BÖLÜM 32: ACI

51 9 2
                                    


15 Kasım 1987

Galata yine herzaman ki gibiydi. Yollar taş parkeler, sokakları dar ve kalabalık.  Serdarı Ekrem caddesinden Galata'ya çıktılar. Hafif yokuş tırmandılar. Caddenin Galata Kulesine bağlanan sokak bağlantısı Şahkapısı Sokağın hemen bitimindeki  büfeden soğuk su aldı Kenan. Galata Kulesinin avlusuna oturdular. Hep rahatlatmıştı Cansu'yu burası. Önce derin bir nefes aldı sonra gözlerini kapatıp Kenan'ın Omzuna yasladı kafasını. " Çor yorgunum aşkım" dedi Cansu. "Yorulman normal sevgilim, ama geçecek bu günler"dedi Kenan. 

Elinde termosla çay satan yaşlı bir adam geldi. "Çay vereyim mi yakışıklı kardeşimle yengeme" dedi. Kenan cebini yokladı. Son günlerde koşturmaktan cebinde pek fazla bir şey kalmamıştı. "Gel amcam ver bize birer bardak çay" dedi Kenan. 

Çayın şekerini karıştırırken Cansu birden ayağa fırladı. "Hadi kalkalım aşkım" dedi ve hızlı bir şekilde Galata Kulesi Sokağına daldı. Kenan arkasından" Dur Cansu "dedi ama yetişmek için çayını bırakmak zorunda kaldı. Dükkanlar, içindeki ziyaretçiler, kaldırım kenarındaki dilenciler. Çiftler el ele tutuşmuş dükkandan dükkana giriyor, çok fazla çocuklu aile yok. Dilenciler günü geçirme umuduyla el açıyorlar. Binaların bir kısmı tadilatta. Bir çok bina Osmanlı zamanından kalmıştı. Tarih sokağın her köşesine sinmişti.

Kenan "Sevgilim bak gel sana bir şeyler alalım" diye Cansu'nun elinden tutup bir dükkana soktu. Dar bir bodrum katı. İçerisi çeşit çeşit elbiselerle dolu. birkaç kişi var alışveriş yapıyorlar. Cansu satıcı kızın zoruyla birkaç parça şey alıyor ve deneme kabinine giriyor. Kırmızı beyaz bir elbise. Fötr bir şapka ve beyaz topuklu bir ayakkabı. Cansu deneme kabininden çıkıyor ama yüzü gülmüyor. Kenan tekrar aşık olduğu kadına bakıyor ve yeniden aşık oluyor. Ama Cansu tekrar deneme kabinine giriyor ve derimsi siyah bir pantolon,deri bir çizme dizine yaklaşıyor neredeyse pantolonun üzerinde, koyu gri gömlek, siyah fötr şapka ve deri bir ceketle tekrar çıkıyor. Bu kez gülüyor. Kenan az önceki hanım hanımcık kızı çok beğense de bu asi kızda ayrı bir hoşuna gidiyor. Kenan aslında dükkana girerken bir hata yaptıklarını fark ediyor ama iş işten geçiyor. Son maaş kırıntılarını bırakıyor kasada ama yüzü gülüyor çünkü sevdiği kadın gülümsüyor.

Saint Paul Kilisesinin önünden geçiyorlar. Cansu hemen fırlıyor" Ben hep kiliseye gitmek istemişimdir girelim mi aşkım" diye. Kenan kıramıyor. Kiliseye giriyorlar. Kapıda kendilerini orta yaşlarda kirli sakallı bir rahip karşılıyor. "Efendim hoş geldiniz" diye peltek bir Türkçe ile hitap ediyor."Hoş bulduk" diyor Kenan ve "Biraz etrafı gezmek istiyoruz müsaade var mı?" diye ekliyor. 

"Tabi efendim ben dolaştırayım size" diye rahip ve "lütfen beni izleyin" diyor. Rahip kiliseyi anlatmaya başlıyor bir yandan da etrafı gösteriyor.

"

13. yüzyılın ilk yarısından beri İstanbul'da bulunan Dominiken rahipler, Galata Tepesi eteklerinde yükselen ve Aziz Paul adıyla anılan kiliselerinin 1475 yılında camiye (şimdiki Arap Camii) dönüştürülmesiyle burayı terk etmek zorunda kaldı.

Arap Camii (Eski Saint Paul Kilisesi) O günlerde Dominiken Rahipleri, eskisinden birkaç yüz metre mesafede bulunan başka bir yapıya taşındı. Her ne kadar bu yapı dar ise de bölge Hıristiyanlarının ihtiyaçlarına cevap verebiliyordu ve Aziz Piyer'e atfedilen bu yapı, 1603 yılına kadar amaca hizmet etti. Ta ki daha çok işlevi olan yeni bir binanın yapılmasına karar verilinceye kadar...

Ama yarım asırdan biraz fazla süre sonra, 11 Nisan 1660'da, ani bir yangın bu yapıyı da yerle bir etti. Yeniden onarılan yapı, 1731'de aynı akıbete uğradı.

