"KAN"

104 49 17
                                    

"Aşktın sen, gidişinden bildim seni.. "
                              - Cemal Süreya

8.BÖLÜM

Bazen bocalarsınız ama kaldığınız yerden devam edersiniz. Bilirsiniz ki bunlar geçici sıkıntılar elbet bir gün geçer dersiniz. Ya da sevdiğiniz insanlar vardır onlar için kalırsınız bu hayatta.

Ya ben ne yapayım?
Her daim bocalayan ben ne yapmalıydım?

Vücudum bu sıkıntıları artık kaldırmıyordu. Beni sevmeyen bir ailem(!) vardı. Hele ki babam, en çok üzende oydu beni. Ne olurdu bir kerecik 'kızım' dese öpse, koklasa...

Gözlerimim kıpkırmızı olmasına rağmen hâlâ ağlıyordum. Ateşle sarıldıktan sonra odama çıkmak istediğimi söylemiştim. Tepki vermedi. Benim için daha iyiydi, en azından ağlayınca kendime geliyordum. Belki de kendimi böyle kandırıyordum...

Özür dilerim Ateş sözümüzü tutamayacağım.

Ağır adımlarla yataktan kalktım. Şuan mantıklı düşünemiyecek kadar üzgündüm. Odamın lavobasına gidip dolapları karıştırdım.
Gözüme metal bir makas çarptı. Aklıma ateş geldi, en azından veda edip özür diliyebilirdim. Kenarda duran kağıda özür dilerim yazıp koydum.

Vedaları hiç sevmem dedi iç sesim. Haklıydıda bende vedaları hiç sevmezdim.

Adından, o soğuk metal makası karnıma sapladım. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu, bedenim yavaşça soğuk zeminle buluştu. Bunun iyi yanı soğuk iyi gelmişti(!)
Makas elimden düştü. Etrafa son bir kez baktım. Acı bütün bedenimi ele geçirmişti.

"Özür dilerim Ateş " diye mırıldandım.

Ağladığım için kipriklerim hâlâ ıslaktı. Gözlerim kapanmaya başladı, ses duydum ama bilincim çoktan gitmişti.

-------

ECRİN TEYZE 'NİN AĞZINDAN

" Ya şekerler size ne diyorum bir görseniz gelinimi bir içim su. "

Ben heyecanlı heyecanlı burcuyu canım arkadaşlarıma anlatıyordum. Tamam kabul ediyorum daha gelinim olmamıştı. Ama olsun istiyordum.

" Eminim ki öyledir şekerim bizi ne zaman tanıştıracaksın? "

Aklımda bir kaç plan vardı tabi ama ilk önce sen Ateş'le Burcu 'yu yakınlaştırmalıydım.

Ama nasıl?

-------------=

İlahi bakış ~

Ateş kıza seslendi. Meraklanmaya başlamıştı. Kızın daha fazla üzülsün, mutsuz olsun istemiyordu. Dayanamayıp yukarı çıktı ateş.
İçeriye girip girmemek arasında kalmıştı. Ateş  kaşları çatık bir şeyle mırıldanıyordu. Bir şeylere sinirli gibiydi ama bunu dile getirmiyordu. Kapıyı tıklatmadan içeri girdi. Ama oda boştu, çocuk bir daha seslendi.

"Burcu! " kızdan ses yoktu.

Ateş lavobaya doğru ilerledi. İçinde onu yiyip bitiren bir sıkıntı vardı. Kapıyı açtı, açtı açmasına ama olduğu yerde öylece kaldı.

" Siktir "

" Aptal! Ufaklık. " diye feryat etti çocuk.

Ateş onu kurtara bilirdi ama tereddütteydi. Ölmek istiyordu kız, belki de bırakmalıydı onu ölümüyle başbaşa.
Ama yapamadı çocuk bunu, düşünceleriyle yaptıkları çok farklıydı. Kızı kavradığı gibi kaldırdı. Çoçuk yüzünü kızın saçlarına gömdü.

Sinirle homurdandı"Söz vermiştin. "
" Duyuyormusun beni daha 1 ay olmadı. " Çocuk kızın burnuna küçük bir öpücük kondurdu. Ardından kahkaha attı, bu mutluluktan uzak bir kahkahaydı.

" Daha bana aşık olacaksın ya da olmayacaksın ne sikimde artık, eğer öleceksekte birlikte öleceğiz. "

Çoçuk kızı hastaneye yetiştirmişti.

Yaşayabilecekmiydi kız?

Tutuna bilecekmiydi hayata?

' Ateş umut olmuştu Burcu ya,
Şimdi kız 'umudun pençesinde' çebelleşiyordu.

Ya, o amansız toprağa gömülecekti,
Ya da tutunacaktı umuduna.

BÖLÜM SONU.

Umudun Pençesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin