12.BÖLÜM

263 80 10
                                    

Multimedya: Alev Alev- Feridun Düzağaç

İnsan nasıl bu kadar kötü olabildi. Nasıl bu kadar yürekleri köreldi.
Ne ara sevdiğine, can parçasına, ailesine saldıracak kadar canavarlaştı.

İnsana en büyük kötülüğü; sevgilisi veya arkadaşı değil, Ailesi yapardı.
Ailen; ya seni vezir yapardı ya da rezil...
Veyahut bir katil...
Korkunç bir katil.

Benim ailem, beni bir katil yapmıştı.
Sevgimi; huzurumu,aile kavramını, rüyalarımı, hayallerimi öldürmeye çalışan bir katil yapmıştı.
En acısı ise ben karşılarında ateşler için de yanar iken önünde duran suyu dökmemeleriydi.

Hepimiz için geçerliydi bu.
Elini uzatsan tam karşında ama dokunmuyordu, senin için kılını bile kıpırdatma yoktu.
Sana bunu yapanın yüzünde sinsi bir gülüş, keyfi yerinde ve olacakları seyrediyor idi.

Tanrı kimseye acısız günler, kedersiz kahkahalar, yağmursuz güneş sözü vermedi. O bizlere günü atlatmanız için güç, yolunuza ışık verdi.

O güç kalmış mıydı bizde, bırakmışlar mıydı?
Kalmamıştı.
Eleriyle ışığımızı söndürüp karanlığa teslim ederek yaşamanızı istemişlerdi.

Peki ya hangimiz berbat durumdaydık?
Kendinizi hangi sınıfa koyuyordunuz?
Karanlıkta kalan bizler mi, yoksa karanlığa iten sizler mi?

"Geldik"

Umutun sesiyle düşüncelerime bir set çekip yerimde hareketlendim.
Arabanın camından baktığımda altı katlı yeşil bir apartmanın önünde durduğumuzu gördüm.
Emniyet kemerimi çıkarıp elimi kapı koluna atıp açtım ve dışarı çıktım, kapıyı geri kapattım.
Umutun yanıma gelmesini bekledim.
Yanıma gelip beni yönlendirmesiyle yürümeye başladık.
Gece karanlığında yaprak gibi titriyordum.
Yavaş adımlarla apartmanın kapısından içeri girdik.
Asansöre doğru yürüyüp önünde durduk.
Umut elini kaldırıp asansörü çağırdı, asansörün gelmesi ile birlikte içeri girdik.
Gözümü oynatacak halim yoktu, hem bedenim hem ruhum yorulmuştu.
Ne yaptığımı sorgulamadan, sadece hareket ediyordum.

Asansör dördüncü katta durduğunda dışarı çıktık.
Umut, asansörün sağında bulunan kapının önünde durdu.
Ben de hemen arkasında yer aldım.
Cebinden anahtar çıkarıp kapıyı açtı ve geçmem için bana öncelik tanıdı.
Kapıdan içeri girdim.
Etraf karanlıktı sadece ay ışığı evi süslüyordu.
Umut elini ışığa attı ve açtı.
Etrafın aydınlanması ile gözlerim ağrımıştı.
Gözlerimi bir kaç defa kapatıp açtım.
Umut içeri girdi ve kapıyı kapattı.
Elinde bulunan anahtarı kapının yanında duran vestiyer'e bıraktı.

Geldiğimiz evin mimarisi benim evime benziyordu.
Kapıdan içeri girdiğimiz de bizi salon karşılıyordu.
Uzun bir koridorda, yanyana dört kapı diziliydi.
Adımlarımızı salona yöneltik.
Oturma grubu, koyu asker yeşili rengindeydi.
Oturma grubunun arkasında iki tane küçük kahverengi kitaplık vardı.
Orta da siyah mat bir sehpa vardı, üzerinde ise küçük beyaz bir orkide vardı.
Duvarlar ve halı griydi, duvarda ise büyük beyaz çerçeveli bir manzara resmi vardı.
Umut yanımdan geçip koltuğa oturdu.
Neden böyle bir hareket yaptığını anlıyordum.
Konuşmak istiyordu, içimde ki zehri atmamı istiyordu.

Karşısında duran koltuğa oturdum.
Yeşil gözlerini üzerime dikti ve bekledi, harelerinin içinde bulunan hafif siyah irisler yeşillerini esir aldı ve koyulaştı.
Konuşmamamı bekledi fakat konuşacak takatim yoktu.
Sessizliğe sığınmak istedim ama izin veremeyeceğini biliyordum.

UMUT IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin