Sena bizim okula kaydını aldırmıştı. Gerçekten hayatımda ki her şey berbat olmak zorunda mıydı. Saçımı arkaya doğru çekiştirdim. İlk tenefüstü. Kaan tam karşımda oturuyordu. Gözleri arada bana çarpıyor, kendini toparlayıp önüne dönüyordu.
Gaye kantin sırasıma girmişti. O girmişken bende kahve istemiştim. Derslerden yeterince geri kalmıştım. Uykumun açılması için yudumlarken Kaan ile yine gözlerimiz birbirine değdi. Bakıştık yani. Uzun uzun baktı. O öyle bakınca heyecanlandım ve bilin bakalım ne oldu. Kahveyi bir kaç yudumcuk fazla kaçırdım ve dilim yandı. Döktüm sandınız dimi? Hayır daha o kadar sakar değilim. Ben dilimin derdine düşmüş iken Kaan bana bakıp gülüyordu. Yanmıştım yanmış. Komik kısmı nerdeydi?
Kantine Sena'nın girmesiyle Kaan'ın gözleri onu buldu. Geldiğinin haberini almamış gibi bir hali vardı. Forması olup olmadığına baktı. Formayı görünce gülümsedi. Bunlar bir kaç saniyede olurken, kalbim saatlerce parçalara ayrılacak gibi görünüyordu. Ona hala aşıktı işte. Onu görünce gözlerinin içi parlıyordu. Aşkla bakıyordu dedikleri bu olsa gerek. Bakışlarımı ondan çekip kahvemi çöpe attım. Sınıfa gidecektim. Ve sonsuza dek orada yaşayacaktım. Çünkü okul bizim evimizdir.
Bitün derslerde not tutmuştum. Normal olarak tabi. Her ögrencinin yaptığı gibi. Tenefüslere çıkmamıştım. Bora ve tayfasıyla takılmıştım. Şimdiyse durağa yürüyordum. Havalar soğumaya başlamıştı. Daha ekimdeydik ama kış erken gelmişti istanbul'a. Kışı severdim. En azından yaza kıyasla.
Otobüs durağın da Kaan'ı gördüm. Yanına gitmedim. Gitmeyecektim. Neden gitseydim ki? Gitmeli miydim? Gitsem mi? Kafamı gitme düşüncesinden uzaklaştırmak için iki yana salladım. Sanki uzaklaşabilirmişim gibi.
Otobüs gelmemekte ısrarcıydı sanırım. İki adımlık mesafeyi yürüsen ölürdüm sanki Yağmur. Bu kadar gerilmezdin en azından. Müzik seçmeye çabalıyordum bri yandan da. Ama katiyen bir şey beğenmiyordum. Üç yüz tane şarkıdan.
'Seni evine bırakabilirim?' sesin sahibi tabi ki oydu. Saçmalamayın kim olacaktı başka. Esas kıza bu teklifi bir tek esas çocuk yapabilirdi çünkü.
Sanki evlenme teklif etti çocuk. Girdiğin havalara bak.
Gülümseyip 'tabi' dedim. Sizce bu fırsatı kaçırmak gibi bir aptallık yapar mıyım yahu? Bir süre sessiz sessiz yürüdük. Bunu bozan da o oldu;
'Denemek istiyorum.' neyden bahsediyordu bu.
'Ha? Neyi?'
'Gerçekten bu kadar unutkan olamazsın. Dün gece yazdıkların. Seninle denemek istiyorum. Tanımak istiyorum da diyebilirim.' şaka yapıyorsun yiğidim ara beni.
'Şa-şaka yapmıyorsun değil mi?' kekelemiştim. Hadi beni dövün.
'Hayır gayet ciddiyim.'
'Ben onları çok değişik bir ruh hali içinde yazmıştım. Şimdi ne yapacağız? Yani denemekten kastım ne? Yazarken kolaydı. Ama ben bile ne demek istediğimi bilmiyorum.' cidden öyleydi. Titanik izlemiştim. Etkilenmiştim üstüne bir de. Gayet normal idi benim onları yazmam.
'Bilmem. Birbirimizi tanırız.' deyip saçını arkaya attı. Evet hani şu bütün ergenlerin yaptığı hareket. Ama söz konusu Kaan olunca inanın o bile yakışıyordu.
Bu konuşmanın üzerine yine bir sessizlik hakim olmuştu. Konuşmak istiyordum. Ama nasıl başlayacağımı bilmiyordum. Tamam kızım sakin ol ve konuya dal.
'Sena bizim okula geldi. Ne düşünüyorsun?' çok derin daldım. Sanırım yüzeye çıkmam zaman alacak. Yüzü düştü. Sanırım bir şey geçmişti aralarında. Bugün yani. Yoksa biz de biliyoruz eski sevgili olduklarını iç sesciğim.
Tam da muhalefet olmak üzereydim.
'Bir şey düşünmüyorum. Sena umurumda değil.' yalancı.
'Bugün kantine girdiğinde yüzüne yayılan gülümseme öyle söylemiyordu ama.' resmen bir Yağmur'un çöküşünü izliyorsunuz. Kaşınıyordum. Ne diye sorguluyordum ki. Adam beni tanımak istemiş ben daha Sena diyorum yahu. Eve gidince kendimi azarlayacağım.
Bunu sana hatırlatacağım.
'Başka bir şeye gülüyordum. Sen neden çıkıp gittin?' sorgu bana dönmüştü.
'Sınıfta işim vardı.' bugün ikimizde baya yalancıydık.
'Yalan' tabi o bunu belirtmekte bir sıkıntı görmüyordu anlaşılan.
'Evet senin o halini görmek biraz canımı yaktı. Duymak istediğin buydu değil mi?' egosunun pohpohlanmasına bayılıyordu. Egosunu bipbiplediğim.
Gülümsedi ve kısaca 'evet' dedi. Evime gelmiştik. Ona kısaca hoşçakal diyip apartmana yöneldim.
Zor bir gündü. Bir yandan güzel. Bir yandan hüzünçlü. Amaaan koy göte Firuze moduna girip pijamalarımı giydim.
Bazen sadece benim kada umursamaz, rahat, mükemmel, harika, müthiş olmak istersiniz. Eh tabi biraz da gurursuz. Gururlu olsaydım bu kadar peşinden koşamazdım. Ay zaten gururlu insanın aşk ile işi ne. Bilgisayarımı açıp dizi sitesine girdim. İzlediğim tüm dizilere yeni bölüm gelmişti. Ah seni seviyorum dizilab. Ah seni de seviyorum misfist. Sizi de seviyorum tw ve tvd. Ama en çok seni seviyorum Klaus aşkım.