Rahiplerin cesaretlerini kaybetmeyerek aynı yere beşinci defa inşa ettirdikleri kilise de bir asırdan az süre ayakta kalabildi.

Dominikler de önceki tecrübelerine dayanarak sağlam, emin ve güzel bir kilise yapmak amacıyla 1841'de eski kiliseyi yıkarak, Ayasofya'nın, restorasyonunu yapan ünlü mimar Gaspare Fossati'ye başvurdu ve nihayet 1843'de Aziz Pierre ve Paul'e atfedilen yeni kilisenin inşası tamamlandı. Böylece yüzyıllarca ayakta kalabilecek bir yapıya sahip olundu. Yani aziz dostlarım şuan çok inatçı bir rahip kurulunun ısrarla yaptırıp en sonunda kusursuza ulaşabildiği yegane bir eserin içinde dolaşıyorsunuz." dedi rahip.

Cansu şaşkınlıktan etrafı izlerken " Çok güzel bir kilise" diye söylendi. Rahip "İnançlı insanlar mısınız?" diye sordu. Kenan" Elhamdülüllah "dedi. Rahip son olarak birer adet İncil hediye etti ve " Ne zaman isterseniz ziyarete bekleriz" dedi. Cansu Kenan'ın koluna girmiş vaziyette tekrar sokağa döndüler."Şimdi nereye gitmek istersin"dedi Kenan. Cansu tekrardan Kenan'ın kolundan sürükleyerek yokuş aşağı sokağı sonuna doğru yürüdü. 

Yaklaşık 200 metre indikten sonra Bankalar caddesine ulaştılar. Köşede tatlıcı vardı. Cansu Kenan'ın kolundan tutarak tatlı dükkanına girdiler. Kenan kendisini akışına bırakmıştı.Ufak bir dükkan, yerler fayans, masalar ahşaptı. İçeride 6 kişi vardı. Genelde sevgililer diye tahmin etti Cansu. Garsonlar beyaz önlük giymiş, kızlarda siyah etek erkeklerde siyah pantolon vardı. Ufak bir dükkana rağmen 4 tane garson olması Kenan'ın çok garibine gitmişti. Köşede boş bir masa buldular.  İrmik helvası getirdi garson kız. Yanına da birer bardak limonata.

Kenan" Yıllardır geçerim buradan ilk defa burayı fark ettim" dedi. Cansu " Çok seveceksin aşkım. Eskiden para arttırdıkça buraya gelirdik" dedi ve masadaki çentikleri gösterdi. "Bak yıllar önce çizmiştik masayı halen duruyor" dedi. Kenan "daha kim bilir nerelere götüreceksin beni, güya ben gezdirecektim seni" dedi ve gülümsedi. Garson kız hesabı getirdi Kenan cebindeki son paraların sesini duyabiliyordu ama olsun feda olsun diye geçiriyordu içinden.

Perşembe pazarı caddesinden Tersane caddesine indiler." Yokuş aşağı inmek gezerken her zaman tercihimdir" dedi Kenan. Cansu" Dur daha vakit kalırsa geri çıkacağız yukarıya " dedi gülerek. Kenan " Ciddi misin"dedi ağlamaklı olmuştu. Cansu "Şaka sevgilim şaka, seni çok yordum bugün" dedi ve aşağıya doğru koşturmaya devam etti. Kenan "Seni böyle mutlu göreceğimi bilsem her yokuşu çıkarım sevgilim" dedi.

Tersane caddesinden Galata köprüsüne doğru yola koyuldular. Köprüye vardıklarında "Acıktın mı sevgilim" dedi Kenan. Cansu onaylar ifadeyle başını salladı. Çokta yorulmuştu. "Gel sevgilim ileride güzel bir balık ekmekçi var" dedi ve bu kez Kenan Cansu'yu çekiştirdi.

Ufak bir lokantaya girdiler. Sakin sayılırdı içerisi. Masalar ufak hasır masa, tabureler vardı etraflarında. Üzerlerinde limon suyu ve tuz vardı. Orta yaşlarda garson çocuk "Abim hoş geldin ne vereyim" dedi. Ekmek arası palamut söylediler. Balıklar geldi" Sen çayda getir bize delikanlı" dedi Kenan ve Cansu'ya dönerek "Yorgunluğumuzu atalım biraz sonra gezmeye devam ederiz" dedi. Cansu Kenan'ın gözlerinin içine aşkla bakarak" Gerek yok sevgilim, eve geçelim buradan. Çok yorulduk. Hem sende işe git biraz yoksa kovulacaksın" dedi kıkırdayarak. Kenan" Zaten ya attılar beni işten yada ümidi kestiler zira arayan soran yok" dedi. Balık ekmekler ve çay geldi. 

Kenan " O zaman buradan eve geçeriz sevgilim, yarın yine gelir karakola uğrarız hem" dedi.


KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin