Artık sınıftan çıkmıyordum. Sülüğe sınıfta katlanmak zaten zordu. Bir de onun yanında görmeye dayanamazdım. Alacağım şeyleri Gaye alıyordu. İşte arkadaş gibi arkadaş. Kaan gecenin dördünde ona yazdığım mesajlara cevap vermemişti ve üstünden üç gün geçmişti. Cevap vermesini beklemiyordum. Aslında bir yanım gurursuzluk edip ona yazmak istiyordu. Ama diğer yanım yazsan ne değişecek diyordu.
Saçıma bandana takmıştım. Uyurken yardımcı oluyordu. Ne var uykuya düşkünüm yastık bile getirebilirim. Ama kim taşıyacak. Sınıftaki erkekler şişeyi tahtanın üzerinde durdurmaya çalışıyorlardı. Bu yeni akım çok aptalcaydı. Bandanamı gözüme çekip arkama yaslandım. En arka sırada oturuyordum. Cam kenarında hemde. Ne kadar mükemmel tahmin edemezsiniz.
Gayenin hala neden gelmediğini merak ederken sınıftan girdi. Dakik kankam be. Arkasından da sülüğin geldiğini görünce yüzümü buruşturdum. Bu kız tamamen midemi bulandırıyordu. Neresini seviyordu bunun. Gaye bana doğru gelirken saçma sapan hareketler yapıyordu. Bir şey anlatmaya çalışır gibi. Ama anlatamıyordu. Sanırım biz asla gözleriyle anlaşabilen kankalar olamayacaktık. Üzücü. Sülüğün biraz arkasından gelen kişiyle ne demek istediğini anladım. Kaan'ın burda ne işi vardı. Tamam sevgilisi bu sınıfta olabilirdi ama konumuz bu değil. Sınıfta gözlerini gezdirdi. Beni görünce kısaca güldü. Alnımda bandana vardı ben olsam bende gülerdim. Başı ağrıyan anne gibi görünüyordum. Bandanayı saçıma doğru ittim, sülüğün sırasına oturmuşlardı. Yani cam kenarı en ön. Benim görüş alanımda cilveleşmelerini izleyecektim sanırım. Onu nasıl sevebilmişti. Gerçekten inanamıyordum. Baktıkça canımın acıdığını fark ettim. Fark ettikçe daha çok baktım. Belki ondan vazgeçmeme yardımcı olurdu. Bir hafta önce asla vazgeçmeyeceğim nidaları atan kıza bakar mısınız. Acı içinde kıvranıyordu.
Önüme döndüm ve yemeğimi yedim. Ne kadar bakmamaya çalışsam da, ağzını yara yara kahkaha atıyordu bu kız. Sinirlerim bozulmuştu. Yemeğimin sarıldığı kağıdı buruşturdum. Ve sülüğe doğru fırlattım. Evet yaptım.
'Ah siktir. Pardon edacığım boraya atacaktım.' en azından yalanım inandırıcıydı. Bora öğretmen masasında oturuyordu. Ve öğretmen masası sülüğün sırasının önündeydi.
Bana döndü 'sorun değil tatlım' dedi ve pis pis sırıttı. Kaan kağıdı attığım yeri ovalayarak 'acıdı mı' diye sordu. He amına koyayım öldü. Kurşun yarası. Ne saçma sapan sorular bunlar ya. Eda da bunu beklermişcesine dudak büzüp masum olduğunu sandığı bir ifade takındı. Ah büzük dudaklarına parlatıcı diye uhu sürersin inşallah.
İyice sinirlenmiştim. Yaptığıma da pişman olmuştum. Öğle arası da bitmek bilmiyordu anam. Gaye bu halime acıyor gibi bakıyordu. Evet acınacak haldeydim. Normalde ben bir erkeğe böylesine takmazdım. Onlar bana takardı. Ama bu çocuk beni umursamıyordu bile. Sadece gülüyordu. O da rezil olduğum için. Kendimi dövmek istiyordum.
-
Eve gelir gelmez kendimi yatağıma bıraktım. Aslında duş almaya ihtiyacım vardı. Berbat görünüyordum. Ölü gibiydim. Gözlerimin altlarında mor halkalar oluşmuştu. Az uyuyordum. Bazen de çok uyku düzenim bok gibiydi. Saçlarım kirlenmişti. Ve bakımsızdım. Sanırım artık eski halime dönme zamanıydı. Yataktan kalkıp duşa girdim. Kendime ait banyom olduğunu söylemiş miydim? Peki ya küvetim? Hah kesinlikle şanslıydım. Suyu açıp küveti doldurmaya başladım. Üstümü çıkararak sıcak suya girdim. Bugünü düşündüm. Yaptığım salaklıktı. Saçmalamıştım. Ama çaresizdim. Onları izlemek çok zordu. Daha fazla dayanamadım ve ağlamaya başladım. Hep böyle oluyordu. Ne zaman tamam artık üzülmeyeceğim desem kendimi ağlarken buluyordum.
Su da bir süre daha oyalandıktan sonra çıkıp hazırlanmaya başladım. Dışarı çıkacaktım Gayeyle. Tabi daha Gaye'nin haberi yoktu. Ama olsun. Hızlı hazırlanırdı o. Saçlarımı kuruttuktan sonra ona mesaj attım ve hemen hazırlanmasını söyledim. Whatsapp'dan bildirim vardı ama bakmaya tenezzül bile etmedim. Sınıf grubundan olduğuna emindim çünkü. Saçlarımı salık bıraktım. Çok hafif bir makyaj yaptım. Pekala açıkcası hava serindi. Boğazlı şık bir kazak giydim altına da siyah bir kot geçirdim. Deri ceketle tamamdım. Çantamı da alıp çıktım. Annemden izin almak kolaydı. Çünkü bana güvenirdi. Hızla çıkıp Gayeyi aradım. Hazır olduğunu söyledi. Gideceğimiz yer her zaman gittiğimiz bir kafeydi. Canlı müzik yapılan bir yerdi. Orada buluşacaktık. Otobüse binip telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Şarkı seçip bildirimlere bakmaya başladım. Whatsapp'a girdim. Sınıf grubundan 329 mesaj vardı. Hayır bakmayacaktım. Ne zaman baksam lafa tutuluyordum. Ve şarjım bitiyordu. Kaan bana mesaj atmıştı. İlginç değil mi bana bana bilinmeyen numaraya. Hem de dört tane.
Kaan: Bitmek tükenmek bilmeyen aşkın bu muydu? (16:52)
Kaan: Açıkcası bu kadar çabuk vazgeçeceğini sanmazdım.
Kaan: Aptallık bende gerçekten beni sevdiğini düşündüm.
Kaan: Yalancı aşık seni.
Bu da neydi ona olan aşkımı küçümsüyordu. Üç yıllık bir aşkı küçümsemek göt ister bence. Sinirle klavyede gezdirdim parmaklarımı.
Bilinmeyen numara: Sen kimsin de benim üç yıllık aşkımı küçümsüyorsun. (17:44)
Bilinmeyen numara: Altını çiziyorum üç yıl.
Bilinmeyen numara: Üç yıldır gözüm senden başkasını görmezken bana bunu söylemen sinir bozucu.
Kaan: Yalancı aşık sinirlendi.
Kaan: Demek üç yıl.
Kaan: Burdan yaşıt olduğumuz kanısına varıyorum.
Kaan: Alan daralıyor gizemli seni bulacağım.
Bilinmeyen numara: Artık umrumda değil. O kız hayatında olduğu sürece senden uzak duracağım.
Otobüsten inip kafeye yürümeye başladım. Telefonumu çantama attım. Ve gülümsedim. Eğlenecektim.
---
Karakter belirleyemedim. Fikrinizi belirtirseniz seçeriz birlikte.