Uyandığımda Sabah 4'tü. Yavaş adımlarla gıcırdayan tahtaların üzerinden geçip mutfağa ilerledim. Boğazım çöl gibiydi ve içine taş doldurulmuş babaanne yorganı altında can çekiştiğim için terlemiştim. 2 büyük bardak su içmiştim. Aynı yavaşlıyorsa odaya döndüm ve abimin yanında yer yatağına gömüldüm. Uyumaya çalıştım lakin beceremedim. Kalkıp şarjda ki telefonumu aldım. Sınıf grubumuzun sessiz modunun süresi bitmişti bu yüzden telefonum tacize uğramıştı. Gerçekten 6 kişi tatilin daha ilk gününden 1526 mesajlık ne konuşabilirdi ki. Hafifçe göz gezdirdim. Bilişim hocamız iPhone X almıştı çıkar çıkmaz. Şimdi ise kaplattığı nano teknoloji koruyucu işe yaramamış ve ekran köşesinden çatlamıştı. En uzun konuşulan konu buydu. Geri gelip Eftalyadan gelen mesajlara cevap verdim.
Instagramda gezinirken saat 5 olmuştu. Telefonu kilitleyip ulaştığının altına koyup yatakta esnemeye başladım. Esnerken bacağıma kramp girmişti. Siktir diye içimden küfür edip yerde dönmeye başladım. Deliler gibi yerde debelenip duruyordum. Annem gürültümden uyanıp bacağımı yakalayıp durdurdu.
"Kramp girdi." dedim dişlerimi sıkarak.
"Yerde deli danalar gibi çırpınırsan geçmez" deyip bacağıma masaj yapmaya başladı. Acısı geçtiğinde tekrardan yatma gereği duymadık çünkü babaannem de uyanmıştı. Zaten uykumuz iyice açılmıştı. Gerçi babamlar onca patırtı kütürtüye uyanmamışlardı ya da uyanmak istememişlerdi. Babaannem namaz kılarken horoz ötmeye başlamıştı. Aslında 2 horoz vardı ama biri kümeste üstünlük sağladığı için onun sözü geçiyordu kümeste.Babaannem namazını bitirip yanımıza geldiğinde annemle mutfakta kahvaltılık bir şeyler hazırlıyorduk. Babaannem elime poşet verip kümesten yumurtaları toplamamı söyledi. Kümesin kapısını açıp kenara kaçtım. Böylelikle benden korkup kümesin içinde kalmayacaklardı. Kümes boşaldığında içine girip kapıyı kapattım. İçeriye girdiğimi gören tavuklar kapıya hücum etmişlerdi. Yumurtaların hepsini alıp kapıyı hızlıca açınca hepsi birden kaçıştılar. Az önce cesur kesilen tavuklar şimdi Oray'a buraya kaçışmışlardı. Güldüm ve mutfağa gidip tepside tek eksik olan yumurtayı uzattım. Normalde ben yapardım ama babaannem erkeklerin mutfağa girmesine sıcak bakmıyordu. Babaannem ile cinsiyetçi kavgasına girmeyecektim. Sonuçta doğduğundan beri böyle öğretilmişti. Mutfaktan çıkıp terasa çıktım. Sabah sabah bok varmış gibi çıktığım gibi geri döndüm. Hava soğuk olur anlarım ama dışarısı o kadar soğuktu ki oksijen havada donup kalabilirdi.* Telefonumu alıp jelatinini yeni çıkardığım sevgilime
"Günaydın sabah-ı şerifleriniz hayrolsun." diye mesaj attım. Daha sonra attığıma bir miktar pişman oldum. Sonuçta çocuk kankam değildi artık. Neyse zaten şuan sevgili olarak adlandırmak çokta mantıklı değildi. Flört demek istiyorum ama flört evresinde bu mesajı atmak daha kötüydü. Neyse Tunahan beni ben olduğum için seviyordu. Umarım. Odaya geçip babamı dürterek uyandırdım. Sıra abime gelince kucağına oturdum ve gıdıklamaya başladım. Sabah ereksiyonunu kalçamda hissedince karnına doğru kaydım. Abimden etkilenecek değildim ama bilemiyorum. Bu sefer bulduğum her boş alandan gıdıklamaya başladım ve üzerinde ki yorganı tamamen çekip aldım üstünden. Aslında uyanmıştı, gülmemek için kendini zor tutuyordu ağzından belliydi. En sonunda ağzını kocaman açıp Saba Tümer kahkahası atmaya başladı.
"Tamam... Dur..." nefes nefeseydi söylerken. Gücünü toplayıp koltuk altlarımdan tutup yanına yatırdı ve üstüme çıktı. Bu sefer beni gıdıklamaya başladı. Annem odaya girip işaret parmağını ağzının önünde dik tutarak sessiz işareti yapıp işine döndü. Abim beni gıdıklamaya devam ederken birden bırakıp gitti. Bende o kadar uzun süre gıdıklanmanın etkisiyle hala gülüyordum.Gülmem durduğunda ayağa kalkıp mutfağa ilerledim. Annem sofra bezi ile kasnağı eline tutuşturup ser şunu dedi. İçeriye geçip dediğini yaptım. Saate baktığımda tadım kaçmıştı. Daha sadece 7 olmuştu. Saate öylece bakarken abim elinde tepsi ile en önde diğerleri arkada içeri girmişlerdi.
Kahvaltıdan sonra kitap okumaya başladım. 6 sayfa okudum ya da okumadım Tunahandan mesaj geldi. Bu çocuğun ciddi garezi vardı kitap okumama karşı. Kaldığım sayfaya bakıp telefonu elime alıp whatsappa girdim.
"Günaydın Deniz Tanrı'sı" yazmıştı.
İsmimin anlamı buydu, yani sayılırdı. Antik Roma'da Poseidon'a Neptune derlermiş. İşte sonra gezegen ismi olmuş falan filan. Zaten koydukları gezegende su burçlarının gezegeni.
"Napıyorsun?" diye mesaj attım.
"Daha yeni kalktım işte sen napıyorsun"
"Bende kitap okuyordum 1 saat sonra parkta buluşalım mı?"
"1.30 saat yapalım onu daha yataktan kalkıp kahvaltı edicem"
"👍🏼" emojisini gönderip kitap okumaya devam ettim.Parka geldiğimde uyarı maiyetinde kısacık çaldırıp kapatmıştım. Eğer telefonun başında değilse görmemiş olacak ve uzun uzun çaldırdığımı düşünecekti. Aslında yarım saat önce gelmiştim ama bunun tek sebebi kıyafet seçmede ki kararsızlığımı bildiğim içindi. 40 dakika önceden kıyafet seçmeye başlamıştım. 45 dakikada ne giyeceğime karar vermiştim. E madem hazırlandım gideyim madem diyerek buraya gelmiştim.
Etrafı izlerken arkadan boynuma kollar sarılmıştı, ardından bir kafa kafamın yanına gelip boynumdan başlayarak önce yanaklarıma sonra dudaklarıma geçmişti. Önceden bir kaç kere öpüştüğümüz için yadırgamamıştım. Önceden öpüşmemizin sebebi ben eşcinsel olduğumu fark edince Tunahan'a seni öpmek istiyorum demiştim. Sonra ikimizinde hoşuna gidince devam etmiştik. Ama bu öpüşme masum öpücüklerden ibaretti. Bankın arkasından ön tarafına zıplayıp yanıma oturmuştu. Şimdiyse garip bir sessizlik vardı. Kolumu koluna geçirip başımı omzuna yasladım.
"Denizli'de hangi okulda okuyacaksın."
"Erbakır Fen Lisesinde" dedi üzgünce. Muhtemelen aynı okulda olmadığımız içindi ama sorun değilde Eftalya ile aynı okulda olacaktı. Bu da ona sarkan olursa Eftalya halleşecekti demek oluyor.
"Denizliye döndüğümüz gün bize gel seni biriyle tanıştırcam" dedim ve gülümsedim.Önceki bölüme göre kısa olmuş aslında haftaya paylaşacaktım dayanamadım.