Zehra Ömer beyin gözü dönmüştü resmen. Sinirden kızarmışdı bile. Bende saklanacak delik arıyordum. Arka arkaya gittiğimde kolumdan tuttu ve kendisine doğru çekti. Aramızdaki yakınlığın vermiş olduğu heyecan ve gerilimden sıcak basıyordu beni. Ben...ben diye kekelerlen Demir beyin sesini duydum. "Siz ne yapıyorsunuz?" Ömer bey kollarımı bıraktığı anda hemen geri çekildim. Offf bu neydi be? Ömer bey işaret parmağıyla beni göstererek "komşun arabama çarpmış" dedi sinirle. Ellerimi havada sallayarak "ya gerçekten istemeden oldu. Dün o taşınma telaşıyla arabamı arkaya çekerken çarptım. Ömer bey ben çok özür dilerim. Hasarı neyse ben karşılarım" hızlıca konuştum. Demir bey Ömer beyin omzuna dokunarak "Ömer geç kalıyoruz şirkete. Ben bir taksi çağırayım" dedi. "Ben sizi işe bıraksam. Hem böylece de özürümü kabul edersiniz" Ömer bey "olmaz" derken,Demir bey "olur" dedu. "Oğlum bu kız yolda başımıza başka bir iş açar,en iyisi taksiyle gitmek" "Ömer uzatma bu kadar. Bak Zehra kibarca özrünü diledi. Hem taksi geç gelir. Gecikiyoruz" Ömer bey benim arabama baktı ve alay edercesine "bununla mı gideceğiz" dedi. "Beğenemediniz mi?" "Tamam tamam hadi az konuş. Gecikicez senin yüzünden"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Demir bey kapını açınca "Bismillahir Rahmanir Rahim" dedi ve kalbini tuttu. Muhtemelen arabada unuttuğum Tutiyi gördü. Ayıcığımı arabadan çıkardım. Çok büyük olduğundan ben görünemiyordum. Kollarımdan kalkan ağırlığın sebebini anlamak için yukarı baktım. Ömer bey ayıcığı elimden almıştı. Aşağıdan yukarı bir deve bakarcasına ona baktım. "Arabada unutmuşum. Ben eve götüreyim onu." Ayıcığa uzandığımda Ömer bey daha da yukarı kalsırdı. "Sen 5 saate bunu eve götütürsün. Ben götürürüm." Bir şey dememe fırsat vermeden önden yürüdü. Bende onun arkasından koşarak merdivenleri çıktım. Kapını çantamdan biraz geç bulduğum anahtarla açtım. Ömer beyin sabrını fazlasıyla zorluyordum. Ayıcığımı içeri attı ve aşağı indi. Bende onu yerden aldım, kanepenin üstüne bıraktım ve evden çıkıp kapıyı kilitledim. Aşağı indiğimde Ömer bey ve Demir bey arabaya binmiştiler. Demir bey arka koltuğa geçmişti,Ömer bey ise ön koltuğa. Arabaya binerken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dev gibi adam bu küçücuk arabada komik duruyordu. Elindeki çantanı kucaklamış dirseklerini de dizlerinin üstüne koymuşdu. Dudaklarımı bir birine bastırarak gülme krizini atlatmaya çalıştım. Demir beye döndüm baktım. "Yeriniz rahat mı Demir bey?" "Zehraaa,bey yok. Sadece Demir. Bu arada,araban güzelmiş." "Tesekkur ederim." Gülmemeye çalışarak Ömer beye döndüm. "Peki sizin yeriniz rahat mı Ömer bey?" dedim. Aynadan arkada gülen Demiri görünce bende dayanamayıp güldüm. "Çok mu komik?" "Yani sıkıştığınızın farkındayım,ama yapacak bir şey yok. Siz arabamın küçüklüğüne bakmayın,sağlamdır." Bu durumdan bir tek Ömer bey rahatsızdı. Daha fazla üzerine gitmeden arabamı çalıştırdım. "Ne tarafa gidiyoruz Demir?" "Sen sahil yoluna çık ben sana tarif edeceğim."
Ömer Bacaklarım uyuşmuştular. Allahım bu kız benim başıma daha ne oyunlar açacak. Baş belası ya. Şu an onun girdiği yalnış sokaktan çıktığımız yolda,yarım saattir trafikteyiz. "Ben demedim mi bu yoldan girme. Al işte gecikdik toplantıya. Demir sen niye bir şey söylemedin?" Demir başını öne getirerek "Ömer kız nereden bilsin bu yolda trafik olduğunu. Hem esas yolda da trafik var. " "Bilmiyorsa girmemeliydi tanımadığı yola." "Ya Ömer bey merak etmeyin yetişdireceğim sizi toplantınıza. Daha 15 dakikanız var. Birazdan açılır yol. Biraz sakin olun" "En az 1 saate açılır be bu yol. Ben iniyorum. Yürüyerek daha çabuk ulaşırım şirkete" Kemeri açtım ve indim. Demirin itirazlarını bile dinlememiştim. Bu toplantıya geç kalmamalıydım.