3.2

60 2 0
                                    

"Evet ailenden bahset biraz Kaan." Annemin seviyeli ve bir o kadar da otoriter sesi ile Kaan hafifçe öksürüp anlatmaya başladı. Evet tam olarak bir tanışmanın ortasındaydık. Gergin değildim.

Belki biraz.

Kimi kandırıyorum tedirginlikten sürekli dizimi sallıyordum. Alışkanlıklar...

"Ben annemi küçük yaşta kaybetmişim efendim. Tanıyamadım yani. Babam bana her zaman yetti ama. Hiçbir zaman yokluğunu hissettirmedi annemin. Aynı şekilde ablamda öyle. Biz biraz büyüdükten sonra babam evlenmeye karar verdi. Buna karşı çıkacak değildik tabi ki. Hayatının sonuna kadar yalnız kalması, annemizin yerine birini getirmesinden daha kötü olurdu. Üvey annem, Aslı abla çok iyi biridir. Üvey anne denildiğinde akılda oluşan imaja o kadar zıt bir karakteri vardır ki, beni ve ablamı her zaman kendi evladı gibi sevmiştir. Biraz fazla uzattım sanırım. Ailemden bahsetmeyi seviyorum diyebilirim." Uzun uzun anlattıktan sonra derin bir nefes aldı. Üvey bir annesi olduğunu bilmiyordum. Görmüştüm ama öz zannediyordum.

Bana baktığında gülümseyip baş parmağımla onay verdim. Bu testi geçtin demekti. Göz kırpıp gülümsedi.

"İyi yetiştirilmiş olduğunu görüyorum. Olgunsun. Kötü kaynana olmayacağım, objektif olacağım merak etme." Sözlerini bitirip gülen annemi dürttüm. Ne kaynanası ya. Ürkütme ceylanı annecim. Daha var oralara. Bana göz belertip sözlerine devam etti. "Ama ne kadar çapkın olduğunda gözle görülebiliyor. Yada duyulabiliyor diyeyim."

"Şehir efsanesi onlar efendim. Kızınıza deli gibi bağlandım. Dişi sineği bile üzerime kondurmuyorum." Büyük bir kahkaha patlattım. Hem hoşuma gitmişti. Hem de komikti. Ne zamandır konuşmuyorsam büyük kahkaham dikkatlerini çekmişti.

"Şey pardon. Siz devam edin ya." Koltuğa iyice sinip konuşmalarını dinlemeye devam ettim.

"Kızımı üzmeyeceğine dair söz vermelisin. Tabi ki vermekle kalmayıp bu sözü tutmalısın." Otoriter ses tonu geri döndü. Sinemalarda...

"Söz veriyorum. Onurum şerefim üzerine. "

"Pekala yeter bu kadar ciddilik kusacağım şimdi. Kız Yağmur dolapta sarma var, git getir de yesin sevdiceğin." Anlık ruh değişimi, annemsi ses tonu, mahalle ağzı. Memnuniyetle gülümseyip sarmaları hazırlamaya mutfağa gittim.

Geri döndüğümde annem ve Kaan bir filmden bahsediyorlardı. Baya koyu muhabbet dönüyordu. Kaan, annemi doğru yerden yakalamıştı anlaşılan. Boşuna çapkın demiyoruz. Şeytan tüyü var sevgilimde. Her yaşa hitap edebiliyor.

Tabakları orta sehpaya bırakıp aynı yerime oturdum. Kendi tabağımı önüme çekip yemeye başladım. Parmaklarımla. Sarmanın tadı böyle çıkıyor ama ne yapayım.

Annem ve Kaan'ın bakışlarını üzerimde hissedince onlara bakma gereği duydum.

"Hala istediğime emin misin?" bunu söyleyen annemdi. Sanırım çok kötü bir görüntüydü. Kaan'ın sözleri ise beni cidden güldürdü.

"Bilemiyorum. Düşünsem mi acaba biraz." bunları tebessüm ile söylemesi ciddi olmadığını ifade ediyordu. Hele bir ciddi söylesin bakalım neler oluyor.

"Sarmayı parmakla yemek bir yaşam tarzıdır. Aksini iddia edende Sabancı'nın torunu falandır."

T U Z A K  •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin