LEYÂL
3.BÖLÜM - ÖLÜMÜ SEV
Bir kaldırımın kenarında oturuyorsun, oysa yüreğin uçurumun kenarında. Belki bu yüzden sevdim uçurumları bilemiyorum. Ne garip değilmi şu insan beyni. Dün ne yediğini hatırlamayan bu beyin, kaç sene önce bu kaldırımda kalbinin paramparça edildiğini, söylenen sözleri hatta mimiklerine kadar hatırlıyor. Beynimin içine girebilsem, istemediğim anıları silebilsem ilk önce yok edeceğim anılar her saniye gözümün önünde. Sanki ne yaşadığını unutma der gibi. Ne zaman mutlu olsam yüz mimiklerim usta bir kuklacının iplerine bağlı gibi yavaş yavaş buruk bir şekilde sönüyor. Ben anlıyorum ki geçmişimde içimde öldürdüklerim geleceğimede kan sıçratmış.
Oturduğum kaldırım kenarından kalkarak gelen otobüse bindim. Boş koltuklar vardı ama yine oturmadım cam kenarında bir demire tutunarak kulaklıklarımı taktım. Yollar boş ve sessizdi. Sanırım insanların kirletmediği her yer güzeldi. O üzerime gelen binalar kütüphane, ürkütücü gelen sokaklar lunapark gibiydi insanlar yokken. Okul çok uzak olmadığı için on dakikada gelmiştim.
Arabadan inerek okulun giriş kapısına ilerledim. Çoğu kişi grup şeklinde gülüşerek okula giriyorlardı. Sabahın sekizinde insanlar nasıl bu kadar neşeli olabiliyorlar anlamıyorum.
Kalın çorabıma rağmen bacaklarıma vuran soğukla titredim. Sınıfıma girerek en arkada, cam kenarındaki sırama oturdum. Sınıfın çoğu gelmişti. Okulda çok yakın olduğum kimse yoktu ama konuştuğum bir iki kişi vardı. Onlardan biri olan Güneş sınıfa girince önce çantasını sırasına bırakıp yanıma geldi.
"Selam!"
Bende selam verdikten sonra cebinden telefonunu çıkararak okul sayfasından haber tarzı birşey açtı.
"Okulda resim yarışması var. Umay bu seferde girmessen kafanı kırarım."
"Girmeyeceğim Güneş zorlama bak. Zaten son senemiz böyle şeylere karıştırma beni."
Yarışma yada gösterilere katılmayı hiçbir zaman istememiştim. Göz önünde olmayı sevmiyordum ve büyük ihtimal resim yarışmasında hepimizi bir yerde toplayarak bir konu ve süre vereceklerdi. Yani evde çiz, ver muhabbeti yoktu bizim okulda.
Güneş ağzını tam açıp birşey diyecekken hoca geldi. Sessizce "öğle arası kurtuluşun yok." Diyerek sırasına oturdu.
Tarih dersi olabildiğince yavaş bir şekilde ilerlerken sırama birşeyler karalıyordum. Sınıfın çoğu YGS için test çözerken diğer yarısı kendi aralarında konuşuyorlardı. Tarih hocamızın sesi çok çıkmazdı ve sessiz sakin bir hocaydı. Yani bizim sınıfa sözü geçmiyordu.
Zil çalınca Güneş' ten kurtulmak için hızlıca kantine inerek kahvaltılık birşeyler aldım.
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYÂL
Fiksi RemajaBirbirimizden farklıyız, farklı hayallerimiz farklı hayatlarımız, farklı yaralarımız var, farklı enkazların cesetleriyiz biz. Hayatları yanlışlar üzerine kurulu iki yalnız bir doğru olduk. Hayatın bizden aldıklarıyla yarım kalan iki eksiğiz biz birb...