Bölüm Yirmi Bir - Karmaşa

195 42 59
                                    





Yoksa kuklacı ipleri elinden kaçırıyor muydu? Dünya hepsiyledalga geçiyordu belki de... Ateşin yanmasına hiç izin vermemişler miydibaşından beri?


BÖLÜM YİRMİ BİR – KARMAŞA



Cemil daha fazla bu karmaşanın içinde nefes alamadı. Parçaları birleştiremiyor ve mantıklı hiçbir açıklama bulamıyordu, bir yardım eli uzatılmazsa boğulacağını hissetti içine düştüğü bilinmezde.

Kalan dolap ve çekmecelere de bakıp tüm yazıları, resimleri yatağın üzerinde toparladı. Wellbeck'i aradığında bunlardan kesinlikle söz etmesi gerekiyordu.

Kucağına doldurduğu kâğıtları aşağıya indirirken masanın üzerindeki telefonu çalmaya başladı.

Adımlarını hızlandırarak merdivenleri indi ve kucağındakileri koltuğun üzerine bırakıp telefonuna cevap verdi. Arayan Wellbeck'ti.

"Merhaba Cemil!"

Çok sık olmasa da görüşmeye devam edip Can hakkında bilgi paylaşımında bulunuyorlardı. Yine onlardan biri için aramıştı doktor.

"Well! Ben de tam seni arayacaktım. Benden daha uzun yaşayacaksın."

Wellbeck Storm, bir an için aradaki bağlantıyı anlamadı. Daha önce aradığı için neden uzun yaşayacağını düşündü, psikolojik ya da bilimsel bir açıklaması yoktu.

"Anlamadım" dedi gülerek.

Wellbeck'in Türk kültürüne ait bu sözü anlamaması kadar doğal bir şey yoktu elbette. Cemil önce açıklamayı düşündü, sonra konuşacak daha önemli şeyler olduğunu hatırladı. "BoşverWell. Sen neden aramıştın beni?"

Derin bir nefes aldı.

"Can'ın bunca süredir hiçbir gelişme göstermemiş olmamasına gerçekten çok üzülüyorum. Üzülmenin de ötesinde sinir bozucu bir durum bu. Yaklaşık iki aydır sana söylemediğim başka bir araştırmanın üzerindeyim, bu yüzden

İstanbul'a gelmeyi düşünüyorum. Bunu söyleyecektim. Peki sen neden arayacaktın beni Cemil?"

Cemil hiç olmadığı kadar içten bir kahkaha attı. Canı yanmadan, Elif'in yokluğunu hissetmeden, sadece mutluluğu hissederek güldü... "Well sen bir harikasın" dedi.

"Anlamadım, neler oluyor? Komik olan ne söyler misin?"

"Can iyileşti Well! Can iyileşti! Başardın, yine yanılmadın. Bana kurdurduğun kontrollü dünya sonunda işe yaradı. Panzehrini buldu, kimse hiçbir müdahale etmeden hem de. Dünya'yı hatırlamıyormuş artık, başka bir kadına aşık olmuş."

Wellbeck şaşkınla dinliyordu. "Ama nasıl olur?" dedi.

"Daha birkaç hafta önce hiçbir gelişme olmadığını, hatta daha da kötüye gittiğini söyleyip küfür etmemiş miydin sen bana? Biricik anneciğimi konuşmamıza dahil etmemiş miydin kaba adam? Ha? Şimdi gelmiş neler söylüyorsun."

Cemil birden o anki sinirini hatırlayıp gözlerini kapattı. Oğlunun iyileşmeyeceğini düşünüp çaresizlik içinde kızıp bağırmıştı psikiyatra.

"AhWell. Gerçekten çok üzgünüm, özür dilerim. Ama Tanrı şahit ki oğlum artık iyi! Senin sayende."

Wellbeck bu habere mutlu olamıyordu, içinde duygularını engelleyen bir ket var gibiydi. Üstelik tam yaptığı araştırmada garip bağlantılar bulmuşken Can'ın iyileştiğini öğrenmesi garip bir üzüntüye bile sebep oldu. Yanlış tedavinin sonuçlarını düşündü gözlerini kapatıp. Tahmin edilemez bir yıkım!

Yoksa kuklacı ipleri elinden kaçırıyor muydu? Dünya hepsiyle dalga geçiyordu belki de... Ateşin yanmasına hiç izin vermemişler miydi başından beri? Aşağılık sürtük!

Gözlerini kapatıp kafasındaki türlü düşünceden sıyrıldı ve asabi bir sesle cevap verdi. Cemil'i kuşkulandırmak ve tedirgin etmek istemiyordu.

"Bu mümkün değil Cemil. Birden bire nasıl düzelir bir şizofreni hastası? Daha önce hiç böyle bir vaka görmedim ben. Grip mi bu? Bir sivilce bile kaç günde geçiyor biliyor musun sen? Fakat tüm bilimsel verileri ve örnekleri unutup senin samimiyetine inandım diyelim. Eğer gerçekten söylediğin gibi olduysa, Can düzeldiyse o zaman çok daha dikkatli olmalısın artık. Londra'da, benim kliniğimde Can'ı da dahil ederek yaptığımız ikinci görüşmeyi hatırlıyor musun? Kayıtları yeniden dinlemeni öneriyorum. Ben buradaki işlerimi halledip en kısa sürede yanınıza geleceğim. Lütfen Can'a iyi bak.

Panzehrimiz her kimse ona da iyi bak olur mu? Tabii ki sen geride kalmaya devam ederek yapacaksın bunu, tiyatro sürecek. Garip bir şeyler var çünkü, hem de çok garip şeyler..."

Cemil'in mutluluğu Wellbeck'in aşırı karamsar ve gizemli konuşmasıyla yarım kalmıştı. "AmaWell..." dedi.

"Sana şu anda çok güzel sevgi kelimeleri biriktiriyorum inatçı doktor! Peki nasıl istiyorsan öyle olsun. Psikiyatr olan sensin."

Wellbeck yapay bir gülümseme ile Cemil'in öfkeli sözlerine cevap verdi.

"Lütfen sakin ol Cemil, her şey Can'ın gerçek anlamda iyi olması için. Bunu biliyorsun! Ben en kısa sürede orada olacağım. Yine haberleşiriz tamam mı?"

Wellbeck telefonu kapatmaya hazırlanıyordu ki Cemil birden "Dur!" diye bağırdı.

"Yine ne oldu?"

Koltuğa attığı kâğıtları eline alıp dudaklarını ısırmaya başladı.

"Çok garip resimler ve yazılar buldum Well. Hepsinde aynı şeyleri çizmiş Can. Üç kişi var, birinin yüzünü çizmemiş ama üzerinde Dünya yazıyor. Diğer iki kişiden ise erkek olanın ismi yok, galiba Can kendini çizmiş. Biri daha var, her resimde uzakta ve küçük olarak çizmiş. Off... Tanrı'm! Elif yazıyor.

Yazılarında da hep Elif ve Dünya var. Her yerde onlar var. Evimin içi görünmeyen siluetlerle istila edilmiş gibi hissediyorum. Karımın ismi bana huzursuzluk vermeye başladı! Aklım almıyor hiçbir şeyi."

Wellbeck hiçbir cevap vermedi.

Derin bir sessizlik...

Yaklaşık otuz saniye geçmiş olmasına rağmen sessizlik devam edince Cemil dayanamadı.

"Well?"

Boğazını temizleyerek cevap verdi. "Buradayım."

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Wellbeck yeniden boğazını temizledi, sesini kontrol edemediği belliydi.

"Senden bir şey isteyeceğim Cemil. Bana karının bir yurtta büyüdüğünü söylemiştin, şimdi senin o yurda gitmeni ve orada karını tanıyan birine ulaşmanı rica ediyorum. O kişiyi bul ve beni bekle!"

Cemil duyduklarını tam idrak edemediğini düşünerek şaşkınlıkla sordu. "Nasıl yani? Ne alaka şimdi bu? Hem resimler hakkında bir şey söylemeyecek misin?"

Doktor kesin bir ifadeyle Cemil'in titreyen ses tonuna bağlı isteklerini kesip attı.

"İstediğimi yap Cemil! İki aydır kişisel hayatımı ikinci plana atarak yaptığım derin araştırmayı sana telefonda anlatmamı beklemiyorsun gerçekten, değil mi?

Sadece şu kadarını söyleyebilirim. Bahsettiğin resimler de yazılar da beni çok şaşırtmadı... Artık kapatmalıyım! Çok işim var. Görüşmek üzere."

Cemil konuşma boyunca hiçbir şey öğrenememiş, aksine bilmediği şeyler artmıştı. Sinirlerini kontrol etmeye çalışan, öfkeli bir sesle "Peki öyle olsun. Görüşürüz Well!" dedi.

Telefonçoktan kapanmıştı, kulak boşluğunda kayboldu kurduğu cümle.    


 Bölüm Sonu

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin