#34 - Sen Aldırma

229 30 97
                                    

Bu bölümü ölümüyle çok büyük üzüntü duyduğum İbrahim Erkal ağabeyin aziz hatırasına ithaf ediyorum. 

Yıllar önce, rahmetli babaannem hayatta iken İbrahim Erkal'ın çok meşhur olduğu zamanlardı. Ben babaanneme hep aşağıda alıntısını yaptığım "Sen Aldırma" şarkısını söylerdim. Önce babaannem öldü, şimdi de İbrahim Ağabey... 

Ve ben aynı acıyı hissettim. O çok sevdiğim şarkılarında gözlerimin yaşarmasına mani olamadım. Şu anda da kulağımda "Ömrüm" şarkısı var ve acı çektiğimi hissediyorum.

Bazı şarkıları ve bu şarkıları icra eden sanatçıları kitaplarımda sevdirdiğim genç bir kitle var biliyorum. Satılık Ruh kitabında bu isim Feridun Düzağaç idi, burada ise Neşet Ertaş... Şimdi de İbrahim Erkal'i dinlemenizi ve onu sevmenizi istiyorum.

Mekanın cennet olsun ağabey...

---

Yaşarken değeri bilinmeyen gerçek bir sanatçının şarkısı çalıyordu, çoğu radyo ve müzik kanalında olduğu gibi...

"Farz et sevgi yalan yârim..."

BÖLÜM OTUZ DÖRT ( SEN ALDIRMA )

Başında hissettiği derin ağrıyla açtı gözlerini ve saatine baktı: 11.47.

Böylesine önemli bir günde çok daha erken kalkması gerekiyordu. Ağrılarını unutup hızla kalktı yatağından.

Yüzünü yıkamak için lavaboya girdiğinde şişmiş dudağıyla karşılaştı. Dün gece yediği yumrukla şişen dudağı...

Yavaşça dokundu ve duyduğu acıyla hemen çekti elini.

"Böyle nasıl çıkacağım Arzu'nun karşısına!"

Yeniden yatağına gelip oturdu. Pantolonun cebinden kırmızı kutuları çıkarttı. Saatler sonra gerçek sahibinin elinde olacaktı ikisi de. Kutunun birini açıp yüzüğe tekrar baktı, üzerinde pırlanta parçalarından küçük bir kalp bulunan çok değerli bir yüzük vardı. Gülümsemeye başladı, nasıl da yakışacaktı Arzu'ya!

Diğer kutudaki oyuncak gelin ve damat ise en az Can kadar heyecanlı görünüyordu...

Kutuları açık bırakarak yatağının yanındakim asaya bıraktı ve uzun uzun izledi. Yeniden dün geceyi düşünüyordu. Kendisine iki seferdir saldıran bu adamlar kimdi? Arzu'yla nasıl bir bağlantısı vardı o sarışın magandanın?

Aklında onlarca soru vardı. İki hafta önce saldırdıklarında Arzu'ya hiçbir şeyden bahsetmemiş,

"Arkadaşlarla kavgaya girdik." demişti. Oysa, Arzu ve dergideki birkaç kişi hariç hiç kimsesi yoktu Can'ın. Yeni kavga için de yine aynı yalanı kullanacaktı, böylesine önemli bir günde kimse neşelerini bozamayacaktı. Daha sonra saldıranların kim olduğunu da, kurtarmaya gelenleri de öğrenebilirdi ne de olsa.

Yapılacak çok fazla iş vardı. Yatağından tekrar kalkıp salona geçti; temiz görünüyordu. Parmaklarını birkaç eşyanın üzerinde gezdirdi, simsiyah bir toz tabakasıyla parmak uçları akrabalık kurdu. Hayır, temiz görünmüyordu!

Dünyalar güzeli bir kadına böyle tozlu bir evde evlenme teklifi yapamazdı elbette!

Pencereleri açıp her yeri hızlıca silmeye başladı. Yaklaşık yarım saat salonla uğraştıktan sonra mutfağa geçti. Tüm yemekleri kendi eliyle hazırlamalıydı. Dolabı açtı, aklındaki yemekleri yapacak kadar malzeme yoktu.

Hemen markete gitmek için dışarıya çıktı. Apartmanın önündeki adamın biri Can'ı görünce panikleyip arkasını döndü. Yüzü tanıdık gelen bu kişiyi birkaç saniye hafızasını zorladıktan sonra hatırladı Can.

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin