Bölüm 3 - Baskın

415 180 47
                                    


Nurun ağzından

Yokuş aşağı koşmak gibiydi yaşamak. Ne zaman tökezleyip düşeceğimi bilmeden aşağı doğru koşuyordum. Hiç yukarı tırmanmayıp hep aşağılarda geziniyordum. Çünkü tırmandığım her anda düşüp dizlerimi biraz daha acıtacağımın bilincindeydim. Arabada sesizliğimize gölge düşürecek hiçbir ses yankılanmazken herkes düşünceli gibiydi. Ne düşündüklerini bilmesemde hayatlarının zor olduğunu algılıyordum. Ön koltuğa geçmiştim ve  yanımda arabayı kullanan Tufan oturuyordu. Gergin görünüyordu. Kaşları çatık bir vaziyette yola dikkat kesilmişken aramızdaki sessizliğe gölge düşüren ilk o olmuştu.

" Kafeye bu yoldan gidiliyordu değil mi?

Çalıştığım kafeye beni bırakacaktı. Her ne kadar kendim gidebilicegimi söylesemde beni dinlememişti ve digerlerininde ısrarları sonucunda kendimi arabada bulmuştum.

" Evet burdan gidiliyor." Diyerek kısa bir yanıt verdiğimde başını sallayıp arabayı sürmeye devam etti.

Tutku arkamdaki koltukta bana doğru eğilerek
" Bana geleceksin değil mi akşam yani eğer evi bulamazsan seni alabilirim malûm yollar karışık ." Diyerek konuştu.
Kahverengi gözler beni odağına aldığında gülümsedim ve " Sen zahmet etme ben gelebilirim. " diye yanıtladım.
Tutku bu cevaptan tatmin olmuş bir ifadeyle geriye doğru yattı. 

Kafenin önünde durduğunda araba kemerimi çıkartıp kapıyı araladım. Beni izleyen koyu kahverengi gözlere çevirdiğimde gözlerimi söyleyeceklerime dikkat kesilmiş gibiydi.

" Herşey için teşekkür ederim." Dediğimde yüzünde hiçbir anlam ifade etmeyen bir duruluk hakimdi. Tepkisizdi.
" Hadi içeri geç. " Diyerek konuştuğunda arka koltuktaki Tutkuya ve yanındakilere bir gülümseme bahşetmenin ardından tenimi rüzgarla buluşturdum. Araba hiçbir vakit kaybetmeden uzaklaştığında kafeye doğru adımladım. Kendimi tek başına daha çaresiz ve kimsesiz hissediyordum. Teyzemin konuşmaları hala aklıma geliyor ve her düşündüğümde içimi tırmalıyor gibiydi.  Haftasonları  kafe öğle vaktinde açılıyordu ve öğlen gelmem hiçbir sorun teşkil etmiyordu. Kafenin diğer çalışanlarınında kafeye yeni gelmiş olduklarını farkettiğimde gözüme kafedeki arkadaşım Rüya çarpmıştı. Küçük adımlarla onun yanına ilerlediğimde beni görüp gülümsedi.
" Tünaydın. " dediğinde ona
" Tünaydın. " diyip yanındaki tezgaha yaklaştım.
" Bugün daha yoğun olacağımıza  eminim. Çok yorulacağız. " Diyerek konuştu ardından.
Ben her daim yorulduğum için bunu dert etmiyordum. Yüreğimdeki yoğunluk beni bir çıkmaza sürüklüyor ve altüst ediyordu. Rüya bunu anlamış olacakki az önceki gülümseyişinin yerini endişeli  bir ifade kaplamıştı.
" Noldu Nur durgunsun bugün?"
Durgundum ama aynı zamanda içimde bir okyanus deliriyor gibiydi. Yaşamak hiç bu kadar zor gelmemişti sanki. Herşeyi yoluna koymak istiyor fakat hiçbir şeyi yoluna koyamıyordum. Hayattaki sınavımı ona anlatabilecek gücüde kendimde görmüyordum. Tanımadığım bir kızın evinde yaşıyor ve tanımadığım insanların işlerine kulak misafiri oluyordum. O mekandaki adamın tavırları ve Tufanın ona sert çıkışı beni afallatmıştı. Yaşça onlardan büyük olduğunu düşündüğüm adamın sanki başlarıymış gibi davrandığını görmüş  fakat aslında Tufanın grubun başı olduğunu anlamakta gecikmemiştim. Kaya ve İlyas kendi halinde iki insanken Tufan onlara göre katı ve ruhsuz görünüyordu. Akşam Tutkunun bir telefon görüşmesi yaptığına şahit olmuştum ve onunda Tufan kadar tehlike barındırdığını anlamıştım. Telefondaki kişiye küfürler savurup öldüreceğini söylüyordu. Sert ve katı kuralları olan bir kıza benziyordu ama benim yanımdaki yumuşak başlı tavırlarınada anlam veremiyordum. Rüya dalmış olduğumu görünce beni dürtüp " Hey sana dedim beni duymuyor musun? " Dedi.
İrkildim ve bana olan meraklı bakışlarını es geçip tezgahı toparlamaya koyuldum.

KaranlıktakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin