Yirmi üçüncü gün;
Yeni oluşan duyguların, tomurcukların çiçek açtığı gündü.
Ankaraya gittiğimden beri Umutla yirmi üç gündür yanyanaydık.
Dört ay yirmi üç gün geçmişti tanışmamızın üzerinden...Uçurumun kenarında ona rastladığım zaman, kendi kendime bir daha karşılaşmayız diyordum fakat kader ağlarını örmüştü.
Tanışmamız için tesadüf derdim hep ama yanılmışım.
Tesadüf diyen de var. Oysa göz, gönlün aradığına denk geliyor hep.
Gönlüm onu arıyordu gözüm ise görüyordu.Yarın Ankaraya dönüyorduk, bir hafta dolmuştu.
Umut işlerini halletmişti.
Daha fazla bu şehirde kalmanın bir anlamı yoktu.
İstanbul benim için çok fazla acı ve yıkıma ev sahipliği yapmıştı.
Bunun yanında ise bana bir adam vermişti.
Belki de iyi şeyler olması için kötü anılar yaşamalıydık."Gülperi?"
Seslemmesiyle yerimden sıçradım, kendimi düşüncelere fazlasıyla kaptırmışım.
Masada oturan Umuta baktım.
"Efendim Umut?"
Çatalı masanın üzerine bıraktı.
"Yemekten sonra sen defa İstanbulu gezelim diyorum ne dersin?"
Sözleri karşısında heyecandan sandalyede kıpırdandım.
İstanbulu Nevra ile çok gezmiştik ama şimdi Umutla - huzur veren varlığıyla- gezecektik.
İzlerine iz katacaktı, katacaktım.
Heyecanımın nedeni buydu." Olur, çok güzel düşünmüşsün. "
Mutlu çıkan sesimle gülümsedi.
"Hadi o zaman çabuk yiyelim yemeklerimizi. "
Hevesle kafamı salladım.
Tabağımda duran mantar soteyi hızlıca mideme indirdim.
Bardağımda bulunan sudan bir kaç yudum alıp bitirdim.Umutta baktığım da tabağını bitirmiş, eşsiz gülümsemesini yüzüne takarak bana baktığını gördüm.
Dudaklarım gerildi ve hafif bir şekilde gülümsedim."Neden böyle bakıyorsun?"
Elini masanın üzerine attı, avucunu yanağına bastırıp sanki her an yok olacakmış gibi yüzüme dikkatlice baktı.
"Nasıl bakıyormuşum?"
"Derin ve dikkatli bakıyorsun."
"Derin bakmıyorum, gözlerinden gözlerimi alamıyorum neden biliyor musun?"
Sesim içime kaçtı, cevap veremeden yutkunup devam etmesini bekledim.
"Bir çift mavi var gözlerinde. Ya yüzüyorum ya uçuyorum, her göz-göze gelişimizde...
Hem gökyüzü oluyor bana hem de çok sevdiğim deniz... "Sözleri ağzından bir ok gibi çıktı ve kalbime saplandı.
Amansız bir titreme sardı tüm bedenimi.
Hayatıma girdiği andan itibaren günlerimde anlamlar gizli bakışları gibi, günlerimde heyecanlar gizli.
Artık gizli bakışları yoktu, dille getiriyordu.
Gözleri hala derin derin baksada susmuyordu.Karşısında nefessiz kaldım, ne cevap vereceğimi bilemedim.
Bir şeylerin dile döküleceğini biliyordum ama burada bu şekilde, sözlerle olacağını tahmin edemiyordum."Hadi git hazırlan."
Minnetle gözlerine baktım.
Esmer yüzü her zamanki gibi güneş gibi parlıyordu, teni değil gözleri ve duyguları yüzünde ki güneşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT IŞIĞI
Non-FictionGülperi 22 yaşında İstanbul da yaşayan, babası tarafından zorbalığa uğrayan bir kadındır. Bir gün babasına baş kaldırır, her şeyi geri de bırakır ve kendini Ankara da bulur. Ankara da yolu Umut Merih ile kesişir, bambaşka biri olur kaderini tekrar...