Hastalığı atlatmam çok da zor olmamıştı. Bir süre dinlenmiştim. Bir süreden kastım iki gün. Kesinlikle aile hekimimiz cimrinin tekiydi. Çarşamba günü okula gitmek için hazırlanırken, parantez içinde özenli bir şekilde hazırlanırken çünkü bilirsiniz benim sevgilim Kaan Gürel de biraz, neyse konumuza dönelim. Evet hazırlanırken telefonuma bir mesaj almıştım. Tanımadığım bir numaradan. Kaan ile olan ilişkinin saçma ve sahte olduğuyla ilgili bolca hakaret içeren üzerinde uğraşılmış uzun bir yazıydı. Gözlerim yaşarmıştı. Çok sık uzun yazı almıyorum da.
Hazırlanıp hazırlanmaz odamdan çıkıp mutfağa girdim. Dolaptan elime meyve suyu alıp kapıya yöneldim.
Asansör ile aramızda çekişmeli geçen bir yolculuktan sonra aşağı varabilmiştim. Asansörle bile kavga edebilecek biriydim. Napsaydım be, ışıkları söndü birden. Pardonunuz da korkudan bir taraflarım tutuştu. Apartmandan çıkmam ile birlikte Kaan'ı görmem bir oldu. Yani çünkü tam karşımdaydı. Mantıken görmem normaldi. Saçmalıyorum değil mi? Pekala sustum.
"Senin burada ne işin var tatlı şey?" Gülümseyerek sorduğum soruya kaşlarını kaldırdı.
"İstemiyorsan gideyim." Soruyu sahte bir kırgınlıkla sormuştu.
"Düşünmem lazım. Beni ikna etmek için nelerin var bakalım?"
"Ben yetmez miyim?" Dedi küçğk çocuk misali. Tatlı tatlı da gülümsemeye başladı.
"Yahu seni ısırırım. Yetersin de artarsın bile." Diyip yanaklarını sıkmak için uzandım.
Elime hafifçe vurup etrafa baktı. "Napıyorsun kızım karizmamı zedeleyeceksin." Bunu söylerken hala etrafa bakıyordu masum masum. Kahkaha atarak elinden tuttum.
Cilveleşe cilveleşe yürüyerek Gayeyi aldık evinden. Sonra Bora bize katıldı. Erdinç falan derken. Beş kişi koca yolu kaplıyorduk. Biz böyle gülüşerek saçmalayarak yürürken, kargalar bokunu deşmemişken, güneş ufuktan doğmamışken, gece gündüz yürümeye devam ederken, teletabilerin gitme vakti gelmişken, şaka şaka okula geldik işte ne bekliyorsunuz ki dünyayı falan kurtarmamızı mı?
Final, bitti. Şaka şaka sosöapfösoaöc. Berbat bölümlerde bugün resmen.