Bugün cumartesiydi ve daha saat beşti. Babam annesini göreceği için ve önümüzde rahat 6 saatlik yol olunca saat beşte kaldırılmıştım. En azından fiziken. Zaten köye gideceğimiz için dümdüz beyaz bir kazak giyip altıma açık renk kotumu giyip annem gelip bir daha kaldırana kadar yatağıma uzandım. Annem odama gelmiş eşyalarımı valize koyuyordu bir yandan da bana sesleniyordu.
"Bunu giyer misin?"
"Giymezsen bana ne kalkıp kendin hazırlasaydın."
"Ne diyorsun annecim neden valiz hazırlıyorsun bir hafta sonu için gidiyoruz sadece."
"Ne bir haftası ya yarıyıl tatilindesin. O yüzden çabuk kalk hazırla valizini."
Yarıyıl tatiline girdiğimizi unutmuştum çünkü son 3 gün rapor alıp gitmemiştim bu yüzden okul tatil kavramını unutmuştum. Hemen kalkıp valizimi doldurdum. Abimse küçük bir sırt çantasına tıkıştırmıştı eşyalarını ve patlayacak gibi duruyordu. Abim tam bir Türk erkeğiydi mesela. Babamda öyleydi. Zaten birbirlerinin aynısıydılar. Ben daha çok annem gibiydim. Anne tarafım, babam gibiydiler. Baba tarafım ise anneme benziyordu bu yüzden annem kaynanası ile anne kız gibi anlaşıyorlardı. Valizimi abime verdim. O da bagaja yerleştirdi ve arka ikimiz arka koltuğa geçtik.Uzun yolculuklarda boyumun 174 olması ve arkaya oturmayı bu yüzden seviyordum. Tüm yok boyunca abimin ve annemin kucağına kafamı koyarak uyumuştum. Bi annemin bir de abimin kucağında yatma sebebim yolun yarısında babamın arabayı abime vermesinden dolayı kucak değiştirmiştim.
Sonunda köye geldiğimizde hiç bir işe el sürmeden eve koşup babaannemin karşısına çıktım.
"Oy oy oğluşuma büyümüş kocaman olmuşsun. Hiç gelmiyon arada. Üzülüyom ben tek başıma." demişti özlem giderip sarılırken.
"E babaanne okul var nasıl geleyim o kadar yolu sen gel bize."
"Benim tavuklarım var olmaz."
Yine hayvanlarını bahane ediyordu. Tavuklarım dediği de 3 tavuk 2 horoz öyle çokta değil ama köyden çıkmak istemiyordu.
Babaannemi severdim ama ilk 2 saat severdim sonrasında ise canım sıkılmaya başlardı ve bunu bildiğim için yanımda bir sürü kitap getirmiştim. Telefonumu sessize alıp okumaya başlamıştım ki çocukluk aşkım ve arkadaşımdı. Tunahan gelmişti. Tunahan bir kaç yıldır Bursa'da yaşıyordu. Bu yüzden sadece tatillerde görüşebiliyorduk. Saçları kıvırcıktı ve kızıldı. Kahverengi gözlerinin altını kaplayan çilleri ile sevimli çocuktu. Yüzüne tam oturan düzgün bir burna ve dolgun dudakları vardı. Hemen kapıya koşup Tunahan'ı karşıladım. Görmeyeli hemen hemen 4 ay olmuştu. Saçlarını uzatmıştı, birazda kas yapmıştı ama tank gibi olmaya çalışmıyordu bence çünkü vücudu çok orantılı duruyordu.
"Hadi gel parka gidelim." diyerek beni transtan çıkardı.
"Tamam." diyip yağmur yağıp her yeri çamur yaptığı için çizmelerimi ayağıma geçirip pantalonumu içine soktum. Annem yağmurluğumu valizimden getirip giydiğimi görene kadar gitmemişti kapının önünden.Tunahan'ın yol boyunca bir şey söylemek istediğini fark etmiştim ama söyleyemiyordu. Parkta üstü kapalı yere geçip orada ki banka oturmuştuk. Şimdi de beni izlemeye başlamıştı. Bense ona bakmamaya çalışıyordum ve hiçte berrak olmayan belediye havuzuna bakıyordum. Hem sıkılmaya hem de rahatsız olmaya başlamıştım. Ona dönerek
"İzlemen bitti mi? Bittiyse çıkar ağzında ki baklayı artık." demiştim dümdüz bir sesle.
"Immm nasıl söylesemmmmm" diye uzata uzata söyleyip yine susmuştu. Bir kaç dakika sonra yine başlamıştı.
"Senin dar görüşlü olmadığını biliyorum bu yüzden sana söylemeyi düşünüyorum. İlk kez sana söyleyeceğim için biraz korkuyorum ve heyecanlanıyorum. Ama öncesinde sana başka bir şey söyleyeceğim." demişti. Bende kafamı iki yana hızlıca "ne" anlamında kafamı salladım.
"Denizli'ye taşınıyoruz. Babamın tayini Denizli'ye çıktı. Aslında taşınıyoruz değil taşındık ama annemler eşyaları yerleştiriyorlar bende ayak altında dolaşmıyım diye buraya geldim."
"Oha gerçekten mi? ALLAM mükemmel." dedim birazcık sahte bir sevinçle çünkü asıl söylemek istediğini merak ediyordum.
"Peki asıl haber ne?" diye sordum.
"Ben aşık oldum." dedi dümdüz yüzüme bakarken.
Kaşlarımı kaldırdım ve "Kime? diye sordum.
"Sana" dedi gözleri parlarken. "Geçen seneden beri, belki daha önceden ama aşk kılıfını daha geçen sene geçirdim bu duygulara."
Şahsen şaşırmıştım çünkü ne bileyim çocukluk arkadaşımdı sonuçta bunca sene bana bir sevgi beslemiş ve saklamıştı şimdi Denizli'ye geliyordu ve bana aşık olduğunu söylüyordu. Kabul edecektim ama birazcık nazlanacaktım. Sonuçta çocukluk arkadaşımdı ikimizde birbirimizi iyi tanıyorduk. Hoş çocuktu ve en önemlisi kafa dengiydi. Zamanında bende onu sevmiştim ama gay olduğunu bilmiyordum bu yüzden vereceği tepkiden korkmuştum ve farklı şehirlerde olmamız beni biraz soğutmuştu. Belki şu an o zamanlardaki gibi kalbim teklemezdi ama güzel bir ilişkimiz olabilirdi.
Parmaklarını gözümün önünde şıklatarak dağılan dikkatimi onda toplamamı sağladı.
"Bunu düşünmem gerek." diyerek kalkmaya yeltendim ama kolumdan tutup "Kitap okuyalım o zaman." demişti. Gerçekten birbirimizi tanıyorduk. En verimli düşünme anım kitap okurken oluyordu. Tunahan da bunu biliyordu.Eve gelip üzerimdeki yağmurluğu bir kenara atıp abimle kalacağım odaya geçtik. Valizimin ikinci gözünü açıp getirdiğim kitapları göz önüne serdim. Dam Brown - Kayıp Sır kitabını almıştı. Bu kitabı okumuştum ama yinede getirmiştim çünkü hoşuma gidiyordu ve arada okuyup bitiriyordum tekrardan. İçindeki mason alfabesini zaten ezberlemiştim. Tunahan koltuğun köşesine geçmişti. Bende kafamı kucağına koyup uzanmıştım.
Oda da muhteşem bir sessizlik varken abim içeri girdi ve beraberinde gürültü arkadaşı da gelmişti. Gerçekten bi insan bu kadar ayı olamazdı. O minnacık çantasından bir ton eşya çıkarıp en sonunda bir kaç parçayı seçip bana göstermişti.
"Neptün bi baksana ya bu ikisi uyumlu mu?" diye sormuştu. Bıkkınlıkla kafamı ona doğru çevirip "Allah aşkına renk körü olmadığını bilmesem dalga geçerdim. Sen bunu bilmeden mi yapıyorsun yoksa rol mü kesiyorsun." diyip abimin eşyalarının yanına gittim.
"Önce nereye ve ne için gittiğini söylemelisin"
"Arkadaşlarla çay bahçesine gidicez ama bi kaç kız olacak ama kızlar Denizli'den o yüzden dikkatli olmalıyım." telaşlı bir şekilde hemen anlattı. Koyu gri kopşonlu polarını siyah yırtık kotunu ve siyah saat ve bileklik verdim. Giyindikten sonra bir de şapka uzattım ve parfümünü de sıktıktan sonra hazırdı.Abim gittikten sonra ortamın sessizliğine alışamadım. Hemen
Son Feci Bisiklet - Gaffola açtım. Bir yandan şarkı çalarken daha fazla düşünmeye gerek olmadığını ve ne olacaksa olsun diye düşündüm ve kucağında ki kafamı yüzünü net bir şekilde görebileceğim kadar kaldırdım.
"Şimdilik seninle herhangi bir duygusal bağ kurabilemem ama istersen deneyebiliriz. Çünkü sen benim çocukluk aşkımsın."
Bunları söylerken gözlerine baktım. Büyümüşlerdi. Elimi kalbine attım. Hızlanmıştı. Beni gerçekten seviyordu.
"B bben ne diyeceğimi bilemiyorum." diyip kitap okumaya dönmüştü. Çok heyecanlandığını bildiğim için normal karşıladım ve bende kitap okumaya döndüm.Sobanın ısısı ile iyice mayışmıştım. Kitabı kapatıp gözlüğümü gözümden çıkarıp koltuğun altına sakladıktan sonra Tunahan'ın kucağında yan döndüm ve gözlerimi kapattım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama Tunahan giderken kafamı kucağından yavaşça kaldırıp, kendi kalktığı yere koymuştu. Sonra yüzüme yaklaşıp bir şeyler söylemişti daha sonra ise yanağımı okşayıp alnımı öpmüştü.
Naber meleklerim. Ben 3 bölüm falan yazdım ama paylaşmayı unutmuşum 1 haftadır Nasıl kimse okumaz diye deliriyordum şimdi fark ettim ki paylaşmamışım hadi eyw.