BÖLÜM 30: ACI

45 8 1
                                    


15 Kasım 1987

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 Kasım 1987

'O gece ambulans sesi sabaha kadar hiç susmadı. Sanki acı çeken insanların feryatları birleşip ambulans sesini oluşturuyordu. Yağmur hafiflemiş gece yarısı olmak üzereydi. Araba ve kamyonun çarpışmasından sonra arkalarındaki yaklaşık 10 araba birbirlerine girmiş , yerler kan gölüne dönmüştü. Kopan kollar, kırılan dişler, bağıran çocuklar ve hafiften kıvılcımlanmaya başlayan arabalar. Yağmurun etkisi arabalardaki patlama riskini bir nebze azaltmış ancak durdurmamıştı. 

Yağmur azalmış, rüzgar şiddetlenmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur azalmış, rüzgar şiddetlenmişti. En sondan çarpan motor alev almıştı. Rüzgarın etkisiyle öndeki arabalara bulaşmaya başlamış araçlar bir bir patlamaya devam ediyorlardı.

Arabalardan zor kütük kurtulanlar kendilerini araçlardan uzağa atıyor, çıkamayanlar feryat figan bağırıyorlardı. Cansu gözlerini açtığında annesiyle babasından hiç ses gelmediğini gördü. " Anne, baba" diye bağırdıysa da tepki vermediler. Cansu'nun oturduğu yerin kapısı açıldı. İri yarı bir el Cansuyu bir çırpıda arabadan çıkarmıştı ve " Hemen ambulansa götürün bu kızı, koş Nuri koş" diye bağırmıştı . Sonra ön kapıyı zorla açtılar. " Adamla kadın ölmüşler. "dedi yanındakilere. Ama Cansu bunu duymuştu " Anneee, babaa" diye tekrar bağırdı. 

CIlız bir adam olan Nuri Cansuyu kucaklamış ambulansa getirmişti. Hemen bir battaniye ile sardılar. Küt saçlı gözlüklü bir hemşire hemen Cansu'nun yüzünü temizledi. Yaraları varmı diye vucudunu kontrol etmeye başladı. Cansu halen "Annnee, Babaaaa" diye ağlıyordu. Çırpınmaya başladı. "Bırakın beni anneee" diye bağırmaya başladı. Cılız adam Nuri " Bence bir sakinleştirici verin annesiyle babası ölmüş"dedi. Gözlüklü hemşire "Biz hallederiz bundan sonrası. Kızın yanında bu durumu tekrarlayıp durmayın" diye azarladı adamı. 

İçeriden çıkan şişman küçük boylu bir hemşire elindeki iğneyi Cansu'ya yaptı ve Cansu "Annee, babaaa" diye söylenirken uykuya daldı.'

**

Cansu sabaha kadar çok zor uyumuştu. Her gece olduğu gibi bu gece yine kaza anını yaşamış, çocukluk travmasından kurtulamamıştı. Her gece ailesini daha çok özlüyor, daha çok ağlıyordu.

Kenan içeriye girdiğinde Cansu yataktan doğrulmaya başlamış ancak kalkmayı başaramamıştı. "Cansu aşkım hadi kalk istersen bugün işlerimiz çok karakola gideceğiz "dedi Kenan bir yandan dolaptaki kendi eşyalarını hazırlarken. Beyaz bir gömlek altına mavi bir kot giymişti. Şık kahverengi bir saati vardı babasından kalma. Onuda koluna taktı. 

Cansu yataktan kalktı ve "Tamam Kenan, elimi yüzümü bir yıkayayım" dedi ve kendisini banyoya attı.Musluğu açtığında akan suyun sesi bir nebze rahatlatmıştı Cansu'yu. Yüzüne çarpan her su tanesi sanki vücudundaki ağırlık noktalarını parçalıyordu.

Odaya gelip siyah pantolon ve mavi bluzunu giydiğinde saçlarını yapmak için hali olmadığını düşünüyordu. O yüzdendir ki siyah kovboy şapkasına benzeyen şapkasını takmak için ideal bir gün diye düşündü. Güldüğü zaman yanaklarının iki yanında da gamzeler oluşuyordu. Kenan" Uzun zamandır seni gülerken görmemişim, ne kadar özlemişim bir bilsen" dedi Cansu'ya arkadan sarılırken. Cansu " Güldüğümün farkında bile değilim, Yorgunluktan yıkılacak gibiyim ben Kenan" dedi.

Kenan Cansuyu kendisine çevirerek " Bu yorgunluklar geçecek, bu zor anlar atlatılacak merak etme sevgilim" dedi. Cansu babasından sonra en çok sevebildiği adamın omuzlarına kafasını yaslamanın bu dünyadaki en büyük mutluluk olduğunu tekrar düşündü.

"Hadi gitmemiz lazım" dedi Kenan'ın elinden tutarak dairenin kapısına yöneldi.

Karakola geldiklerinde Kazım'ı buldular hemen. Kazım onları oturtacak yer bulamadığı için sorgu odasında ağırlamayı tercih etmişti. Masanın etrafında dizildiler. 

- Olayı dünden sonra iyice araştırdım ben. Maalesef görüştüğüm insanlar Cansu'nun o hastaneye hiç gitmediğini iddia ediyorlar.

- Peki ya doktor?"dedi Cansu.

- Maalesef. Doktor görevinden uzaklaştırılmış ve kendisine ulaşamıyoruz.

- Kesin bir şeyleri ört bas etmeye çalışıyor şerefsizler."diye elini masaya vurarak kalktı Kenan.

- Kenan bey sakin olun lütfen. Olayı araştırmaya devam ediyorum ancak görgü tanıkları doktorun uzun zamandır hastanede olmadığını söylüyorlar. Çok ilginçtir ki Cansu'nun bize geldiği ilk gün ben doktorun ifadesini almıştım. Sonra ne hikmetse doktor kayıplara karıştı.

- Doktorun kesin parmağı var bu işlerde" Dedi Kenan tekrar yerine oturarak.

- Benim anlamadığım hastanede ki herkes Cansu hanım'ın hastaneye uğramadığını söylüyor. Hastane kayıtları da bunu doğruluyor. Yani bir şeyler dönüyor tahminimce ama bunu nasıl bulacağız bilmiyorum. Araştırıyoruz. Siz dün söylediğim gibi eve gidin dinlenin. Hayatınıza devam edin. Ben bir gelişme olursa size haber ederim.

Kenan Cansu'nun elini tutarak karakoldan çıkardığında güneş tam tepedeydi. Bir kaç gündür yağmur yağmadığı için sonbahar sanki yaz ayı gibi geçiyordu. 

"Ne yapacağız sevgilim" dedi Cansu. Kenan Cansu'nun elini sıkı sıkı tutarak" bugün seni Galata'ya götüreyim. EN sevdiğin yer değil mi orası. Biraz dolaşırız. Sonrasında Karaköy'de sahilde otururuz. Ardından da Eminönü'ne geçer sana bir şeyler alırız kapalı çarşıdan." dedi. Cansu Kenan'ın gözlerine bakarak" Seni çok sevdiğimi unutma" dedi ve gözlerini sulandı. Kenan" Ağlamaklı oldun gene. Gül Cansum, gül bugün yapabileceğimiz hiç birşey yok. Bugün biraz değişiklik olsun. İşten de izin aldım zaten."dedi ve sokağın kenarından Galata'ya doğru yürümeye başladılar.

"dedi ve sokağın kenarından Galata'ya doğru yürümeye başladılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KADER - (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin