- Züppe?
- Züppe!
Karşımdaki en az benim kadar belkide benden daha fazla sinirli olan çocuğun söylediğimden emin olmak için tekrarladığı sözcüğe karşılık cevabımı tekrarlamıştım. Sinirle bana doğru yaklaşırken geri gitmedim. Kendini ne sanıyordu ki, önce bana çarpmış daha sonra elinden düşen telefonu için bana bağırıyordu. Tek onun acelesi varmış gibi davranıyordu. Babam-üvey babam- aramış acil eve çağırmıştı. Kanser hastası olan ve durumu oldukça kritik oln annem için endişeyle ve hızlı bir şekilde arabaya ilerliyordum ki karşıma çıkmış yere düşmeme sebep olmuştu. Özür dilemek yerine konuştuğu telefonun kapanmasına sebep olduğum için bana bağırıyordu. Burnumun dibinde durup bana bakarak tekrarladı:
-Bana züppe dedin değil mi?
- Evet tam olarak sana züppe dedim. Anlamanda sıkıntı varsa tekrarlayayım "züppe"!
Sinirli bakışları daha da koyulaşırken omzumdan ittirdi.
- Emin ol ağzının payını verirdim ama senden daha önemli işlerim var.
Yanımdan uzaklaşarak arabasına bindiğinde peşinden bakmayı bırakıp arabaya ilerledim. İçeri girip sertçe kapıyı kapattığımda içerde uyuklayan şoför irkilmişti. Konuşmasına izin vermeden konuştum:
- Eve gidiyoruz.
- Henüz erken ve babanız-
- Kendisi çağırdı biraz hızlı olabilir miyiz?
Kafasıyla onaylayarak okuldan çıktı. Kafamı cama yaslayarak derin bir nefes aldım. Birdenbire çağırması beni korkutuyordu. Evde fazla konuşmamız olmazdı. Onun yüzünden evi terk eden abime rağmen ben annem için evde kalmıştım. Üniversitenin son yılındaydım ve anneme bakıp şirketin başına geçmeme az kalmıştı. Abimle hala konuşup haberleşiyorduk. Annem için oldukça üzülsede onu affedemiyordu. Abim babama çok düşkündü fakat ben onun tam tersi annem için herşeyi yapardım. Son zamanlarda yakalandığı hastalık yüzünden oldukça acı çekiyordu. Ben ise onunla birlikte aynı acıyı çekiyordum birkaç ayda oldukça kilo vermiş, ve duygusallaşmıştım. Evin önünde duran arabayla hızla arabadan indim. Eve yönelmeden gözlerim garaja takıldığındaa birinin geldiğini anlamıştım.
Kapıyı çaldığımda aralanan kapıyla içeri daldım umarım anneme birşey olmamıştır. İçeri girdiğimde babam bana dönerek daha önce yüzünde hiç görmediğim gülümsemesiyle konuştu:
- Taehyung, Bay Jeon'la tanış.
Eğilerek selam verdiğimde hala neden çağırdığını anlamaya çalışıyordum. Tekrar kapı çaldığında umursamadan anneme bakmak için aynı kattaki arkamda kalan odasına ilerledim. Duyduğum sesle elim kapının kolunda kalmıştı.
- Taehyung buraya gel annen uyuyor ve seninle konuşmam yani konuşmamız gereken bir konu var. Yanlarına ilerleyip oturdum. Karşımdaki adam beni süzerken yüzündeki gülümsemeye anlam verememiştim. Üzerimde dikkat çekecek hiçbir şey yoktu. Bol siyah tişörtüm ve beyaz pantolumla oldukça sadeydim.
İçeriye giren kişiyle bakışlarımı o tarafa çevirdim. Anında açılan gözlerimle birlikte ayağa kalktım. Beni görünce yukarıya kalkan kaşları ardından çatılmıştı. İkimizde neler olduğunu anlamak için bakışlarımızı yanımızda gülümseyerek bize bakan ikiliye döndürdüğümüzde misafir olan konuşmuştu:
- Jungkook yanımıza gel.
Bize doğru adımlarken bakışları beni bulduğunda gözlerini kısmıştı ben de kısarak ona baktığımda kolumun çekilmesiyle tekrar koltuğa oturdum. Neler olduğunu artık anlamak istiyordum cidden bir rüyaysa hiç güzel değildi , uyanmalıydım. Karşımdaki adam rüya olmadığını kanıtlarcasına konuştuğunda dikkatimi ona verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TO MARRY
FanfictionHayat da aslında bir oyun değil midir? Tek farkı tek çekimdir..♥taekook♥