Neptün'ün Bakışından;
Gülü verip uzaklaşan çocuğun arkasından bakakaldım. Anlamıyordum neden vermişti ki gülü. Girdiğim transtan çıkıp merdivenleri tırmanmaya başladım. Eve girdiğimde gülümseyerek annemin yanına gidip gülü uzattım ve "Bunu senin için kopardım" dedim. Çünkü gülü ona vermeseydim gülü kimin verdiğini sorardı. Odama geçince bilgisayarı açtım ve e-okul yönetici sistemine girmiştim buradan öğrenci arayacaktım ama bir kaç kişi baktıktan sonra okulda 1400 kişi olduğu ve bunlara tek tek bakamayacağım aklıma geldi. Yarın okula gider gitmez müdür yardımcısının yanına gidip çocuğu soracaktım.
Sabah okula gittiğimde müdür yardımcısı daha gelmemişti bende beklemeyip sınıfa indim. Sınıfa girdiğimde daha hiç kimse gelmemişti zaten 8 kişiydik bari erken gelselerdi. Kantine gidip kahve içecektim ama Dinci beni gördü ve yanına çağırdı. Kahvemi alıp yanına gittim.
Öğrenci zili çalmıştı bu yüzden kalkıp sınıfa gidiyordum ki dünkü çocuğu görmüştüm. Tuvalete gidiyordu hemen arkasından gittim. İlk dersim ingilizceydi. İngilizce hocamla aram iyi olduğundan beni yok yazmayacağını biliyordum o yüzden rahat rahat takılıyordum. Tuvalette girdim ve kabinlerin birinden çıkmıştı beni görünce afalladı ve hızlandı. Hızlıca ellerini yıkıyordu ve bende o sırada sorular soruyordum "Adın ne ?" tarzında ama hiç cevap vermiyordu işini bitirmiş ve çıkışa yönelmişti. Önüne geçerek "Cevap vermeden çıkış yok dedim." Ona yakınken yüzünü incelemiştim şimdi hatırlamıştım tiyatro ekibindendi.
Öğretmenler zili çalalı 3 dakika olmuş hala bekliyorduk. Zorla ağzından bir isim almak için üstüne yürüdüğüm sırada İngilizceci beni görmüş ve sınıfa çağırmıştı. Tuvaletten çıkarken "Senin kim olduğunu buldum sayılır tiyatrocu çocuk" dedim.
1 ders 40 dakikaydı ama bana bir gün gibi gelmişti. Normalde ingilizce dersini severdim ama bu sefer derse bile katılmamıştım. Ders bitiş zili çalar çalmaz Müdür Yardımcısının odasına gittim ve direkt konuya girdim "Hocam geçen sene ki tiyatro ekibinin listesini alabilir miyim?" dedim. Olumlu bir cevap beklerken "Ne yapacaksın ki o listeyi?" tarzında bir soru cümlesi duydum. Evet bunu düşünmemiş ve ne diyeceğimi bilmiyordum. Hızlıca bir şeyler düşündüm ama hiç biri mantıklı sebepler değildi bu yüzden birden telefonuma mesaj gelmiş gibi yapıp telefonuma baktım ve "Artık gerek yok hocam." dedim ve odadan çıktım. Bugün beni mutlaka bilgisayarda bir iş için çağıracaktı çünkü her zaman çağırıyordu ve beni çağırdığı zaman bilgisayardan listeyi alacaktım.
İngilizce dersi bitmişti ve yerini Türk Edebiyatı dersi alıyordu. Bu ders rehberlikle beraber toplam 4 ders saati sürüyordu ama hocamız insaflı olduğu için 1 saat kitap okutup 1 saat gerçekten rehberlik dersi işliyorduk. İkinci dersin ortasında sonunda beklediğim kişi gelmişti Nöbetçi Öğrenci kapıyı tıklatıp içeriye gelmişti ve "Neptün İnci' yi Müdür Yardımcısı Ayşegül Hoca çağırıyor." demişti. İlan-ı Aşk etseler bu kadar sevinemezdim ya da sevinirdim neyse konumuz bu değil hocamdan izin alıp hızlıca Ayşegül Hoca'nın odasına gidip bilgisayarın başına geçtim ve istediği işi müthiş yavaşlıkla yapıyordum çünkü hemen biterse hoca odadan çıkmadan işi bitiririm ve listeyi alamazdım. Neyse ki sonunda beklediğim telefon gelmiş ve Müdür Başyardımcısının yanına gitmişti. Hemen Flaş Belleğimi takıp istediğim excel dosyasını aldım ve işime devam ettim.
Ayşegül Hoca'nın odasında işimi bitirmiş son dersim olan matematik dersine girecektim. Derse hocadan sonra girdiğim için sınıfım hemen "Ooo hocam hoş geldiniz matematikçi de sizi bekliyordu." tarzı sözlerle sırama oturmuştum.
Eve dönerken aklımda 2 soru vardı. Birincisi "O" çocuk beni yine takip ediyor muydu? İkincisi 42 kişilik listeyi en kısa zamanda nasıl bitireceğimdi.