1
Yorgunum... Ve de moralsiz.
2
Birkaç gündür yazamamıştım. Çünkü yine hücreye kapattılar beni. Ama bu sefer suçsuzdum.
3
En son yazdığım tarihe bakılırsa altı gün önce 'delik' dedikleri hücreye kapatılmışım. O korkunç kız yüzünden.
4
Dün çıktım delikten. Bir şey yazacak kadar aklım başımda değildi. Hala da değil zaten.
5
Hangi birini yazacağım? Başta günlüğümü de bulamadım zaten. Hep yatakla süngerin arasına saklardım. Az önce başka bir yatağın altında günlüğümü ve yırtık sayfaları buldum. En az on sayfa ve sadece Damla ile ilgili yazılı sayfalar. Sayfaları kimin koparttığını tahmin etmek zor değil.
6
Sinirliyim.
7
Parça parça şeyler hatırlıyorum o gece ile ilgili. En net hatırladığım şey Damla'nın korkunç görüntüsü ve sesi.
8
"O şeyler... Onları istemiyorum," diyen bir sesle uyanmıştım o gece. Damla karanlıkta yatağımın ayakucunda biraz gerideydi. Ayakta öylece duruyordu. Uyku sersemliğinden ne olduğunu anlamıyordum. Karanlıkta yüzü görünmüyordu. Bir süre daha sessizce durdu.
"Ne oldu?" dedim.
"Ne olduğunu biliyorsun," dedi, "yatağının altındaki şeyler... Beni rahatsız ediyor."
İyice şaşırdım. "Ne dediğini anlamıyorum. Yatağımın altında bir şey yok," dediğimde,
"Yalancı!" diye bağırdı.
Deliler uyanmaya başladı. Homurtuları, çığlıkları ortamı iyice kaotik ve korkutucu hale getiriyordu. "Onları oradan çıkar yoksa..." derken Damla yerden yükselmeye başladı. Karanlık da olsa vücudundaki değişimleri fark edebiliyordum. En çok da gözlerini... Gözleri parlak bir turuncuya dönüştü. Artık sesi yetişkin bir erkek gibi çıkıyordu.
"...seni parçalarına ayırırım," dedi.
Sonra sanki zorlanıyormuş gibi ses çıkarmaya başladı. Yatağım sarsıldı ve havaya kalktı. Korkudan ödüm patlıyordu. Aşağıya baktığımda o küçük gölgelerin yerde yatağın etrafında toplandığını gördüm. Uğultuları yükselmeye başladı. Tekrar Damla'ya baktım. Etrafa dalga dalga kötülük yayıyordu.
"Uzak dur benden," dedim.
" Bana aitsin," dedi onun olmayan o korkunç sesle, "ruhun, bedenin bana ait." Sesi insanın kulaklarını acıtıyordu. Nereden aklıma geldi bilmiyorum. Elimi yatağın altına sokup tuz keselerinden birini aldım. Telaşla içinden aldığım tuz parçalarını ona doğru fırlattım. Yüzünü tutup acı içinde bağırmaya, çığlık atmaya başladı. O sırada yatak bütün ağırlığıyla yere çarptı. Yataktan indim. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum. Damla yerde inliyordu.Koğuşun ışıkları yandı. Seslere Suna hemşireden başka, hasta bakıcılar ve nöbetçi doktor da geldi. Suna hemşire koşup onu yerden kaldırdı. Damla'nın yüzü ve kolları kırmızı lekelere benzeyen büyük yaralarla doluydu. Suna hemşire bana baktı şaşkınlıkla. Damla hala çığlık atarken Emine, "O yaptı! O yaptı!" diyerek beni gösteriyordu. Ben bir ona, bir de Suna hemşireye baktım. Bir şey demek istedim, ama diyemedim. Doktor hastabakıcılara dönüp, "Götürün şunu!" dedi. İki iri hasta bakıcı ite kaka beni hücreye götürdü. Yerde yırtık pırtık bir şiltenin üstünde, elimdeki tuz kesesi ile tek başıma o karanlık hücrede oturdum. Sabaha kadar korkudan uyuyamadım. O günden sonra bu sabaha kadar Beton vurdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İfrit Günlükleri - 2 - Tımarhane
HorrorO küçük şeyler peş peşe içeri girip yatağımın etrafını çevirdiler. Sonra 'Gölge' geldi. Homurtusu içimi titretiyordu. Diğerlerinden çok farklıydı. Ama o korkunç iki kırmızı göze kilitlendiğimden tarif edemiyorum. Sonunda o küçük korkunç kız geldi. A...