Bölüm 19

93 23 23
                                    

💮Uzun zaman sonra yeni bölüm.🥀 ☘Umarım beğenirsiniz canlarım. 🌸

🌙Güzel yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.🎁

⛅Keyifli okumalar...☄

***

Her şeyin yolunda gitmesi çoğu zaman hemen arkasından kötü bir şeyler olacağı hissi verir insana ve çoğu zaman da tahmin edildiği gibi o kötü olay gelir seni bulur. Bu durum insanın kötüyü çağırmasından mı kaynaklı yoksa zaten olması gerektiği için mi durum böyle oluyor bilinmez bir muamma ama çoğu zamanda kötüyü çağırdığımız için hayatımızın zorlaşması an meselesi oluyor.

Afra'da ne zaman mutlu olduğunu hissetse hemen arkasından gelecek bir kötülüğün olduğunu, güldüğü zamanlarda kesin ağlayacağı bir olayın olacağını düşünen insanlardan. Halbuki her şey akışına bırakılsa gülünecek yerde gülünür, ağlanacak yerde de ağlanırdı. Normal olması gerektiği gibi olurdu her şey. İlla mutsuzluktan ağlanmaz elbette insan sevinçten de ağlayabilir böyle ağlayan pek çok insan var çevremizde hatta bizde onlardan biriyizdir kimbilir.

Güne mutlu uyanmak hele de sevdiği adamın kollarında uyanmak tarifsiz bir mutluluk verir insana yapılan güzel sabah kahvaltısının ardından Afra ellerini yıkamak için banyoya doğru ilerlerken önünden geçtiği bir odanın kapısının aralık olduğunu gördü hava aydınlık olmasına rağmen bu oda kapkaranlıktı ama küçük cılız beyaz bir ışık parlıyordu içerden kapının olduğu yöne doğru, Afra o an merakına yenilerek elini kapının koluna doğru attığı sırada bunu yapmaması konusunda uyaran iç sesiyle karşılaştı.

Bu ses doğru söylüyordu sevgilisi olabilirdi ama sonuçta herkesin özel bir hayatı vardı. Vardı elbette ama ya merakı. Merakı ne olacakdı. İç sesinin söylediklerine aldırış etmeden kapıyı azcık daha geriye doğru ittiği sırada "Başkasının odasına izinsiz bakmaman gerektiğini öğretmediler mi sana." aniden kulaklarında şimşek etkisi yaratan bu ses Afro'ya aitti.

Ama neden bu kadar kızmıştı ki şimdi. Böyle hırsız gibi odaya girmek istememden dolayı mı, izin almadığım için mi yoksa gizlediği bir şeyler olduğu için mi böyle davranmıştı. İlk iki şık olmayacağı için üçüncü şık daha cazip gelmişti Afra'ya.

Afro bir an Afra'ya fazla çıkıştığını fark ederek yüz ifadesini hafif yumuşatıp Afra'nın iki omzunu tuttu ve gözlerinin içine dikti renkli irislerini, kıvrak bir hareketle Afra'yı kapının önünden çekip kendisini geçivermişti.

" Şaka yapıyorum hayatım alınmadın demi." demişti Afro Afra'nın kırılabileceğini düşünerek.

" Şeeyy beeeenn... " Afra yüzüne düşen iki tutam saçı kulağının arkasına iterken biraz utandığını hissetmişti ve sözlerine yüzü yerde devam ederek " Haklısın aslında izin almam gerekirdi." demişti. Ve daha sonra yüzünü yerden kaldırarak gözlerini Afro'nun ifadesiz yüzüne dikti.

" Hadi ama yapma hayatım şakaydı sadece ben sana nasıl kızabilirim ki hadi gel bahçeye inelim." dedikten sonra Afra'nın elini tutmuştu. Ama Afra yavaşça Afro'nun elini bırakarak " Ben artık evime gitsem iyi olacak halletemem gereken işlerim var canım. Alınmadım merak etme hem çocuk muyum ben." diyerek zoraki bir gülümseme göndermişti Afro'ya.

Bu söylediğine kendisine de inanmamıştı Afro'da inanmamıştı ama ikisi de bir şey demedi bu konu hakkında sanki konunun üstüne gitseler altından kalkamayacakları bir işe girişeceklermiş gibi hissederek vazgeçmişlerdi ya da henüz gerçeklerle yüzleşmek istememiş gibi bir halleri vardı.

Afra Afro'nun evinden ayrılırken kafasının içindeki düşüncelere engel olamıyordu. Beyninin içinde dönüp duran sorular onu hep bi şüpheye sürüklüyordu. O odada ne vardı. Afro'nun gizlediği Afra'ya söylemediği neler olabilirdi ve en büyük soru ise Afra'nın bu adamı yeterince tanımamış olmasıydı. Evet evet tanımıyordu onun hakkında hiç bir şey bilmiyordu.

Ona kalbini açmıştı onu sevmişti ama sevdiği adam hakkında tek bildiği ressam olduğu ve ailesinin olmadığıydı. Neleri sever, neyi sevmez, kalbi hangi zamanlarda hızlı atar, resim yapmayı nerden öğrendi, küçük şeylerden mutlu olabiliyor mu en önemlisi de Afra'yı gerçekte ne kadar seviyordu.

Tabi ki bunları hemen öğrenemezdi bir insanın birbirini tanıması yıllar sürebilirdi önemli olan da birbirini tanırken o insanı keşfetmekti. Neler yapmaktan hoşlandığını, nasıl bu kadar güzel gülebildiğini, gözlerinin rengini, hangi kokulardan hoşlandığını, en sevdiği yemeği, dinlemekten hoşlandığı şarkıları, kalbinin sıcaklığını işte bunları hep keşfederek öğrenmek istiyordu.

Afra bale salonuna gidene kadar hep bunları düşündü. Ve gününün çoğunuda bunları düşünerek geçirdi. Kendi kendine çok emin kararlar almıştı ve bunları bir an önce uygulamaya koymaya kararlıydı.

Salonun camından baktığında havanın epey karardığını fark etmesi fazla zamanını almamıştı. Kolundaki saatte bunu kanıtlar nitelikteydi. Çantasını alıp salonun kapısını kilitlediği sırada telefonuna gelen mesaj sesini duymuştu. Mesajlar kısmında Afro'nun adını görünce heycanlanmadan edemedi. Gülümseyerek açtığı mesajda gülümsemesi bir kat daha artarak kalbinin sesi ona eşlik etmişti.

" İlk karışlaştığımız yerde seni bekliyorum, gelirsen beni dünyanın en mutlu adamı edersin. Gelmezsen de üzülür ağlarım ve ağlayınca çok çirkin oluyorum. Ağlamamı istemezsin demi :) "

Bu adama ne yaparsa yapsın kızamıyordu. Çünkü nasıl gönlünü alacağını çok iyi biliyordu. Afra normalde bir şeye ya da bir kişiye kızdığı zaman aylarca o insanla konuşmaya bilirdi küs kalabilirdi ama Afro karşısına çıktığından beri bazı huylarında değişmeler olmuştu. En basitinden adını bile onun ağzından duymak heycanlandırıyordu onu.

Ellerini tutuğunda ellerinin terlemesine anlam veremiyordu. Kalbinden kopup gelen kelebek sürüsünün karnına doluşmasından hiç de rahatsız olmuyordu. Gözlerinin içine bakıp öylece dalıp gitmekten hiç usanmıyordu. Sanki onunla birlikte aldığı nefes içtiği, su bile daha anlamlı geliyodu Afra'ya.

Hayat Afro'yla güzeldi ve onun için doğru olan adam Afro'nun ta kendisiydi. Mesajına karşılık hiç bir cevap yazmadı biraz gelmeyeceğini düşünerek korkmasını istemişti. Sabahki oda olayından dolayı da ona küçük bir ceza vermek gelmişti içinden. Kalbi çoktan sevdiği adama doğru yola çıkmıştı ayakları çıkmasa ne yazar.

İlk karşılaştıkları yer bundan 3 sene önce mezuniyet gecesindeki o yerdi. Şimdi aşık olduğu o adamla birbirini seven bir çift olarak orada olacaklardı. Hayat daha neler gösterecekti acaba. Hiç bir şey imkansız değildir. Bu ancak bizim ellerimizdedir. Her şeyi anlamlı kılan bizleriz o yüzden yeterince istemeliyiz ve istemisini bilmeliyiz. Tıpkı Afra'nın tekrar Afro'yla karşılaşacağını umut etmesi gibi.

Aynı yerde seneler önceki gibi o duvarın üzerine oturmuş yine bir şeyler karalarken bulmuştu Afro'yu. Tek bir fark vardı biraz daha büyümüş ve daha erkeksi olmuştu. O zaman sakalları yoktu şimdi ise daha kaslı ve sakallıydı. Bunların haricinde yüzündeki ifadesi, bakışı, konuşması, gülümsemesi her şeyiyle aynı Afro'ydu. Onun Afro'suydu.

Afro Afra'nın geldiğini fark edince oturduğu yerden hemen kalkarak parlayan gözleriyle Afra'ya bakmıştı.

" Geleceğini biliyordum."

" Sırf sen çirkin olma diye geldim." demişti Afra iğneleyici bir şekilde. Daha sonra kollarını önünde kavuşturup Afro'nun neler diyeceğini bekliyordu.

" Beni sevdiğin için gelmedin yani öyle mi?"

" Hayır."

" Yalancı seni!"

Afro Afra'yı belinden kavradığı gibi olduğu yerde döndürmeye başlamıştı. Gecenin karanlığı, ışıkların loşluğu ve iki aşığın hoş sarhoşluğu vardı havada.

Afro yavaşça Afra'yı yere bırakıp cebinden çıkardığı hafif sararmış beyaz bir kağıdı Afra'ya doğru uzatarak kırmızı dudaklarını hareket ettirmişti. Söylediği söz karşısında şaşkına dönen Afra Afro'nun ellerinden aldığı kağıdı gördüğünde ise gözyaşlarına hakim olamadı. İki eliyle yüzünü kapatıp hıçkırarak ağladı. Bu akan yaşlar işte mutluluktandı. Hep bizimle olmasını istediğimiz mutluluktan...

"Seni gördüğüm ilk günden beri hiç unutmadım sevgilim."

Kuğunun ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin