BÖLÜM 47 : ARAYIŞ

48 6 0
                                    

'Hava soğuk, sürekli kar yağıyordu. Her yer bembeyazdı. Okul yatakhanesinde uyandığında sabah yeni olmaya yüz tutmuştu. Üvey ailesinden kaçtığında kendisini kurtaran takım elbiseli adam yerleştirmişti bu okula. Şehirden çok uzakta olduğunu tahmin ettiği okulda kimsenin konuşmasını anlamıyordu. Ama Rusça olduğunu tahmin ediyordu. Burada ne işi olduğunu kavrayamamıştı. Bir süre camdan dışarıda bağrışan çocukları dinledi sonra geri yorganın altına girdi Ömer.

 Bir süre camdan dışarıda bağrışan çocukları dinledi sonra geri yorganın altına girdi Ömer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yatağından çıkmak istedi ama çok üşüyordu. Odanın kapısı açıldı. Üzerinde beyaz gömlek olan bir kadın girdi. İri gözlükleriyle sarı saçıyla sevecen bir kadına benziyordu. Kadın Ömer'e bakarak " Как ты, мой ребенок?" dedi ama nafile Ömer konuşmalarından hiç birşey anlamıyordu. Kadın Ömer'in boş bakışlarından anlamış olacak ki " Nasılsın çocuğum?Unuttum bir an dilimizi bilmediğini" dedi ve gülümsedi .Ömer "Üşüyorum. Neredeyim ben" diyebildi. Kadın "Senin gibi yetenekli çocuklar için güvenilir bir eğitim kurumu burası çocuğum" dedi ve " Seni bize emanet eden bey efendi tüm masraflarını karşıladı. O yüzden ortama çabuk ayak uydurmanı tavsiye ederim"dedi ve kalktı. Ömer'e kapıyı göstererek " Üzerine üniformanı giy istersen sana sınıfına kadar eşlik edeyim, hem okulu tanıtırım"dedi ve Yatağın arkasından kırmızı bir cüppeye benzeyen üniformayı Ömer'e uzattı."

Ömer istemsizce kadının dediğini yaptı. Henüz 10 yaşındaki bir çocuğa göre uysal bir çocuktu. Üvey ailesinden gördüğü eziyetlerden sonra çok fazla huysuzluk yapacak karakterde değildi. Ne söylenirse yapmak zorunda olduğunu hissediyordu."

Ömer uzun merdivenlerden çıktı dar bir koridora girdi. Çocukluğunun bir anda nasıl değiştiğini düşünüyordu. Bir şekilde üvey ailesinden kendisini kurtaran şeyin kaderini nasıl değiştireceğini zaman içerisinde görmüştü. Başlarda çok dirense de sonra kendisini yeni hayatına bırakınca her şey farklı olmuştu. Şimdi buraya kadar gelmişti. Sıradaki hedefi intikam almak ve ailesini elinden alanlara bunu ödetmek olacaktı.

 Tavanda sallanan kırılmaya yüz tutmuş lamba ve etrafa saçılmış çöpler vardı. Terk edilmiş bir harabe gibi gözüken eski bir otel koridorunda dolaşıyordu. Alt katın aksine burası daha çok gizlenme yeri gibiydi. Koridorun sonunda danışma kabini vardı. İçinde orta yaşlarda bir kadın elinde gazete etrafıyla pek alakadar olmuyordu. 

Ömer'i  koridorun sonunda karşılayan Semiha'dan başkası değildi. Bir ileri bir geri volta atıyor Ömer'in gelmesini bekliyordu. Hatta bir kaç kere danışmadaki kadını bile azarlamıştı. Semiha her zamanki kırmızı gözlüğünü düzeltti ve üzerine giydiği siyah etek ve beyaz  gömlekle çok ciddi gözüküyordu.

Ömer merakla sordu: 

- Hayırdır Semiha. Uzun zamandır seni bukadar tedirgin görmemiştim?

Semiha biraz kızgınlıkla :

"Ortalığı bir birine katmışın. Birde bana mı soruyorsun?" dedi. Ömer büyük bir merakla " Ne yapmışım gene?" dedi. 

Semiha korku dolu bir nefes alarak "Uzun zamandır ilk defa kurula çağrıldım senin yüzünden. Ama bu kez yok öyle yağma sende geleceksin benimle. Seni savunmaktan yoruldum" dedi ve Ömer'i kolundan tuttuğu gibi konuşmasına fırsat vermeden dışarıya doğru çekti. "Dışarıda bizi bekleyen bir araç var. Doğruca kurula gideceğiz" diye ilave etti.

Ömer şaşırmış halde "Ne kurul mu? Seve seve gelirim, ama önce halletmem gereken bir kaç işim var" dedi ve geldiği yere geri döndü. Semiha bağırdı ise de durduramadı" Ömer hemen buraya gel gitmemiz gerekiyor" diye seslendi arkasından. Ömer "Hemen geleceğim sen bekle beni " dedi kapıya doğru ilerledi. 

Tam bu sırada şiddetli bir patlama sesi duyuldu. İnce bir cızırtı koptu önce, sonra kırmızı bir alev topu. Ömer'in yöneldiği otel binası yerle bir oldu. Ömer patlamanın etkisiyle geri savruldu. Havada kaç tur attı bilmiyordu ama beyni patlamak üzereydi.  Semiha çoktan arabaya binmişti.

Patlamadan sonra 4 tane siyah araba , yarı cip görünümünde ve plakaları siyah bantla kapatılmış halde olay yerine geldi ve camları açarak ellerindeki silahlarla ateş etmeye başladılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Patlamadan sonra 4 tane siyah araba , yarı cip görünümünde ve plakaları siyah bantla kapatılmış halde olay yerine geldi ve camları açarak ellerindeki silahlarla ateş etmeye başladılar. 

Otelden kalanları yok etmek istercesine ateş ediyorlardı. Her çıkan mermi havadaki sis ve dumanı delerek yıkılmaya başlayan otele gidiyordu. 

Ömer Gözlerini zoraki açtı, kalkmaya çalıştı ama patlamanın etkisiyle duyuları henüz düzelmemişti. Kulağında ince bir çınlama vardı. Kolundan adamın birisi tuttu " Bey efendi iyi misiniz" dedi. Ömer cevap vermek istedi ama konuşamadı. Sadece eliyle iyiyim işareti yaptı. Zorda olsa heme önlerindeki gri kasalı arabanın arkasında gizlendi. 

Saldırganlar otelin etrafında birkaç tur attılar. Mermileri bitene kadar ateş ettiler ve sonra kimsenin yaşamadığından emin olunca büyük bir hızla uzaklaştılar.

Havada mermi kokusu kan kokusuna karışmıştı. Bağıran çocuklar, kaçan insanlar ve patlamanın etkisiyle meydana gelen kazalar. Yolun ortasında parçalanmış cesetler ve etrafındaki bağıran insanlar vardı. Saldırıdan nasibini sadece otel almamıştı. Yoldan geçen insanların büyük bir kısmı ölmüştü. Ömer uzun zamandır böylesi bir saldırıyı görmemişti. Ömer kendine gelmeye başladığında Semiha'nın çoktan uzaklaşmış olduğunu gördü.

Ayağa kalktı yanan otele doğru kızgınlıkla baktı. Bugüne kadar ki tüm çalışmaları, adamları hepsi kül olmuştu. Araştırması, bulduğu deliller ortadan kaldırılmıştı. "Kim? Kim yaptı" diye bağırmak istese de sesi halen çıkmıyor. Kulağının içindeki çınlama sesi geçmemişti halen. Semiha niye kaçmıştı ki? Kurulun bu işte parmağı olabilirmiydi?

Ömer tüm bu sorular ışığında "Bari Belinda'nın yanına gideyim" dedi ve arabasını görmek için etrafa bakındı. Ama gördüğü yanan bir hurda yığını idi. Saldırı belli ki özellikle kendisine yapılmıştı. Ayakta zor duruyor gözleri kararmaya başlamıştı. Kulağındaki çınlama tüm vücudunu inletiyordu.

Polis siren sesleri duyulmaya başladı. Helikopterler ve zırhlı araçlar olay yerine gelmişti. Ömer zoraki kendisini otelin 2 blok ötesinde bulunan parka atmıştı. Boş bir bank bulup dinlenmek istemişti. Ceplerini yokladı. Cep telefonunu yanına almadıysa bu keze kendisini öldürecekti.

Patlamanın vücuduna verdiği zarardan, kafasındaki çınlama sesinden ve kararmaya başlayan gözlerinden olacak ki yavaşça bankın üzerinde yıkıldı kaldı. Telefonunu bulmuştu ama arama tuşuna basamamıştı.


KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin