İkizlerin fotoğrafını yanlış bölüme koymuşum sıdmpsöfodösğ. Neyse işte Ege-Oğuz karşınızda, o kadar karakter varken ilk bunları belirlemek....
İçerisi çok sakindi. Tam da istediğim gibi. Alternatif küçük bir sahne yapılmıştı. Bir grup çalıyordu. Yakışıklı çocuklar. Solist ve gitarist ikizdiler. Sevimli görünüyorlardı. Sahneye yakın masalardan birine oturduk. Söyledikleri şarkı bilmediğim ama eve gidince kesinlikle indireceğim türden bir şarkıydı.
Kahve ve çikolatalı pasta söylemiştik. Buranın pastası güzeldi. Gaye yemeden önce fotoğrafını çekti. Evet evet o tarz şeyler yapmayı seviyordu. Ne yapabilirim o da böyle salak. İnstagram hikayesine atmıştı. Bense pastanın yarısına gelmiştim bile. Ne yapabilirim oturup onu mu izleyecektim yahu.
'Tam bir öküzsün' dedi yarısına geldiğim pastaya bakarken. Tabak çirkin görünüyordu çünkü içinde ki çikolata kaplı fındığımsı şeyleri çıkarmıştım. Onları neden koyuyorlar ki. Hiç hoş değil.
'Sus pastamla arama girme' yiyeceklere karşı duygular besliyorum. Pasta ise bir numaralı aşkım. Pardon sanırım bir numara da salatalık turşusu var. Ya da brokoli. Çoğu insanın daha doğrusu çoğu gencin aksine brokoliye bayılırdım. Annemin güzel yapmasıyla ds ilgili olabilir bilmiyorum. Neredeyse bir tencereyi bitirebiliyordum. Ama hayır yiyip yiyip kilo almayan o manken gibi kalan kızlardan değildim. Spor yapıyordum. Yiyip yiyip kilo almamak diye bir şey yok zaten. Öyle sandığımız kızlar yüzlerimize bunu söylerken evlerinde boğazlarına parmak sokuyorlar. Üzücü. Spor yapmak eğlenceliydi benim için. Zorla yaptığım bir şey değildi. Spor salonuna gidiyordum ve bazen bu stres atmama bile yardımcı oluyordu. Yaşasın sağlıklı yaşam, dedi kız pastasından bir çatal daha alırken.
Sahne de ki grup çoktan üçüncü şarkıya başlamışlardı. Solistin sesi çok güzeldi. Ya da şarkılar güzeldi bilmiyorum. Gaye soliste göz koymuş gibi görünüyordu.
Açıkcası kafeye girdiğimiz an solist benim demişti. Ve biz de ilk gören kuralı vardı. Tamam aynı anda görmüştük. Ama ilk kimin sahiplenmesiyle alakalıydı olay. Ne anlattım be sanki çocukları nikahımızı alıcaz.
Kahvelerimizi yudumlarken aklıma bir fikir geldi. Gayeye söylemeyecektim. Çünkü şuan solistle gözleriyle flört ediyordu. Solist de bizimkini beğenmişti anlaşılan. İşte taş kankam be. Aynı ben.
Fikir şuydu şarkı söyleyecektim. Dördüncü şarkıyı bitirmelerini bekledim. Şarkı biter bitmez önlerine fırladım.
'Şey merhaba. Bende sahnenizi kullanabilir miyim acaba?' kız Yağmur işinr gelince nasıl da kibara bağlıyorsun fenasın fena.
'Tabi ki zaten biz de sıkıldık bu odun kafalının kalın sesinden' gitarist solistten önce davranıp üstüne bide ikizini sahneden itmişti. Bana halleniyordu kendince. Solistte benim masum kankacığımın yanıma gidip oturmuştu. Bunlar olurdu. Ben beğendim. Ne söyleyeceğimi düşünmüştüm. Şarkıyı ikizlerden diğerine söyledikten sonra etrafa göz gezdirdim. Heyecanlamıştım. Sesim kötü değildi. Ama aşırı da iyi değildi. Şimdilik idare ederdi. Tamam hazırdım. Bunu Kaan için söyleyecektim. Bizim için.
"Geçtiğimiz yolları arıyor gözüm yine,
Sanırım şehir uzakta kalıyor,
Sanırım şehir uzakta kalıyor.
