitemezdi diye düşündü.
Gözyaşları birbir dökülmeye başlamıştı. Gözünün ağrısı ağladıkça artmaya başladı.
En son doktora gittiğinde parası olmadığı için çok zor durumda kalmıştı. O yüzden doktor çare değildi bu acıya."ne yapmam gerekiyor? " nereye gidebilirim ki?" Diye söylendi. Bu kez çevresindekilerin bakışlarına aldırmadan sesli düşünüyordu.
"Aylin" diye bağırdı birden oturduğu yerden aniden kalkarak.
Aylin çocukluk arkadaşıydı ve yakın zamanda telefonunu vermişti."başın sıkışırsa beni ara " demişti. Hemen çantasını karıştırdı. Telefonun numarasını buldu nasıl arayacağını düşünmeye başladı. Belkide tek çarem odur diye düşündü. Ama ayağa kalktığı için başı çok hızlı dönmüştü. Ve kendini birden yerde buldu. Sonrası karanlıktı. Acı yok gibiydi.

KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin