BÖLÜM 44: ACI

47 8 0
                                    

17 KASIM 1987

Olay Anına 1 Saat Kaldı

' Kendi kendine konuşur mu insan?

Evet konuşur. Ama nasıl? Nasıl konuşur insan kendi kendine? 

Yani niye konuşur? Delirdim mi yoksa? 

Yoksa sadece gelip giden zamanımın geçici benliğime yansıması mı?

Nerede hata yapmıştım ben? Niye hata yapmıştım daha doğrusu?

Sevmek mi hataydı yoksa benden daha güzelini?

Yoksa sevdiğini kabullenemeyip yoldan ayrılmak mı?

Güvenmemek mi hataların en büyüğü?

Ama ben niye kendi kendime konuşuyorum? Yoksa seninle mi konuşuyorum? Susmuyor sesler!

Susmuyorlar, Gidin gidin beni yalnız bırakın, susun ' 

Kenan bir çırpıda ayağa fırladı ve "Susun" diye bağırdı. Gözlerini açtığında halen restoranta yemekte olduklarını fark etti ve Cansu'nun anlamsız bakışlarının karşısında "Çok özür dilerim, bir anlık dalmışım" diyebildi ve yerine oturdu tekrar.

- Sevgilim İyi misin' dedi Cansu.

- Evet aşkım, bir anlık dalmışım, çok içtim galiba' dedi Kenan utanmış bir tavırla.

Cansu biraz korku biraz da hüzünle baktı sevgilisine ve 'Ellerimden kayıp gidiyor adam' diye düşündü.

- Al sevgilim biraz su iç, kendine gelirsin' dedi ve bir bardak su uzattı.

Kenan çok mahcup olmuştu ki bir şey söylememek çok şey söylemekten daha hayırlıdır galiba diye düşündü ve sustu. Camda kendisini görmeye devam ederken kafayı yemediğine inanmamak elde değildi. 'Acaba bana verdikleri ilacın etkisi mi buda' diye söylendi. Cansu " Efendim sevgilim?Bir şey mi dedin?" dedi. Kenan "Yok aşkım kendi kendime düşünüyordum, neyse akşamımızı rezil etmeyelim, tekrar özür dilerim. Sanırım bir kahve alacağım . Kendime gelmem lazım. Sen bir şey ister misin?" dedi ve garsona işaret etti. 

- Sevgilim bence bir doktora gözükmeliyiz, geçen günden beri kendinde değilsin' dedi Cansu.

- Biliyorum aşkım , birkaç güne geçmezse gideriz. Tarif edemediğim duygular gelişiyor içimde. Anlatmak istesem de gücüm yetmez' dedi Kenan.

Bir süre havadan suda sohbet ettiler. Camın önünden geçen martılardan bahsetti Kenan.

- Bir keresinde vapurla karşıya geçerken, elinde bir kova ekmek kırıntısıyla gelen bir teyze görmüştüm. Mahallede ekmekler boşa gitmesin, çöpte çürümesin diye sokak sokak dolaşıp ekmekleri toplar sonrada vapurda martıları doyururmuş. Düşünsene bizler yediğimiz ekmek bayat diye kavga çıkarır, fazlasını çöpe atarız. Bu teyze bana çok iyi bir hayat dersi vermişti. Bu arada martıların etçil olduğunu biliyor musun? ' dedi Kenan gülümseyerek.

Cansu güzel bir kahkaha attı ve " Cidden bunu yapacaksın değil mi? Martılar etçil hayvanlardır. Sohbet buraya kadar geldiyse kendine gelmişsin demektir" dedi ve tekrar güldü. Kenan Yüzündeki hüzün ve umutsuzluğun dağıldığı hissetmeye başlamıştı " Etçiller ama, bak dünyada tek biz İstanbullular martılara simit atarız. Belkide türlerinin tek simit yiyen grubu bu topraklarda büyüyor" dedi ve oda kahkaha attı.

İşle ilgili sıkıcı muhabbetlerden sonra geleceğe dair planların konuşulduğu kısma gelindiğinde ise dakikalar amansızca ilerlemişti. 

- Bence kendi yerini açmalısın sevgilim. Sen işinde çok iyiymişsin.

- Evet aşkım ama para lazım, yer lazım . Birde özel piyasa zor iştir. Maaşlı iş gibi olmaz.

- Evet ama sen iştende atıldın' dedi ve gülümsedi Cansu.

-Evet aşkım ama bulurum yenisi. Sonuçta dediğin gibi işimde çok iyiyim ben. O tahtalarla çalışmak, onlara şekil vermek, her şeyden önemlisi onlara bir amaç vermek beni ben yapan ayakta tutan şeyler.

- Belkide işten çıkınca boşluğa düştün sevgilim.

-Olabilir ama yarın ilk fırsat yeni iş arayacağım.

-Sen yinede atma benim söylediklerimi. Kendi yerini açma işini iyi düşün.

Cansu saate baktı ve " Sevgilim çok geç olmuş. Bak dönüşte dolmuş bulamayız istersen hafiften kalkalım" dedi. Kenan saatin bu denli hızlı ilerlemesini muhabbetin iyi gitmesine bağlamıştı. 

"Aşkım tatlılarımızı söyleyelim sonra kalkarız" dedi ve garsonu çağırdı. 

Bu kadar güzel muhabbetin ardından gelen fıstıklı baklava ve yanındaki kesme dondurmaya hayır diyemedi Cansu. " Ama beni geçiştirme bak. Biraz para biriktirince sana kendi yerini açalım." dedi. 

Kenan Cansu'yu duymadı bile. Dalmıştı gene camdaki kendisine.

'Neden yorulur insan? Neden? 

Neden konuşuyorsun kafamın içinde ? Neredesin? 

Neden ruhumu rahatsız ediyorsun bu delicesine düşüncelerle? 

Ölmek mi? Hayır ne ölmesi. Kimsenin ölmesi gerekmiyor. 

Neden hem ben öleyim ki? Sen öl. Sen öl ki sussun kafamdaki anlamsız düşünceler. 

Ama halen ızdırap veriyorsun bu kötü düşüncelerde. 

Ruh kimin mi? Bize verilen bizde kalan bir nefes mi ruh?

 Kendi yolumu bulmuşken, hayatımın aşkını tekrar elde etmişken sence ölmek ister miyim?

Beraber mi ölelim? Neden? Neden yaşamak varken sonsuzlukta, neden ölüp yitelim? 

Neden bedenlerimizi toprağa atalım? 

Sen misin düşmanım olan,dostum bilirdim kendi benliğimi?"


KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin