Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde İngilizce'ye geç kalmıştım. Sınıfın kapısını açıp hocaya sırıttım.
"Neden geç kaldın Neptün" dedi gözlerini kısarak.
Aklıma Queen Clarisse Renaldi'nin sözü aklıma geldi "A queen is never late. Everyone else is simply early.""A king is never late. Everyone else is simply early." diyerek sırıttım ve sırama oturdum.
Teneffüste Selin'in başka bir işi çıktığı için yalnız kalmıştım. "Nereye kadar bu yalnızlık" diye düşünüp Deniz'in sınıfına gidip onu yanıma aldım. Koridorlarda öylece gezerken aklıma birden almam gereken bir not olduğu aklıma geldi.
"Tarih hocamdan almam gereken bir şey var benimle gelmek ister misin ?" diye sorduğumda birden paniklemişti.
"Y-yok hayır sen git benim aram bozuk tarihçi ile" deyip geldiğimiz yolu geri döndü.
Garip diye düşünüp yoluma devam edip tarihçimi aramaya başladım. Öğretmenler odasına ilk baktığımda yoktu bütün okulu dolaşıp gelip son bir kez daha öğretmenler odasına baktığımda orada oturuyordu resmen delirmelikti. Neyse sakince yanına gidip
"Hocam sizden almam gereken bir şey var galiba." dedim sanki emin değilmişim gibi.
"Yo bende bir şey yok Neptün nereden çıkardın ki bunu" demişti Rıza Hoca.
Şaşkınlıkla bakakalmıştım tarihçi değilse kim olabilirdi ki diye düşünürken birden kafama dank etti. 4. Murat'ı bu sene işlememiştik ki geçen seneydi o. Nergis Hocayı bulmam gerekiyordu ki zaten nerede olduğunu biliyordum. 1. kat A Bloktaydı, Rıza Hocayı ararken görmüştüm. Hemen 1 kat aşağıya inip Nergis Hoca'ya yapıştım. Rıza Hocaya sorduğum sorunun aynısını sordum.
"Hocam sizden almam gereken bir şey varmış galiba öyle duyumlar aldım da" demiştim bu sefer daha emin bir ses tonuyla.
"A evet ben onu unutmuştum bak" deyip beyaz önlüğünün cebinden notumu çıkardı.
"Hayırdır ne bu" diye sormayı ihmal etmemişti notu verirken.
"Önemli bir şey değil bir çeşit bulmaca gibi düşünün." dedim ve yanından ayrılıp sınıfa koştum.
*
Okul çıkışında birazcık beklettiğim Deniz nedense hiç rahatsız değildi. Otobüs durağına gelene kadar mutlak sessizlik ele geçirmişti bizi. Durakta devam eden bu rahatsız edici sessizliği bozma kararı alıp onu tanımak için bir kaç soru sormaya karar verdim.
"Sevdiğin bir grup, şarkıcı var mı varsa yabancı mı Türk mü ?"
"Genelde pek Türkçe dinlemem ama Son Feci Bisiklet ve Adamlar hoşuma gidiyor ama çoğunlukla yabancı dinliyorum LP ve Melanie Martine favorim ama aslında kulağıma hoş gelen her şeyi dinliyorum denebilir, sen ne seversin ?" demişti.
Heyecanla " Gerçekten Melanie dinliyor musun bende bayılıyorum ona ayrıca İmagine Dragons'ta severim ama senin gibi genelde pek bir şarkıcıya bağlı kalamam kulağıma ne hoş gelirse onu dinlerim." derken otobüs gelmişti. "Buna biniyoruz" diye uyardıktan sonra otobüse bindik. Yine ayaktaydık yaşlılar resmen otobüsleri ele geçirmişlerdi hangi otobüse binersem bineyim o otobüs yaşlı doluyordu. Galiba bu benim kaderimdi. Zaten bir hayranım varken Denizle yakınlaşma gibi bir niyetim yoktu o yüzden sadece arkadaş olmaya çalışıyorum sinyali vermeye çalışıyordum ama ne kadar başarılıydım bilemem ama yüzünden de hiç bir şey okunmuyordu Deniz'in. Çok donuktu sadece göz göze geldiğimiz zaman gülümsüyordu. Bende Deniz'i düşünmek yerine notu düşünmeye başladım ama yine her zamanki gibi Eftalya ile anlaşmamıza uyup notu buluşana kadar açmayacaktım.
Otobüsten indiğimizde kafe de sandığım Eftalya durakta bizi bekliyordu. Belli ki Deniz'i merak etmişti. Kafeye doğru yürürken Eftalya şimdiden Deniz'i bunaltıp geldiğine pişman edecek sorular sormaya başlamıştı ama Deniz her soruyu bıkmadan cevaplıyordu. Kafeye geldiğimizde Eftalya'yı karşıma alarak yanıma Deniz'i oturttum. Aslında bu bir taktikti Eftalya'ya gözlerimle duvar kenarına değilde koridor tarafına oturmasını işaret ettim ve bende duvar kenarına oturunca mecbur yanıma oturmuştu. Böylelikle sürekli göz göze gelip saçma sapan şeyler yapmayacaktım. Selin'i beklerken bir kahve içmeye karar verdik ve Eftalya ile birbirimize günümüzün nasıl geçtiğini anlatırken ben bir kaç yeri sansürleyerek anlattım. Daha sonra Deniz'in sıkıldığını fark eden Eftalya onunla konuşmaya başladı. Onların konuşmasını dinlerken Selin gelmişti ve notu unuttuğumu fark etmiştim. Selin, Deniz ile selamlaştıktan sonra hemen notu çıkarttım ve "Hazır mısınız?" diye içimden bağırarak dışımdan normal sesimle sordum. Deniz doğal olarak şaşkın görünüyordu. Notu dışımdan okuyarak diğerlerini de bilgilendirdim.
"4 gözlü yılana dikkat et ve yuvasından sana gerekli olanı al" yazıyordu. Bu gerçekten zordu galiba çünkü belirli bir şey yoktu benim açımdan. Diğerlerine sordum "Sizce ne anlatmak istemiş burada şair ?"
Düşüncelere daldılar. Şuan masada büyük bir beyin fırtınası oluşmuştu ve Deniz şaşkınlığını gizleyemiyordu. Yazık çocuk kim bilir ne düşünüyordu bizim hakkımızda. En sonunda Eftalya "İlayda" demişti. Daha sonra Selin devam etti "Tabi ya İlayda kavga ettiğin kız gözlüklü kız." diye hatırlattı bana da. Gerçekten bundan daha iyi bir sonuç olamazdı. Tam bir yılandı bu kız. "Ama yuvasından kastettiği ne ? diye sordum çünkü evinden bahsediyorsa çok zordu. "Bence sürekli yanında taşıdığı defter" diye atladı Selin. Doğru olabilirdi çünkü yanından ayırmadığı bir defteri vardı ve her şeyi yazıyordu ona. "Ama bu gizli çocuk notu oraya nasıl koymuş olabilir ?" diye soru sordum. Herkes yine beyinlerini ortaya döküyordu, Deniz hariç. Hala birisi ona bir şey anlatmamıştı ve anlatmaya da niyetleri yok gibiydi ve benimde anlatmaya niyetim yoktu. "Belki senin yapacağın gibi çalıp içine koymuştur ?" dedi Selin. Bi dakika çalmak mı ? İlaydadan mı ? Sanmıyorum. "Ben o deftere dokunmayacağım. Yakalanırsam ne bok yicem mal zaten kız omurgasız." Haklıydım sonuçta. "İyi o zaman gizemli hayranın gizemli olarak kalacak" dedi ve arkasına yaslandı. Uzunca bir of çekerek "İyi tamam da nasıl çalcam hep yanında amk defteri" dedim atarlanarak. "Çok basit yarın öğle arasında yemekhaneye gittiği zaman."
"Peki çok bilmiş bayan yemekhaneye götürmediğini nereden biliyorsun defterini"
"Çünkü eskiden arkadaşımdı ve yemekhane de başına bir şey gelir diye götürmeye korkardı bu yüzden sınıfta bırakırdı."
"Öyle olsun bakalım."
Tartışma sona erdiğinde Deniz'e baktım. Sıkılmış gibi duruyordu. "Seni de boşu boşuna buraya getirdim kendi derdimizden seninle ilgilenemedim." dedim üzgün bir ses tonunda.
"Sorun değil bak 2 tane daha manyak arkadaşım oldu" demişti gülerek.
*
Eftalya'yı bizde kalmasını ikna ettikten sonra kafeden evlere dağılmıştık. Eve geldiğimizde annemin soru yağmuruna şemsiye açarak odama kaçtık. Eftalya, Deniz'in yakışıklılığından bahsederken "Acaba şu not bırakan çocuktan vaz geçip Deniz ile mi çıksam?" diye sormuştum ve Eftalya şaşırmıştı ve susup kalmıştı. Aslında haklıydım da çünkü notların beni kime götüreceğini bilmiyordum ve bu not işi sıkmaya başlamıştı. "Bence bu oyuna başladığın gibi bitir hem olmazsa sevgilim var der geçersin sonra da Deniz ile çıkarsın" demişti canım akıllı kankam. Artık bu çocuğu düşünmeyi bırakıp uyumalıydım. İçeriye geçip anneme iyi geceler diyip öptükten sonra Eftalya'ya yatağımın bir kısmını vererek uykuya bıraktım kendimi.