yoongi'yi tişörtünden çektim.
bir çocuk gibi sızlanıyordu. "nereye gidiyoruz?"
"biraz bekle, geldik neredeyse."
kalabalık caddeye ulaşmak için dar sokaktan geçtik.
restorantı gördüğümde, onu hızlıca kapıdan içeri çektim.
hızlı hızlı solumaya başladığında maskesini indirdi. "tanrım."
iki kadını görene kadar gözlerim etrafı taradı.
"anne." birden bize doğru döndü.
yıllardan sonra onu ilk kez görmek ağlamak istememe neden oldu.
oturmak için ilerlediğimde yoongi sessizce beni takip etti.
bayan min ona sarılmak için ayağa kalktı.
yoongi de aynısını yaptı.
annem beni çekti ve ellerimi tuttu.
sırıtıyordu. "seni çok özledim."
"ben de." yoongi'nin gülümsemesine baktım.
annesini yeniden gördüğü için çok mutlu görünüyordu.
"seni televizyonda birçok kez gördüm, ama yeniden yanımda olman gerçek değilmiş gibi geliyor."
annesine güven dolu bir şekilde baktı.
garson geldi ve masaya içecek koydu.
annelerimiz çoktan bizim için sipariş vermiş olmalılardı.
"ee, jungkook nasıl?" neredeyse ağzımdaki çayı püskürtecektim.
bir saniyeliğine yoongi'ye baktım. "ım-"
bana bir bakış attı ve arsızca çayından bir yudum aldı.
"iyi sanırım."
"sanırım mı? hala çıkıyor musunuz?"
yoongi, nasıl cevap vereceğimi bilmediğim için güldü ama ona vurduğumda çabucak sustu.
"ayrılmanın en iyisi olacağına karar verdik."
annem kaşlarını çattı.
çalmaya başladığında telefonuma baktım.
jungkook'tu.
"cevap verebilirsin." başımı salladım.
"ne?"
"çok üzgünüm."
büyük ihtimalle uzun süredir ağlıyordu.
yanımdakileri rahatsız etmemek için ayağa kalktım. "jungkook, ağlıyor musun?"
"çok çok üzgünüm, jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 - 𝙇𝙊𝙎𝙏 𝘽𝙊𝙔
Teen Fiction[YOONMIN ] ben sadece kayıp bir çocuğum, daha bulunmaya hazır olmayan.