Jungkook
- Taehyung?
Karşımda öylece bana bakıyordu. Korktuğumu söylemiştim değil mi? Anlamaya çalışır gibi kaşlarını çatıp kafasını iki yana sallıyordu.
- Doğru mu?
duyduğum sesiyle kendime lanet ederken titrek nefeslerinin hızlandığını hissediyordum. Kalp atışlarım sürekli dövdüğü göğüs kafesimi uyuştururken sadece bakmakla yetiniyordum gözlerine. Geri geri yürüyüp merdivenlere yöneldiğinde aklım başıma gelmiş gibi hemen hareketlendim.
Peşinden odaya girdiğimde yatakta öylece oturuyordu. Önüne geçip oturduğumda bacaklarına tutunarak ona baktım.
Ne demeliydim ki?
Gözleri beni yeni farkeder gibi gözlerimle buluştuğunda anında dolmuştu:
- Biliyordun..
- Herşeyi bilmene rağmen bana hiç birşey söylemedin.
Ayağa kaldığında onunla birlikte kalktım. Ne yapacağımı bilmiyordum sersem gibiydim. Oysaki bu anı hep düşünmüştüm.
- Ben sana sığındım. Herşeyimi sana anlattım. Sana güvendim..
Sesimi bularak artık konuşmam gerektiği için yutkundum.
- Taehyung dinleyeceğine söz verdin.
Gülerek bana döndü. Sinirleri bozulmuştu. Hıçkırarak yanaklarını sertçe koluna sildi. Kafasını sallarken konuştu:
- Evet dinliyorum anlat hadi.
- Taehyung ben-
gözleri beklentiyle bakıyordu. Ona yaklaşmaya çalıştığımda geri giderek dinlemeye devam etti.
- Ben yapamazdım. Annen yani o kadına bir söz verdim.
dudaklarından bir hıçkırık çıkarken zorlukla konuştu:
- Ya bana verdiğin sözler..
yutkunarak devam etti:
- Oyun muydu herşey Jungkook?
Gözlerim anında gözlerini bulurken konuştum:
- Hayır asla.
Bakışları hala şüpheyle bezenmiş nir şekilde bakıyordu ki bu beni mahvettmişti.
- Yani sözü verdiğim zaman oyundu zaten. Beni ilgilendirmeyeceğini düşündüm. Aile meselesiydi fakat- fakat sonra sana aşık oldum. Onlarla konuştum ama bir sonuç vermedi. Bana bunu sana kendilerinin söyleyeceklerini söylediler. Sonuçta onca sene ailen olmuşlardı. Bunu onlara yapamazdım.
Umutla ona bakarken gözlerinden süzülen her bir yaş için kendimden nefret ettim.
- Taehyung ben seni seviyorum. Ben seni gerçekten seviyorum.
Gözyaşlarını silerek dolaba adımladı. Hızla üst taraftan çantasını alırken içine hızla giysileri atmaya başladı. Ne yaptığına bakarken öylece kalakalmıştım.
Gidecek miydi??
Çantanın fermuarını kapatırken kendime gelir gibi silkelenmiş önümden geçerken hızla belinden tutup sarılmıştım.
- Gitme..
ensesine değen nefesimlerimle ve belindeki kollarımı daha sıkı sardım onu. Titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TO MARRY
FanfictionHayat da aslında bir oyun değil midir? Tek farkı tek çekimdir..♥taekook♥