Ellerimi uzatsam tutmak isterim günü,
Ama güneş her gece tepemde doğuyor,
Ama güneş her gece tepemde doğuyor.
Yani olmuyor,
Olmuyor istesemde,
Kimse gelmiyor,
Gelmiyor beklesem de,
Yani olmuyor,
Olmuyor istesemde,
Kimse gelmiyor..
Yaz kokusu duyardım kışın ortasında bile,
Uzun cümleler kurardım konuşurken.
Eski filmlerde kaldı böyle sözler deniyor,
Ama şimdi filmler bile eskimiyor.
Yani olmuyor,
Olmuyor istesemde,
Kimse gelmiyor,
Gelmiyor beklesem de,
Yani olmuyor,
Olmuyor istesemde,
Kimse gelmiyor beklesemde..."
Gayeye baktığımda beni çektiğini gördüm. Benim telefonumla da kendi telefonuyla da snap atıyordu buna emindim. Gülümsedim. Şarkıyı bitirdiğim de alkış tufanı koptu diyemeyeceğim çünkü o kadar kalabalık değildi kafe. Masamıza doğru ilerlerken gitarist de geliyordu peşimden. Sanırım bizim masaya oturacaklardı.
'Ne cevherler varmış benim arkadaşımda ya' diyip beni şımarttı Gaye.
'Aynen öyle sesin güzelmiş...' diyip bekledi ismimi söylememi bekliyordu gitarist. Biraz daha mı bekletsem mal gibi kalsa. Kendimce bu fikire gülerken 'Yağmur' dedim.
'Memnun oldum Yağmur. Bende Ege. Benden sadece iki saniye büyük olmasına rağmen abi dedirten yaratık Oğuz. Bateristimiz aynı zamanda en yakın arkadaşım Burak.'
Uzun bir tanışma merasiminden sonra biraz sohbet ettik. Burak çok sevimli ve samimiydi. Saçma sapan esprileri ile salaktı da olsun hangimiz değildik ki. Nasıl oldu bilmiyorum ama bowlinge gitmeye karar verdik. Sanırım yeni bir arkadaş grubumuz vardı Gayeyle. Onun keyfi yeterince yerindeydi çünkü solist ile dokunmadan yiyişiyolardı. Salak nasıl hemen flört edebiliyordu.
Bowlinge geldiğimiz de ilk sıraya kendi adımı yazdırmıştım. Mükemmelim değil mi? Herkes tek olacaktı. Eşit sayılara ayrılamıyorduk çünkü. İlk atışımı yaptığımda sadece üç tane devirebilmiştim. Her şeyde mükkemmel olamazdım değil mi yahu. Kendimi rahatlatmaya çalışmak boşaydı. Şanssız günümdeydim sanırım.
Eve geldiğimde saat ondu. Annem televizyonda asla kaçırmadığı diziyi izliyordu. Hiç sevmezdim şu meymenetsiz diziyi. Biraz onunla sohbet edip odama geçtim. Yapmam gereken ödevlerine baktım. Proje ödevim için araştırma yaptım. Daha sonra sıkılıp telefonumu elime aldım. Tamam ne yazdığını deli gibi merak ediyordum. Ama bakmamam gerektiği için bu zamana kadar bakmamıştım.
Kaan: Tek derdin o kız mı cidden? (17:55)
Bilinmeyen numara: Evet tek derdim o kız. Onu sevebildiğine inanmıyorum. İkinci aşkını onda harcadığına inanmak istemiyorum. (23:24)
Kaan: Haddinden fazla karışıyorsun bana.
Bilinmeyen numara: Bunları sorgulayacağımı biliyordun. Neden yazdın?
Kaan: Canım istedi. (23:25)
Sevgimi haketmiyordu. Bu yaptığı adilikti. Bana yazmıştı. Çünkü konuşmaya alışmıştı. Bunu biliyordum. Whatsapdan çıkıp müzik indirdiğim uygulamayı açtım. Burak'ın biz kafeye ilk geldiğimizde söylediği şarkının ismini almıştım. Onu dinleyecektim. (Nazan Öncel-Bazı şeyler)
Onu unutmak istemiyordum. Ondan vazgeçmek istemiyordum.
Bilinmeyen numara: Kahrolsun bazı şeyler, bi kokun bile yeter bana. (23:30)