Bölüm 18

115 52 37
                                    

🐥Merhaba arkadaşlar biliyorum çooookkkk uzun bir zaman oldu yeni bölüm paylaşmayalı. ⛅Başımda bir KPSS belası olduğu için yazamadım.📚 Umarım anlayışla karşılarsınız. 😊
🍃Yeni bölümü keyifle okumanız dileğiyle sevgiyle kalın... 👯‍♀️Hoşçakalın...💕

♡♡♡

Afra kırmızı halının üzerinde yürürken kendisini Hollywood yıldızları gibi hissetmişti. Kolunun altında ki sıcaklık içini sararken Afro'nun muhteşem çehresinde gezdirdi bakışlarını. Her saniye daha da aşık oluyordu bu adama.

Afra'ya sunduğu sıcasık gülümsemesi akşam karanlığında ay gibi parlıyordu. Ömründe yüzünü sonsuza dek güldürebilecek bir adam var ise oda Afro'ydu. Afra kafasındaki bu düşünceleri ile meşgul olurken çoktan merdivenlerin olduğu kısma gelmişlerdi.

Burası Casina Valadier'di. Afro güzel bir akşam yemeği yiyebilmek için Afra'yı buraya getirmişti. Muhteşem manzarasıyla ve lezzetli yemekleriyle çoğu insanın dikkatini çeken bir restorandı. İki yandan ayrılan merdivenleri hızla tırmanarak terasa çıkmayı başarmışlardı.

Hemen başgarson yanlarına gelerek en güzel masalardan birisini göstermişti onlara. Güler yüzle karşılanarak oturdukları masalarında manzaranın ve yemeklerin keyfini çıkartmaya gelmişti sıra.

Roma her zamanki muhteşemliğiyle onları selamlıyordu adeta. Hafif esen rüzgar Afra'nın saçlarıyla küçük çocuklar gibi oynuyordu. İnsanın tenini yalayıp geçiyor. Çiçeklerin ve ağaçların hoş sarhoş eden kokusunu ciğerlerine dolduruyordu.

" Nasıl buldun bakalım burayı?" Afro bütün dikkatiyle Afra'yı süzerken söylemişti bu cümleyi.

Afra gözünün önüne gelen iki tutam saçı eliyle ittirmeye çalışarak " Çok güzel bir yer abimler İspanya'dan bizi ziyarete geldikleri zaman geliriz buraya." demişti.

" Hmm daha önce geldin yani çirkin ördek yavrusu."

" Yaa! Niye dalga geçiyorsun. Ayrıca iki de bir bana çirkin ördek yavrusu deyip durma."

Afra yalandan sitemkar bir halde somurtmuştu.

" Tamam kızma ama bu hallerin çok hoşuma gidiyor." Afro çapkınca göz kırparak Afra'yı daha da kızdırma yolunda ilerliyordu.

Arka fonda çalan slow müzik manzara ile buluştuğunda insanı büyülerek daha da içine çekiyordu. Enfes yemeklerini karşılıklı sohbet eşliğinde yedikten sonra hesabı ödeyerek restorandan çıkmışlardı.

Afro park ettiği siyah mercedes arabasının kapısını açarak Afra'nın binmesi için elini uzatmıştı. Afra elini nazikçe tutarak kendisini konforlu koltukların rahatlığına bırakmıştı. Afra bu sefer emniyet kemerini Afro'ya bırakmadan kendisi bağlamıştı. Şoför koltuğuna yerleşen Afro Afra'yı emniyet kemeri takılı bir vaziyette görünce gülümsememek için kendisini zor tuttu. Afra ise sabah olanlar aklına geldikçe yanaklarının al al olmasının zorluğu içerisindeydi.

Çalışan motor sesiyle birlikte hızla yol almaya başlamışlardı. Afra yorgunluktan kapanan gözlerini açmak için zorlasada pek fazla başarılı olamadı. Uykunun tatlı kollarına bıraktı kendini. Bugün fazlaca yoruldukları için nazik ve zarif bedeni daha fazla dayanamamıştı.

Afro bütün bu olanlara hala inanamıyor gibiydi. Bu küçük ve çelimsiz kız hayatına ne ara girmişti ne ara ona karşı birşeyler hissetmişti. Ve ne ara o kırmızı dudakları için içinde yanan meşaleyi orman yangınına çevirmişti. İşte bütün fikirlerin hiç birisine anlam veremiyordu.

Ama bir gün büyüsüne kapıldığı bu çirkin ördek yavrusunun kuğuya dönüşeceğini biliyordu.

♡♡♡

Tüğ kadar hafif olan bu kızı yatak odasına kadar taşırken hiç de zorlanmadığını fark etmişti. Yastığın üzerine dağılan ipeksi saçları ve nazikçe kıvrılan bel kıvrımında gezdirdi bakışlarını. Bu kıza her bakışında içindeki ürpertilere anlam veremiyordu. Sakin olmaya çalışarak içinde kopan fırtınaları ona belli etmemeye çalışıyordu.

Kırmızı dolgun dudaklarının kenarı hafif kıvrıldığında Afro bakışlarını bu kıvrımların üzerinde gezdirdi. Yutkunmamak için kendisini zor tutsa da içindeki çekim daha da yaklaşmasına neden olmuştu.

Yüzündeki ince bir kaç saç telini Afra'yı uyandırmadan çekmeye çalışırken Afra'nın birden Afro'nun elini kavramasıyla kendisine çekmesi bir olmuştu. Sımsıkı sarılarak sol tarafa dönmüştü.

Afra dönünce mecburen Afro'da yatağın sol tarafına yatmak zorunda kalmıştı. Şimdi bir nefes mesafesi kadar yakınlardı birbirlerine. Afra daha da sokularak içinden çıkılması zor bir duruma sokuyordu Afro'yu.

Niyeti sadece üzerini örterek odadan çıkmaktı ama şimdi birbirlerinin nefes alışlarını duyabiliyorlardı. En azından Afro duyabiliyordu. Aklına birden Lido'daki evde birlikte uyudukları an gelince o zamanlar çok fazla hissedemediği kalp atışlarının sesini şimdi daha iyi hissedebildiğini fark etmişti.

Afra'ya dokunduğu an yanmaya başlayan tenine anlam veremiyordu. İçinde oluşan titreme hissi ona aynı anda hem yazı hemde kışı yaşatıyordu. Bu kadın karanlık gecelerine aydınlık olmuş, kurumuş gönlüne bahar olmuştu. Bir gülüşüyle içindeki çöllerde çiçekler açtırmış, kokusuyla gülleri kıskandırmıştı.

Yüzünü yeniden güldürebilen ona yeni bir hayat bahşeden bu kadının içtenliğiydi. Boynunda gömülü olan siyah saçlardan derin bir nefes alarak bütün kokusunu içine hapsetmek istemişti. Küçük bir öpücük kondurarak varlığına şükrederek kollarındaki minik kadının sıcaklığına bırakmıştı kendini.

Kalın siyah perdenin arasından sızan sabah güneşi Afra'nın yüzünü aydınlatırken sıcaklığı minik öpücükler sunarak uyandırıyordu sanki. Afra gözlerini aralamaya çalışırken üzerinde anlam veremediği bir ağırlık hissetmişti.

Tamamen açılan göz kapakları üzerindeki ahtapot gibi sarılı kolları görünce olabildiğine açılarak yuvalarından fırlama derecesindeydi. Kolların sahibi ise hala uyuyordu.

Afro'nun yakışıklı erkeksi yüz hatlarında gezdirirken gözlerini sabah onunla uyanmanın ne huzur verici bir şey olduğunu fark etmişti. Her halinden muhteşemlik akan bu adam şu anda onunla birlikteydi ve onun kolları arasındaydı. Tam aşık olunacak bir adamdı. Tarihi eser olarak müzeye konulmalı ve UNESCO tarafından korumaya alınmalıydı.

Afra saatlerce ona bakarak düşüncelere dalabilirdi. Ama şimdilik bu yataktan kalkması gerekiyordu. Yavaşça üzerindeki kolu kavrasa da kaldırmakta epey zorlanmıştı. Bir yandan Afro uyanmasın diye uğraşırken diğer yandan yataktan çıkmaya çalışıyordu.

Sürünürcesine yatağın ucuna geldiği sırada daha fazla gitmek için yerin olmadığını anlamasına fırsat kalmadan kensini yerde bulmuştu.

Patırtı seslerine uyanan Afro sesin geldiği yere bakmakta geçikmemişti. Gördüğü manzara ise insanı gülme krizine sokan cinstendi. Afra iki seksen yerde sırtüstü yatıyordu. Afro yataktan fırlayarak hemen Afra'nın yanına varmıştı.

Zaman kaybetmeden güçlü kollarının arasına alıvermişti Afra'yı. " Benden kaçmaya mı çalışıyordun yoksa?" Afra'nın gözlerinin içine bakarken söylemişti bu cümleyi.

Afra kulaklarına kadar kızardığını hissetmişti. Ne utanç verici bir durumdu bu. " Hayır. Sadece yataktan çıkmaya çalışıyordum." dedikten sonra kızgınlıkla ekledi. "Ahtapot gibi sarmasaydın şimdi bu halde olmazdım."

" Daha mumya gibi sarmadığıma dua et." demişti çarpık bir gülüş atarak. Afra'nın kızgın bakışları arasında " Hadi gidiyoruz." diyerek yatak odasının kapısına doğru ilerlemeye başladı.

"Dur nereye gidiyoruz indir beni!" Afra bacaklarını aşağı yukarı çırparak kendisini indirmesini istesede başarılı olamamıştı.

Afro kucağındaki çırpınan kadına bakarak " Mutfağa!" dedi.

~~
📝Değerli yorumlarınızı bekliyorum.✒📬

Kuğunun ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin