Uyku ile uyanıklık arasındaydım. Yani bilincim, sıkıca kavramış bedenimi benimde aynı şekilde sokulduğum kolları kavrayacak kadar kendindeydi. Ama ayrılacak kadar enerjim yoktu daha ayılamamıştım. Yüzümde patlayan flaş gözlerimin sızlamasına neden oluyordu. Kolları arasında olduğum bedene daha da sokulurken mırıldandım:
- Jungkook.
Boğuk çıkan sesimi ben bile zor duymuştum. Hala gözlerimi zorlayan ışığın yanına bir de ses eklenmişti. Galiba magazincilerle kafayı fazla bozmuştum. Gözlerimi açmadan tekrar mırıldandım:
- Jungkook.
Kafamın altındaki kolu hareket ettirip kafamı boynuna soktuğunda ışıklardan kurtulduğum için sorun etmeyip uyumaya devam ettim. Kıkırtı sesi geldiğinde umursamamış uyumaya devam etmiştim. Sesler bir süre sonra artıp birden fazla kişiden gelmeye başlayınca bu sefer belimdeki el kımıldanıp beni kendine çekip seslerden kaçmak için boynuma gömülmüştü.
Yeni uyandığında sinirli olan bir sürü insan tanırdım. Ama ben tamamiyle farklıydım uyanınca oldukça salak olurdum. Bana adam öldürtseniz sesim çıkmaz, size itaat eder , normalde kızacağım şeylere sakince tepkiler verirdim. Bu yüzden Jimin bu halimi değerlendirir hatta bazen istekleri için uyuyup uyanmamı beklerdi. Çocuktan farkım olmazdı.
Şuan da ne yaptığımı bilmiyor, sesler yüzünden Jungkook'a daha da sokuluyordum. Kahkahalar sonunda durmuş , konuşmaya başlamışlardı:
- Çok tatlısınız ama sizi ayırmak istemem ama akşam için bir sürü planımız var. Hadi uyanın zaten iki gün sonra bol bol uyuyacaksınız.
Jungkook 'un belimdeki elini gevşetiğini hissettiğimde ben de sokulduğum boynundan ayrılmıştım. Kolunun üzerinde olduğum yakın olduğum yüzüne baktığımda o çoktan sinirli bir şekilde annesini azarlamaya geçmişti:
- Anne zaten yeterince stres altındayım , bir de gelip sabah sabah yüzümüze flaş patlatıp uyandırıyorsun. Sana kaç kere odama girme dedim.
Annesi dudaklarını büzerek hala olduğum yerde yatarak onları saflıkla izleyen bana döndü:
- Bu huysuz her uyandığında böyle oluyor. Hele de uyandırıldığında sinirinden geçilmiyor.
Hala saf halimle diğer kolunu gözlerinin üzerine örtmüş Jungkook'a bakıp ona dönüp gülümsemiştim.
O da gülümseyip:- Ah oğlumun aksine çok tatlısın ,hep böyle mi uyanırsın?
Tekrar kafamı salladığımda öpücük atarak aşağı da beklediğini söyleyerek çıkmıştı.
Ne yapacağımı bilmez bir halde yatakta doğrulup bağdaş kurup öylece oturmuştum. Annesi aşağıdan tekrar seslendiğinde uykuya geçen Jungkook'a korkarak dokundum. Cidden uyurken soyunuyordu. Yani üst tarafında yatarken giydiği siyah tişörtü yoktu. Birkaç kez adını seslendiğimde uyanmamıştı. En sonunda ellerimi omuzlarına koyup sarsmaya başlamıştım. Bir yandan adını söylüyordum. Uyanmıyor ellerimi ellerimi ittimeye bile çalışmıyordu.
Birden yatakla buluşan sırtımla gözlerimi kocaman açarak üstümdeki sinirli yüze baktım. O kadar sinirliydi ki kafamın iki yanına sabitlediği ellerimi kavradığı bileklerimi sıkıyordu.
Dediğim gibi uyandığımda oldukça salak olurdum. Ve salaklığım tutmuş acıyan bileklerim için gözlerim dolmuştu bile. Normalde olsa odayı inletecek ben sessizce gözlerine bakıyordum. Yüzünü yaklaştırarak konuşmuştu:
- Sana uyandığımda nasıl olduğumu anlattı neden dikkate almıyorsun?
Yanağımdan süzülen sıcak damlayla cevap verdim:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TO MARRY
FanfictionHayat da aslında bir oyun değil midir? Tek farkı tek çekimdir..♥taekook♥