- Taehyung susmaya devam mı edeceksin?
Yeni yeni akşam çökmeye başlayan şehrin eşsiz görüntüsüne rağmen ellerimde olan bakışlarımı Jungkook'a yönelttim. Şehrin yeni ışıklanmaya başlayan manzarasıyla yarışacak kadar güzel görünüyordu. İkisi arasında bir seçim yapmam istense soruyu cevapsız bırakırdım. Parlak gözleriyle bana soru dolu ve ona yakıştıramayacağım derecede sanki endişeyle bakıyordu. Ama benim için neden endişelensin ki? Belki de dedesinin de olacağı aile yemeğine daha erken gidemeyeceğimiz için olabilirdi.
Üvey babamın sorusunu cevapsız bırakarak evden çıkmıştım. Daha ne kadar kırılabilirim bilmiyordum. Abim tarafından terk edilişim gerçekleşmişti. Bir çocuk değildim bunu zaten maneviyat açısından değerlendiriyordum. Tüm yaşamım yani yaklaşık yirmi senelik ömrümde üç kez terk edilmiştim. Tekrar söylüyorum bunlar maddi açıdan değildi bunlar kalpten terk edilişlerimdi.
İlkinde babam ve annem ayrılmıştı. Hayır bu bir terk ediliş değildi bu sadece başıydı. Babam çok geçmeden veda bile etmeden ülkeden ayrılmış iki ay sonra evlilik haberi duyulmuştu. Hayır terk edilişim bu da değil , terk edilişim yaklaşık üç ay sonra doğan çocuğuyla oldu. Yani babam kalbimi böyle terk etti.
İkinci ise anneminki.. O ise iki yıl sonra biriyle evlenmişti. Şirketin hissedarlarından biriydi. Annem bir çocuk yapmamıştı evet, yanımdaydı da ama dediğim gibi görüntü değildi benim terk edilişlerim.. Annem evlendikten sonra şirketlerde sabahlamış hastalığının ilk evrelerinde ise en çok beni hırpalamıştı. İkinci kez böyle terk edildim.
Üçüncü ise acısı daha çok taze olan abimdi. Önce gitmiş ardından gelmişti ama gelişi benim için değil düpedüz şirketleri içindi. Bana soruyu sorduktan sonra açıklamaya çalışan babam zengin bir iş adamıyla evlenmiş olduğunu ayrıca şu an bizim şirkete karşı büyük bir tehdit unsuru olduklarını söylemişti. Yani benim için geldiğini söylesede bir nevi şirketlerin geleceği için olan evliliğimin arkasındaki nedeni ortaya çıkararak intikamını alacaktı.
- Taehyung...
Bakışlarımı hala parlak gözlerinde gezdirirken olayların verdiği şokla daha doğrusu acıyla konuşamıyordum bilene. Öyle acıyordu ki içim, ağlayamıyordum bile halime. Çünkü kendime ben bile teselli bulamıyorum..
- Deden gelmiştir değil mi hadi gidelim.
Yarım saat önce geldiğimizden beri ilk kez konuşmuştum. Sesimdeki kırıklık açıkça ortaya çıkarken yutkunarak boğazımdaki düğümü gidermeye çalıştım.
Bakışları yüzümde gezinirken konuştu:
- Gelmesine daha var.
Derin bir nefes alarak devam etti:
- Taehyung ailevi sorunların beni alakadar etmez. Fakat bu oynadığımız oyuna da yansıyor. Hayır gerçekten benim için önemli değil ne kadar yeni tanışsak da arkadaşın gibi bana sorunlarını anlatman en iyisi. Oynadığımız oyun tehlikeli ve bizi yoran bir oyun eğer sorunların üstesinden beraber gelir , birlikte savaşırsak daha az yarayla kurtuluruz.
Oturduğum yerden ayağa kalkarak konuştum :
- Bu ailevi bir sorun değil benim sorunum.
Yukarıya, bana bakan bakışları sertleşirken o da ayağa kalktı. Sabrını taşırmış olmalıydım. Hızla ayağa kalkıp bana ilerlediğinde geriye gitmiştim. Şuan bana vurup döverse elimi bile kaldırmazdım. Ruhen ne kadar çöktüysem bedenen de o kadar çökmüştüm. Arabanın kapısına yaslanırken kafamı eğerek ya edeceği küfürleri ya da yiyeceğim dayağı bekliyordum. Tam önümde duran botlarını görmemle arkamdaki arabaya daha da yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TO MARRY
FanfictionHayat da aslında bir oyun değil midir? Tek farkı tek çekimdir..♥taekook♥