Sabah 06.00' a kurduğum alarmda Bloodspot - Volcanos çalıyordu. İnanın bana güne etkili bir şekilde uyanmak istiyorsanız alarm müziğine bu müziği koymalısınız. Eftalya her seferinde sanki ilk defa bunu duyuyormuş gibi davranıp bu ne ya diye homurdanmıştı. Alarmı kapatıp banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçımı bağladıktan sonra banyodan çıktım ve üzerimi değiştirip mutfağa yöneldim. Hemen kahvaltıya başlayıp Eftalya'ya hızlı olmasını otobüsün gelmesine 15 dakika kaldığını söyledim. Okullarımızın evle arası otobüsle hemen hemen 30 dakika olduğu için erken kalkmamız gerekiyordu. Eftalya hemen kahvaltıdan bir şeyler atıştırdıktan sonra hadi çıkalım deyip ayakkabısını giymeye başladı bende arkasından gidip ayakkabılarımı giymiştim.
Durağa geldiğimiz de Eftalya'nın otobüsü tam saatinde gelmişti ve durakta tek başıma kalmıştım. Durakta boşa geçen 5. dakikanın sonunda doğudan otobüs geliyordu. Otobüse bindiğimde henüz boştu. Kulaklığımı çıkarıp Melanie Martinez - Cake açtım. Tam olarak 13 dakika geçtiğinde otobüse okuldaki body guardım binmişti. Beni her türlü homofobiye karşı koruyan LGBT destekçisi okul kankam yanıma oturmuştu. Normal bu otobüse binmezdi. Nedenini sorduğumda taşındığını öğrendim ve artık aynı otobüsle gideceğimizi öğrendim. "Artık bodyguardın her yerde seninle" diyerek reklamını da yapmıştı. Okulun çoğunluğu tanıyordu sağolsun Selin sayesinde. Biri bir şey dediği zaman hemen çocuğun şah damarına yapışıp bütün kanını emerdi. Seline olanları anlattığımda ilk başta inanmadı sonra notları ve gülü gösterdiğimde inanmıştı. Otobüsten inip okulun girişine yöneldiğimizde hemen kantine gitmeyi düşünüyorduk. Kantinci Erdinç Abi beni kantin girişinde görünce hemen yanına çağırdı. Bende ne için çağırdığını tahmin ettiğim için dediğini ikiletmeden hemen yanına gittim. Bana notu verdi "Bi sıkıntı mı var noldu" dedi Erdinç Abi.
"Yok oyun oynuyoruz da bulmaca tarzı onun için önemli bir şey değil yani" dedim ve Selin'in yanına gittim. Notu başkası okumasın diye mühürlemişti hemde Targaryen Hanesinin mührü ile mühürlemişti. Gerçekten bravo bu çocuk her kimse gerçekten bir miktar ürkmüştüm çünkü her şeyimi biliyordu. Notu açtığımda beni Yüksek Valyria dilinde selamlayıp yazısına devam etmişti.
"Valar Morghulis Prensim, Varys'ın küçük kuşları kulağıma bir şeyler fısıldadı bugün. Duyduğuma göre notu çözmüşsünüz. O zaman size yeni bir ipucu vereyim hemen. Dinle beni Neptün Targaryen. Cam mumlar yanıyor. Ölümsüzler'i hatırla." yazıyordu. Okurken gülümsememi bastıramamıştım ve ağzım kulağımda geziyordum. Çünkü sırada ki yeri biliyordum.
Okuldan sonra Selin ve Eftalya'yı alıp şehrin en büyük parkına gitmiştik. Çünkü gitmemiz gereken yer orasıydı. Bu parkta ilk Türk kraldan Atatürk'e kadar bütün büstler vardı ve önlerinde mum yanıyordu. Ölümsüz olanlar bu devletin kurucularıydı ve cam olmasalar da mum vardı. Ama sorun şu ki burada bir sürü büst vardı. Fakat beni bu kadar iyi tanıyorsa 4. Murat'ın büstüne koymuştur notu diyerek büste yaklaştım ve sağını solunu altını üstünü aradıktan sonra bulamamıştım. Kızların yanına dönüp bulamadım diyerek üzgün surat ifademi takındım. O sırada Eftalya büste tekrar yaklaşıp mumu kaldır ve altından notu çıkardı. Notu hemen açmak istemedim çünkü çok hızlı ilerliyorduk. Bu kadar hızlı çözeceğimi düşünmüyordu bence. Buralarda olabilir mi acaba diye bizi izleyen var mı diye kontrol ettim ama birisini görememiştim.
"Hadi dönelim artık" dedim.
"Notu açmayacak mısın" diye sordu Eftalya.
"Hayır çok hızlı ilerliyoruz bu notu biraz geç açacağım" dedim.
Biraz ilerledikten sonra kızlara "Siz gidin ben geliyorum hemen bakkala uğrayacağım dedim ve bakkala gider gibi yapıp büstleri izleyebileceğim bir yere geçtim. Kapüşonlu bir çocuk benim notu aldığım 4. Murat büstüne ilerlerken gördüm ve olduğum yerden çıkıp çocuğa doğru koşmaya başladım. Beni fark edince koşmaya başladı. Aramızda çok bir mesafe yoktu bütün enerjimi harcayıp tek seferde yetişebilirdim ama yakalayamazsam bir daha peşinden gidecek hızı bulamazdım. Birden tüm gücümle koşmaya başladım aramızdaki mesafe iyice kapanmıştı bacaklarım iflas etmek üzereydi. Aramızdaki mesafeyi kapatmıştım tam ceketinden yakalayacaktım ki olduğum yere yığıldım kaldım. Arkasına dönüp benim hareket edip etmediğimi kontrol ettikten sonra tekrar koşup kadrajımdan çıktı. Ayağa kalkacak gücü bulduğumda yavaş yavaş yürüyüp eve gittim.
Evde neden bu halde olduğumun sorgusu bittikten sonra duş almak için banyoya gittim. Sıcak suyun altında yeteri kadar buruştuğumu fark edip kabinden çıkıp bornozuma sarıldım. Üzerimi giyinip yatağa geçtiğimde acıktığımı fark edip annemin yanına gidip biraz yap çekip azar işittikten sonra bana yemek koyup karşıma oturdu. Muhtemelen soru sormaya devam etmek için yemeği bitirip kahveme geçmemi bekliyordu çünkü ısıtıcı su kaynatıyordu. Yemeğimi bitirip önüme masada kalmam için hemen kahvemi koydu.
"Kavga mı ettin" diyerek başladı sorularına annem.
"Hayır"
"O zaman neden bu haldesin"
"Gizli bir hayranım var diyelim ve onu yakalamaya çalışırken güçsüz kalıp düştüm"
"İnanayım mı"
"Valla keyfin bilir anneciğim" deyip kahveyi alıp odama geçtim.
Kendimi yatağa attım düşüncelerin arasında kendimi uykunun merhametli uykusuna bıraktım.
En kısa bölümüm bu galiba giriş bölümünü saymazsak.