#manzara#

3.3K 278 109
                                    

Jungkook

Yanımda tüm masumiyeti ile yatan eşimden gözlerimi bir an olsun çekmiyordum. Yastığa dökülen saçları anlını hafiften açıkta bırakmış , odaya giren güneş ışıkları uzun kipriklerinin gölgelerinin yanağına düşmesini sağlamıştı.

Kontrolüm dışında ,  elim saçlarına gittiğinde başını yastığa daha da gömüp sanki daha çok oynamamı istiyor gibi yaklaşmıştı bana.

Beni etkiliyordu... Bunu çoktan kabul etmiştim zaten.  Sorun ona her geçen gün daha da bağlanmam. Çoktan bütün hayatımı ele geçirmişti sanki.

Dün akşam sahilde konuştuklarımız ve telefonunun çalmasıyla bölünen yakınlaşmamız ondan etkilendiğimin en büyük kanıtıydı zaten..

Akşam eve gelmiş , ayağını sardıktan sonra uyumuştuk. Ve ben Jeon Jungkook bir ilk yapıp - tarihi not alın- erken uyanmıştım. Hem kimse seslenmeden ya da lanet alarmın sesine küfretmeden.

Bir süre saçlarında gezinen elimi yüzüne indirmiş pürüzsüz yüzünde gezdirmiştim. Parmak uçlarım kaşınıyor , teninin sıcaklığı parmak uçlarımdan tüm vücuduma yayılıyordu sanki. Düzgün burnuna değen bir kaç dokunuştan sonra uyumasına rağmen nemli ve pembe dudaklarında gezdirdim. Huylanmış olmalı ki yüzünü kımıldatıp elini yastığa yüzünün hemen yanına koymuştu. 

Yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamayıp belinden tutup kendime çektiğimde hemen yüzünü boynuma gömüp kollarımın arasına girmişti. 

O da alışmıştı bana..

Sıkıca sarıp burnumu saçlarına gömdüğümde düzensizleşen nefeslerini boynumda hissediyordum. Önce kımıldanmış ardından bir süre hareketsiz kalmıştı. Dudaklarımı ısırarak gülmemi tutmaya çalışırken , tek gözü kapalı bir şekilde bana baktığında ikisini de açmaya çalışarak konuşmuştu:

- Günaydın.

Ellerimi dağınık saçların daldırırken mırıldandım:

- Günaydın.

Güneşin girdiği pencereden taraf dönmeye çalıştığında gözünü alan güneşle geri yanıma yatmıştı. 

- Kalkmalıyız bugün döneceğiz biliyorsun.

Ellerini yüzüne kapayıp ,  yüz üstü dönüp omuzlarını silkerek boğuk çıkan sesiyle konuştu:

- Gitmek istemiyorum~

ayaklarını yatağa çarptırarak konuştuğuda gülümseyerek sadece sabahları ortaya çıkan çocuksu halini kaçırmadan izliyordum.

Aniden kocaman açtığı gözlerle kafasını kaldırarak :

- Jungkook kalk hemen gitmemiz lazım. Ancak hazırlanır çıkarız. 

Bir yandan kalkmış fazla dağınık olmayan valizinden kendine birşeyler alıyor bir yandan da konuşuyordu. Yatakta dönerek kalkmış ne yapmaya çalıştığına bakıyordum.

- Sakin ol ne bu acelen?

- Jimin gelir gelmez bana gel , hayatını değiştirecek bir konu konuşacağız dedi.

Banyoya girerken sonunda bana dönmüştü.  Yatakta öylece onu izliyordum.  Kıkırdayarak yanıma gelmiş yanağımı öperek parlak gözlerle bana bakmıştı:

- Günaydın öpücüğü...

konuşmadan ona bakmaya devam ettiğimde açıklamıştı:

- Sevdiğine verdiğinde ya da aldığında tüm gün mutlu geziyormuşsun.

 TO MARRY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin