Bölüm 2

486 352 52
                                    


Nisan 2017

Güneş Roma'nın o tarih kokan sokaklarını ısıttığı gibi aynı zamanda insanın içini de ısıtmaya başlamıştı. Artık yaz gelmeye ve sokaklarda vur patlasın çal oynasın havası esmeye başlayacaktı. Yazın gelmesi demek insanların kıpır kıpır olacağı ve yerlerinde duramayacağı anlamına da geliyordu. Açan her çiçekle birlikte yeni aşklarında çiçek açmaya başlayacağı, yüzlerde gülücüklerin ve etrafta gözleri kalpli emojilerle dolaşan çiftlerin olacağı anlamına da gelmekteydi.

Afra her seferinde olduğu gibi içindeki heyecanla kendi bale solonunun kapısından içeriye gülücükler saçarak girmişti. Onu ilk karşılayan Dafne olmuştu.

" Buongiorno Afracım." Afra'yı görünce ela gözleri parlamıştı.

" Günaydın canım. Maria gelmedi mi hala?"

" Yok gelir birazdan uykucu yine uyuyakalmıştır." derken kikirdemişti.

Üç arkadaş okul bittikten sonra birbirlerinden ayrılamamışlardı ve ortak bir bale solonu açmaya karar vermişlerdi. Çok fazla büyük olmasada şirin, tatlı bir yer açmışlardı kendilerine. Tabi ailelerinden bir miktar borç alarak daha sonra geri ödeme şartıyla. Kendi alın terleriyle bir şeyler başarmak baba parası yemekten daha çok mutlu ediyordu onları.

İki genç kız sabah kahvelerini yudumlarken bir yandan da eski günlerden bahsetmeye başlamışlardı.

" Hala o çocuğu görüyor musun rüyalarında?" Dafne'nin bu sorusu üzerine gözlerini dalıp gittiği parkeden ayırarak " Evet nedendir bilmiyorum ama o gözleri unutamıyorum bir türlü. Sürekli beynimin içinde, üzerinden üç yıl geçmesine rağmen ilk günkü gibi beynimin bir köşesinde duruyor sürekli. Sanki bir şeyler onu unutmamı istemiyor gibi."

"Belki tekrar karşılaşırsınız."

Afra elindeki kahve fincanını masanın üzerine bırakırken " Belki..." demişti.

Belki tekrar bakabilirim gözlerine, belki oturup konuşabiliriz bir yerlerde, belki içimdeki tuhaf hislerin sebebini açıklayabilir, belki daha fazla hisler uyandırabilir, belki görebilirim ne çizdiğini ve belki... o da sevebilir benim onu sevdiğim gibi...

Asıl söylemek istedikleri bunlar olsada Afra sadece Belki... diyebilmişti. Koskocaman bir Belki... Bir türlü içinden çıkılmaz bir hal alan Belkiler. Üç senedir bu Belkilerle yaşamayı öğrenmişti Afra ama hiç bir zaman içindeki onu tekrar görebilme umudunu kaybetmemişti.

O mezuniyet gecesi Afro'nun peşinden gitmişti ama ona yetişememişti. Deli gibi ne çizdiğini merak ediyordu ve onunla tanışmak istiyordu. İtalya' da hemen hemen hiç Türk arkadaşı yoktu olanlarla da çok fazla konuşmuyordu zaten. Afro'yu gördüğü ilk an gözlerine bakarken içinden sıcacık birşeyler Afro'ya karşı akıp gitmişti. İlk görüşte Afro'ya aşık olmuştu beni kendisine bile itiraf etmekte zorlanmıştı çoğu zaman. Ve onu kendisine çeken gözlerini ise aklından hiç bir zaman çıkartamamıştı. Birisi koyu yeşil diğeri ise siyah iki renkte de kendisini kaybetmişti Afra.

O gece Afro'yu aramaktan az daha mezuniyetine yetişemeyecekti. Bu konu hakkında pek fazla konuşmadı üstü kapalı anlatıp geçmişti. İçinde kopan fırtınalardan kimseye şuanlık bahsedemezdi.

Maria'nın apartopar içeriye girmesiyle bütün düşüncelerinden sıyrılıp gerçek hayata geri dönmüştü Afra.

" Kızlar kusura bakmayın ya uyuyakalmışım yine."

" Aaa ne kusura canım alıştık artık biz senin bu hallerine demi Afra"

" Evet alıştık ama sen artık büyük bir cezayı hakettin hanımefendi." sol elini beline koyup sağ elinin işaret parmağını Maria' ya doğru sallamıştı.

Kuğunun ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin