BÖLÜM 48: ŞÜPHE

49 4 0
                                    

Hafif esen rüzgar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hafif esen rüzgar. Dökülmüş ağaç yaprakları. Gece yağan yağmurun etkisiyle ıslanmış zemin ve çamura bulanmış kaldırımlar. 

Islak bir bankta ; siyah bir bere, kalın bir kaşkol, kahverengi deri montu ve desenli eteğine eşlik eden uzun beyaz çizmeleriyle sessizce oturup  dalgaların biraz hiddet birazda acıyla beton sahile vurmasını izliyor Belinda. Gözlerinden damla damla akan yaşlar serpiştiren yağmurdan daha fazla ıslatıyor yüreğini.

Kırmızı çantasını açıyor içinden bir kağıt bir kalem çıkarıyor. 

'Ne yapacağımı bilmiyorum, Nasıl yol alacağımı bilmiyorum. Nereye gideceğimi, bundan sonrasında sana nasıl anne diyeceğimi bilmiyorum. Neredesin ki hem? Gerçekten kaçırıldın mı? Yoksa buda bir oyun mu? Beni öz annemden kaçırırken hiç için sızladımı? Yoksa kendi kızın gibi severken öz annemi hiç düşündün mü?

Ne olursa olsun beni yetiştiren, içime sevgi tohumları serpen annem. Neredesin?"

Kağıdı buruşturup deniz fırlattı. Kalemi de arkasından fırlattı. 'Duygularımı yazmak rahatlatmadı" diye düşündü. "Gerçekten ne yapacağım ben? Annemi nasıl bulacağım. Ömer neden aramadı?" diye söylenmeye başladı.

"Tabi ya Nuri amcaya gideyim" diye fırladı oturduğu banktan. 'Ne kadar güvenebilirim ona, ama olsun sonuçta annemin en yakın arkadaşı hiç olmazsa annemin nerede olduğunu biliyordur' diye içinden geçirdi. 

Arabayla gelmemişti sahile. Bir taksiye binmiş, taksiyle önce Üsküdar'a gelmiş buradan kız kulesine kadar yürümüştü. Şimdi Kadıköy'e gidecek oradan metroyla Anadolu adliyesine geçecekti. 'Keşke arabayla gelseydim' diye düşündü. ve Kadıköy'e gitmek üzere sahil boyunca yürümeye koyuldu. Sahilden hiç ayrılmak istemiyor gibiydi. Ama sorularına cevap bulmak zorundaydı. 'Çok sıkıldım cevapsız kalmaktan' diye söylendi. 'Kendi kendime konuşuyorum galiba' diye gülümsedi.

Yanından geçenlerin garip bakışları altında kendi kendine konuşmayı bırakmadı. Marmaray'a binecek oradan Kadıköy'e geçecekti. Hava üşütmeye başlamıştı. 'Kendi kendime konuşmayı bırakıp bir an önce gitmem lazım' dedi ve hızlanarak Marmaray'a ilerledi.

**

Adliyenin olduğu bölgede Hava daha ılıktı ve yağı henüz başlamamıştı. Adliyenin kapısından girerken halen zihninde kendini rahatsız eden sorular vardı;

Acaba Nuri amca yardım edecek miydi? 

Annemi bulmuş muydu?

Birde en yakın arkadaşı Sema vardı. O kurtulmuşmuydu polisin elinden?

Güvenlik kapısından geçti, parlak fayansları takip ederek merdivenlere ulaştı. Duvardaki kahverengi ahşap süslemelerin üzerinde elini gezdirdirerek yukarı kata çıktı.  Savcıların bulunduğu kat 3ncu katın sonundaki koridordaydı. Bir kaç kez Nuri ile görüşmeye gelmişti buraya. Nuri'nin eski odasına ilerledi. Ama odanın kapısında ismi yazmıyordu. Kapının önündeki sekreterini buldu " Nuri beyle görüşecektim" dedi ama sekreter " Nuri bey görevden alındı. Yerine başka bir savcı bey atandı. İsterseniz ona ileteyim" dedi ama Belinda teşekkür edip oradan ayrıldı. Nuri bey görevden ayrılmış mıydı? Neden uzaklaştırılmıştı acaba? Kendisine yardım edebilecek tek adam ortada yoktu.  'Annemm' diye söylendi. Artık annesine nasıl ulaşacağını gerçekten bilmiyordu. Adliyenin giriş kısmına doğru ilerlerken tanıdık bir ses duydu.

"Belinda, hey merhaba" diye sesleniyordu orta yaşlarda bir gözlüklü zayıf birisi. Belinda şaşırmış birazda umursamaz tavırla " Namık? Merhaba" dedi. 

-Belinda hayırdır seni buralarda uzun zamandır görmüyordum?'dedi Namık.

- Uzun zamandır aktif değilim bazı sıkıntılarım var'dedi ve ' Nuri amcayı görevden almışlar. Neden bilgin varmı?

- A evet. Bir örgütle bağlantısı çıkmış. Onunla beraber adliyenin yarısını görevden aldılar. Şimdi hapisteler.

-Ciddi misin? Nuri amca o ya, yapmaz o' dedi Belinda ama kendisi bile inanmadı Nuri'nin masum olduğuna. Ve 'görüşürüz Namık o zaman benim gitmem lazım' dedi ve oradan ayrıldı. Namık'ın son sözü boğazına tıkanmıştı. Belinda öyle hızlı ayrılmıştık ki Namık'ın konuşmasına fırsat vermeden ortadan kaybolmuştu. 

Peki şimdi ne yapmam gerekiyor? 

Nereye gideceğim? 

diye düşünürken telefonunun çaldığını fark etti. Ömer arıyordu. Büyük bir hevesle telefonu açtı ama karşı taraftan ses gelmiyordu. Koşturan insanlar ve siren sesleri geliyordu sadece. Son anda "Otel" diyebildi Ömer'in sesi.  Belinda " Ömer, Ömer neredesin ne oteli ses ver" dediyse de başka ses çıkmadı. 'Kesin başı belada' diye söylendi. 

Nerede olacağını tahmin edebiliyordu. 'Kaldığı otele gitmeliyim, Nuri amcayı sonra bulurum' dedi ve taksiye atlayarak Ömer'in kaldığı otele doğru yola çıktı. 'Sende bırakıp gitme beni' diye içinden geçirdi. Taksici " Buyur abla anlamadım" dedi. Belinda "yok bişey kendi kendime söyleniyordum, sen verdiğim adrese hızlı ilerle biraz lütfen" dedi.

KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin