05:25
Gece ürkütücü bir fısıltıyla uyandım. "Yakında benim olacak!" diyordu bir ses. Bir başkası, "Hayır, benim olacak!"diyordu. Korkuyla doğrulup etrafıma baktım. Bahçedeki lambalardan birinin ışığı içeriyi hafifçe aydınlatıyordu. Etrafımda uyanık kimse görünmüyordu. Ama sanki sağa sola koşuşan çocuklar gibi görünen birkaç gölge gördüm. Yaşadıklarım, gördüklerim gerçek mi emin olamıyorum. Beton'u özleyeceğim galiba.
13:17
Kusup duruyorum. Bu defa korkudan değil. Korku içimden hiç çıkmıyor zaten. Kusmam doktorun verdiği yeni ilaçlardan. Hangisi kim bilir beni kusturan? Rengârenk bir sürü hap içiyorum. Beton kadar olmasa da, yine de buradaki her şey gibi kötü. Görüşümde bir bulanıklık oluyor. Suna ablaya söyledim. Doktoru gördüğünde söyleyecekmiş.
Burada doktor görüşmek için randevu vermediği takdirde hastalar onunla görüşemiyor. Hiç bir doktor gülümsemiyor. Hepsi çok ciddi. Arada koğuşa gelip bakıyorlar. Hemşireye bir şeyler sorup not tutuyorlar. Sonra da ben, ya da diğer hastalar hiç orada yokmuşuz gibi dönüp gidiyorlar. Yakalarına yapışıp, 'Ben buradayım!' demek istiyorum, 'Olmam gereken yerden çok uzakta...'
21:23
Yataktayım. Işıklar kapanmadan önce bir şeyler karalamak istedim. Günlüğümü örtünün altında yazıyorum. Buradaki delilerin çoğu kendilerinin bile ne yaptığını bilmiyor, benim de ne yaptığımı anlayacaklarını sanmıyorum. Yine de kimsenin günlük tuttuğumu görmesini istemiyorum. Işıklar kapandıktan sonra da yatağın altına saklıyorum günlüğümü.
Bu sıralar bende garip tikler başladı. Histerik bir şekilde gözlerimi kırpmaya başladım. Birisiyle konuşurken – ki bu genelde Suna abla oluyor- kekeliyorum. Bunları da akşama doğru hapların etkisi geçtikten sonra yapabiliyorum. Bu haplar beton gibi değil. Ama gün boyunca hatırladığım fazla bir şey olmuyor. Zaten burada hatırlamaya değer ne olabilir ki?
Hayal kurmaktan, evi ve Demir'i düşünmekten kaçınıyorum. Fakat her zaman beceremiyorum. İşte o zaman sonu gelmeyen sessiz ağlamalar başlıyor. İçim çıkıyor ağlamaktan. Bazen camdan dışarı boş boş bakarken yansımamı görüyorum. Korkunç bir surat... Kesinlikle ben değilim.
Upuzun bir kabusun içinde gibiyim. Ne zaman uyanacağım? Biri beni uyandırsın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İfrit Günlükleri - 2 - Tımarhane
HorrorO küçük şeyler peş peşe içeri girip yatağımın etrafını çevirdiler. Sonra 'Gölge' geldi. Homurtusu içimi titretiyordu. Diğerlerinden çok farklıydı. Ama o korkunç iki kırmızı göze kilitlendiğimden tarif edemiyorum. Sonunda o küçük korkunç kız geldi. A...