#final#

5.2K 330 439
                                    

Taehyung

Dalgın bakışlarım camdan dışarıya yöneldiğinde önüne geldiğimiz , mezarlığı derin bir nefes alarak süzdüm. Dışarıya çıkmak istemsemde donup kalmıştım öylece. Geç de olsa üvey olduğumu öğrendiğim annemin ameliyatından sonra vakit kaybetmeden Deagu'ya gelmiştik. Evet ameliyattan sonra ziyaret edip yanında kalmıştım. Onca sene iyi de olsa , kötü de olsa yanımda olan insana arkamı birden çeviremezdim.

Affetmek , iyi insanların en güçlü silahıdır..

Jin hyung Namjoonla olan birlikteliğini duyurmuştu ki ben bile bilmeme rağmen şaşırmıştım. Annesinin yanında el ele gelen ziyaretçileri karşılaşıyorlardı. Bana hala abim olduğunu ve benden gerçekleştirmemiş olsa da kurduğu planlar için özür dilemişti. Ne diyebilirdim ki , kafamı sallamakla yetinmiş hastaneden öylece ayrılmıştım.

Şimdi ise gerçek annem ve babamı ziyarete gelmiştim ki mezarlık bile olsa onları göreceğim için heyecanlıydım. Öylece gezinip mezar taşlarındaki isimlerde göz gezdiriyordum. Jungkook arkamdan sessizce takip ediyordu ki konuşmaması benim için en iyisiydi.
Gördüğüm her mezarın önünde dikilip bakarken belimdeki ellerle durdum. Jungkook yine konuşmadan bana diğer tarafında kalan mezarları gösterdiğinde adımlarımı o tarafa çevirdiğimde yine ortamdan beni takip ediyordu. Mezarların yanına geldiğimde isimlere daha yakından baktım.

Kim Taeyeon - Kim Hyungwo

Derin bir nefes aldığımda gözlerim görüşümü bozarak dolmuştu. Zorlukla yutkunup , burnumu çekerek fısıldadım.

- Ben geldim anne..

Jungkook öylece kenarda kafası eğik bir şekilde beklerken iki mezarın arasındaki boşluğa oturdum.

- Hatırlamıyorum ama özledim...

Neyin özlemesi mi?

Hiç , nasıl göründüğünü bilmediğiniz , sesini bile hatırlamadığınız bir insanı özlediniz mi?

Ben özledim işte.

Anneme mi benziyordum yoksa babama mı?

Esmer olan ten rengimi babamdan mı almıştım , annemden mi?

Peki ya gülümsemem;
Annem gibi mi gülüyordum , babam gibi mi?

İlk anne mi demiştim yoksa baba mı?

Cevaplanması gereken onca soru vardı ? Ama cevaplayacak kimsem yoktu.

Hiçbir tepki vermeden öylece ağlarken , aklımdaki soruları öylece sıralıyordum. Ne kadar vaktin geçtiğini bile bilmiyordum. En sonunda omzuma konan ellerle kapalı olan yaşlı gözlerimi aralayarak arkamı döndüm. Sıcacık bakışlarını yakaladığımda , uzattığı eli tutarak ayağa kalktım. Ellerini yanaklarıma koyup göz yaşlarımı silerken anlıma bastırdığı dudaklarını çekerek konuştu:

-Gidelim..?

Kafamı sallayarak onu onayladım. Elimi tutarak bu sefer önden giderken ben onu takip ettim. Arabaya bindiğimizde arabayı çalıştırmak için kontağı çevirecekken onu durdurdum. Ne olduğunu anlamak için bana döndüğünde zorlukla:

- Jungkook... eve de gidelim.

Elinin üzerindeki elimi tutarak dudaklarına götürdü.

- Gidelim. Sen nasıl istersen.

Aldığım adresi navigasyona girerek yönlendirdiği sokakları izledim. Boğazımda yutkunmamı zorlaştıran bir yumru vardı. Merak etsem de kendimi durduramıyordum. Gittikçe yeşile bürünen sokaklarla daha da meraklanıp camdan dışarıya bakıyor , her yönlendirmede girdiğimiz yolları inceliyordum , sanki hatırlayacakmış gibi..

 TO MARRY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin