Arkadaşlar arada bir yorum atında beğenip beğenmediğinizi anlayayım. Eleştirin beni yahu. Karton değilim ben. Bu arada önceki bölümle bu bölüm birleşik olacaktı aslında ama onu yanlışlıkla sabah 04.37'de paylaşmışım fark ettiğimde geç kalmıştım o yüzden ellemedim artık.
• • •
Uyandığımda Deniz yatakta değildi. Kalkıp banyo kapısını tıklattım. Ses gelmeyince kapıyı açıp baktım. Bomboştu. Banyonun boş olmasından faydalanıp tuvaletimi yapıp, elimi yüzümü yıkadım. Telefonumu başucu lambasının yanından alıp bildirimlere baktım. Eftalya ve Deniz mesaj atmıştı.
Eftalya: Merak etme Berkle dışarı çıktım.Deniz: Teoyla markete gittik galiba diğerleri ormanda gezecekmiş uyandırmaya kıyamadık kahvaltı hazırla kendine.
Emriniz olur diyip ekranı kilitledim.Mutfağa girdiğimde buzdolabını açıp iki yumurta aldım. Kapatırken yumurtalıkta kağıdı gördüm. Üzerinde "Tava ocağın üzerinde ki dolapta :)" yazıyordu. Oradan tavayı çıkardım. Tereyağından bir kaşık alıp tavaya koydum ve altını açtım. Aldığım iki yumurtayı kızaran tereyağının içine kırdım.
Kendi başıma yaptığım kahvaltıdan sonra bulaşıkları tezgaha koyup içeriye geçtim. Televizyonu açıp biraz kanallarda gezindim ama izleyecek bir şey bulamayınca kapattım. Instagram'da hikayeleri falan gezip mizah sayfalarının paylaşımlarına göz gezdirdikten sonra hava kararmaya başlamıştı. Saate baktığımda 17.49'du. Deniz'i aradım açmadı. Ceren'i aradım açmadı. diğerlerinin numarası olmadığı için arayamamıştım. Sinirle oflayarak ikisine de mesaj attım.
NEDEN TELEFONLARIMA CEVAP VERMİYORSUNUZ KAÇ SAATTİR NEREDESİNİZ SİZ diye whatsapp'tan kalınlaştırıp yazıp gönderdim. Koltuktan kalkıp su içip eski yerime oturdum. Gözlüklerimi çıkarıp önümdeki siyah ahşap sehpaya koydum. Koltuğun diğer tarafından battaniyeyi alıp üzerime örtüp gözlerimi dinlendirmeye başladım.
Dürtülme ile uyandırılmıştım. Gözlerimi açtığımda Batu karşımdaydı.
"Hadi kalk hazırlan çabuk bizimkilerin yanına götürcem seni."
"Noldu ya?" dedim yeni uyanmışlığın verdiği sersemlikle.
"Ha zır lan" diye heceledi.
"Tamam be niye kulağı duymayan yaşlı dede gibi davranıyorsun?" diye çıkıştım.
Öfleyip arkasına döndüğünde "Kapıda bekliyorum." dedi ve ekledi "Giyimine dikkat et sonra sırıtma orada." dedi.
Üzerime düz uzun beyaz bir tişört onun üzerine koyu yeşil ince bir kazak giydim. Altına koyu renk kot pantolon giyip paçalarını katladım. Giydiğim koyu mavi çoraplarım görününce gülümsedim. Aynada son bir kez kendime baktığımda kazağın altında kalan beyaz tişörtü altından çıkardım. Sonra görüş alanımın daraldığını fark etmemle gözlerimde gözlüğümün olmadığını fark ettim. Hemen aşağıya inip telefonumu cebime tıkıştırıp gözlüğümü taktım. Vestiyerden deri ceketimi alıp son kez aynaya baktım. Saçlarımın çok bozuk olduğunu görünce tekrar yukarı çıkıp banyoya girip saçlarımı tarayıp düzelttim. Diş fırçamı fark etmemle dişlerimi de fırçaladım. Ayakkabılarımı giyerken Batu "Gelin senden daha hızlı hazırlanıyor bil istedim." dedi. Arkasından gidip motoruna bindim.
Motosikleti durdurduğunda ormanın iyice içine girmiştik.
"Ee neredeler?" dedim ellerimi birleştirirken.
"Beni takip et."
"Tamam bu boşlukta savunmasız bir şekilde benimle kalmak istemiyorsun anlarım ama biraz yavaş mı yürüsen çünkü benim boyum senin bacağın kadar." diye yakındım.
O hızlı hızlı yürürken ben koşuyordum. Bir ara gözden kaybettim sandım ama hala takip ediyordum. İleride çok zayıf bir ışık görünce rahatlamıştım. Etrafıma bakınca Batu yoktu. İşte şimdi sıçmıştım. Etraftaki böceklerin sesini şimdi daha iyi duyuyordum. Telefonumu titreyen ellerle çıkardım ve flaşını açtım. Işığı açınca gördüğüm 3 fare kaçışmaya başlamıştı. Olduğum yerde bağırıp zıplıyordum. Biri anneleriydi galiba kocamandı diğerleri çok küçüktü henüz. Daha sonra bastığım zemin yükselince daha da fazla zıplamaya başladım. Daha sonra sesler yok olunca yavaşlayıp durdum ama hala derin derin nefesler alıp hıçkırıyordum. Ayağımı kaldırdığımda gelen çıtırtı ile aşağıya baktığımda yavru farelerden birini ezmiştim. İğrenerek çekildiğimde ışığa doğru koşturmaya başladım.
Işığa geldiğimde onca yaprağın ortasında bir kilim, küçük bir sehpa ve biri vardı. Uzun süre koştuğumdan nefes nefeseydim. Oturan adamın arkasına yaklaştığımda birden arkasına dönünce korkup geriye doğru çekilirken taşa takılıp düştüm. Düşmenin etkisiyle ne olursa olsun kıvamına gelmiştim ve kendimi yapraklara bıraktım.
Yoğun bir kolonya kokusu ile gözlerimi yavaşça açtım. Her şey çok bulanıktı. Biri gözlüğü gözüme takınca etrafımda aynı ekibin olduğunu gördüm. Gözlerim Batu ile buluşunca sinirle baktım.
"Sağ ol ya böyle ormanda bırakacağına direkt bıçağı saplasaydın en azından kesin ölürdüm."
Deniz araya girerek "Seni öylece bırakıp gitmesini ben istedim nereden bilebilirdim ki böyle olacağını."
"Aslında başta her şey çok güzel olacaktı. Etrafına baksana burada sana ilan-ı aşk edilecekti." diye lafa atladı Eftalya.
Doğrulup etrafıma baktığımda gerçekten çok güzeldi. Artık rengi kalmamış kuru yapraklara yansıyan sarı ışıklar. Masanın üzerinde duran iki kadeh ve ne olduğunu bilmediğim cam şişenin içindeki içecek.
Her insanın aklına gelen soruyu sordum "Peki bu ışıkları nasıl yaktınız?" Umarım fişi Batu'ya sokmuşsunuzdur diye içimden geçirdim.
"Mini jeneratör ile." dedi Teoman.
"Neyse eve dönelim bari." dedi Deniz ve devam etti. "Siz buraları toplayın Neptün'e bu kadarı yeterli." deyip göz kırptı.
Eve gelip odaya çıktığımızda "Ailen eşcinsel olduğunu biliyor mu?" diye sordum çünkü Teoman'da oradaydı ve şaşırmış gibi durmuyordu aksine yardım etmişti.
"Hayır, ailem bilmiyor sadece Teoman çünkü o da biseksüel."
Gözlerimi kocaman açıp "Bunu beklemiyordum." dedim. Yatağın diğer tarafından yanıma geldi.
"Yarım kalan işimi yapmak istiyorum" dedi.
Hafifçe gülümsedim.
"Sen benim yüreğime düşen ilk cemresin be Neptün, hemen kandım o yüzden açtım çiçeklerimi. Ya bana bahar gibi gel ya da giderken arkana bile bakma. Yalancı cemreymiş der geçerim." dedi gözlerimin içine bakarak. İki yana saldığı ellerini ellerimle sarıp kaldırdım. Gözlerinin içine baktım ve "Sen bana gel dersen ben sana gelmem ki." Yüzü düşmüştü. "Seni istila ederim. Aklından geçirdiğin tüm erkekleri kılıçtan geçiririm. Tacımı kafama takar sağ yanına otururum." dedim. Şimdiyse gülümsüyordu. Bana sıkıca sarılıp "Seni seviyorum" diye fısıldadı.