Hata:3.2

1.5K 109 10
                                    

  Ben bir gezgindim, farklı hayaller ve amaçlar peşinde koşmuştum hep. Bugün beyaz için savaşırken yarın beyazın karşısında dururdum. 

  Ben bütün hislerin ve anıların tadına bakmak isteyen doyumsuz bir gezgindim. Çok güzel olmayı istedim bir süre; günlerce yemek yemedim, bütün vaktimi katlettim aynadaki aksimin karşısında. Olmadı, beğenemedim bir türlü, gördüğüm görmeyi beklediğim idi çünkü. Sonra kestim umudu güzellikten, popüler olmaktı tek amacım artık. Ruhu boş insanlarla doldurmaya çalıştım etrafımı. Onların boşluklarına dağıldı benim ruhum. Yok olmaya başladığımı hissettiğim sırada ise o çıkmıştı karşıma.

  Ben bütün hisleri ve anıları aramış ve çoğunu tatmış, tanık olmuştum ama onun gözleriyle kesiştiğinde gözlerim, biliyordum. Kısacık ve aptalca yaşadığım şu hayatımda aradığım şey oydu. Bana aptal olduğumu haykıran dudaklarında dans ediyordu nefesim, beni içeri asla kabul etmeyen, her seferinde acımasızca bütün kapıları yüzüme kapatan kalbinde karanlıktan korkan bir çocuk gibi saklanıyordu ruhum. 

  Ben kendimi hep o aşılamaz duvarların dışında içeri girmek için bir gedik ararken düşünüyordum. Ben zihnimde hep o duvarların dışındaydım fakat bütün dünya gibi ben de yanılmıştım. Demir beni içeri almıştı. Bütün doyumsuzluklarımı bırakarak adım atmıştım  o duvarlardan içeriye, bundan emindim çünkü ona zarar verebilmiştim.

  Demir dışarıdan asla zarar verilemeyecek bir kale gibiydi. Onu kuşatırdınız, yalnız ve aç bırakırdınız, onu yorar ve yıpratırdınız ama onu asla ele geçiremez, ona sahip olamazdınız. 

  Bense bu yıkılmazlığı tek bir hatamda toprağın derinlerine gömmüştüm, çünkü içerideydim ve içeride olduğumu anlamamıştım çünkü aklımdaki tek şey içeri nasıl gireceğimdi. Hiç girmek için bütün değerlerimden vazgeçtiğim o toprakların nasıl olacağını düşünmemiştim. Bu da hayatımdaki en büyük hatayı yapmama neden olmuştu.

  Ona zarar vermiştim ve kendimi bunun için asla affetmeyecektim.

  Etrafımda telaşla dönen dünya giderek yavaşladı, uğultuyu andıran sesler düzene girdi ve ruhumun en karanlık dehlizlerine sürgüne gönderdiğim bilincim beni buldu. Her şey artık daha anlaşılabilirdi.

  " Hayır amca, bunu benim için değil değer verdiğim bir arkadaşım için rica ediyorum. Gerçekten zor durumda ve yardımımıza ihtiyacı var. Elbette kendime dikkat edeceğim, benim için endişelenme. Okulun arka çıkışında olacağız. "

  Bera'nın aralıklı olarak duyduğum cümlelerini birleştirdiğimde böyle bir konuşma çıkıyordu meydana. Dudakların her aralanışında benim ne kadar çaresiz olduğumu haykıran nefesler yayılıyordu dünyaya. 

  Demir'in sesinden başka ses duymak istemiyordum fakat tutunabileceğim tek şey soluk bir hayaldi.

  " Selin, ihtiyacın olan şeyin burada olması uzun sürmez fakat önce bana seni yaralayan ve canını acıtan şeyin ne olduğunu anlatmanı istiyorum. "

  Kapının yanındaki banklardan birine oturmama yardım eden Bera'nın gözlerinden kaçırdım gözlerimi. Onun bütün sorularından kaçmak istiyordum. Aslında dünya üzerinde bana yöneltilen bütün sorulardan kaçmak istiyordum. 

  Tek dileğim içimdeki boş kabuğa gömülüp, hiçbir şey düşünmeden ve hissetmeden ölümü beklemekti fakat sevdiğim adam benim yüzümden ölümle savaşırken onu kurtarmaya odaklanmalıydım. 

  " Demir'den hoşlanmayan bazı insanlar var ve bugün ona zarar verdiler. Onun içinde bulunduğu durumu bilen ve ona yardım edebilecek tek kişi benim fakat seninle karşılaşmasaydım elimden hiçbir şey gelmezdi."

Ay Işığı Ve ŞimsekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin