15 Ağustos 2015

276 27 3
                                    

   1

Saat 03:08. Fuat'ın harekete geçmemizi istediği ana dakikalar kaldı. O kadar heyecanlıyım ki kalbimin sesine birileri uyanacak diye korkuyorum.
Bu gece yatmadan önce Neriman ablayla yapacaklarımızı konuşmuştuk.
Neriman abla, "Bu kadar basit mi? Başka bir şey yok mu?" dedi.
"Kağıtta başka bir şey yazmıyor,"
"Bütün her şey bu kadarcık şeyle düzelecek mi?" dedi tereddütle.
"Öyle umuyorum," dedim.

2

Vakit geldi...

3

Bu gece kimse uyuyamadı. Her şey... Çok inanılmazdı. Sabah olmasını zor bekledim. Nasıl anlatacağımı, nereden başlayacağımı bilmiyorum.

Harekete geçme vakti geldiğinde sessizce yataktan kalktım. Neriman abla kalktığımı görünce yatağında doğruldu. İkimiz de o saate kadar uyumamıştık. Terliklerimi giymeden parmak uçlarında yürüyerek Damla'nın yatağının ayakucuna gelip yere eğildim. Neriman abla hemen arkamdaydı. Her şey çok kısa ve basit görünüyordu ama gözümde büyüdü. Tebeşiri terden sırılsıklam olmuş elimde sıkıca tutuyordum.  Fuat'ın verdiği kağıtta yazanları gözümün önünde canlandırdım. Önce büyük bir daire çizmeye başladım. Kalbim güçlü bir şekilde atıyordu. Çizebildiğim en iyi daireyi çizmeye çalışıyordum ama  ellerim titriyordu. Tebeşirle daireyi tamamladığımda Damla sanki etinden bir parça koparılan birisi gibi çığlık atarak uyandı. Göz göze geldik. "Ne yapıyorsun sen?" dedi. Gözlerindeki acıyı görebiliyordum. Gözündeki o tuhaf parıltının altında büyük bir acı vardı. O an Fuat'ın yazdıklarının işe yarayacağına olan inancım artmıştı. 

Daha işim bitmemişti. Harfleri de çizmeliydim. Tebeşiri yere değdirdiğim anda Damla üzerime atladı. İnanılmaz bir kuvvetle beni itti. Koğuşun bir ucuna fırladım. Şaşkınlığı üstümden atıp kalktığımda, yere tebeşirle çizmeye çalıştığım daireyi elleri ile silmeye çalışıyordu. Elinin değdiği beyaz çizgiler kızgın bir demir gibi, hareketli sarı ve turuncu renklere dönüşüyordu. Gerçekten sıcak olmalıydı ki ellerinden ateşe bastırılmış etin çıkardığı sese benzer sesler geliyor, Damla çığlık atıp ağlıyordu.

Hepsini sildiğinde ayağa kalktı. Bu defa yüzünde korkunç bir ifade vardı. Yüz diyorum ama yüzden çok başka bir şeye benziyordu. Ağzı kocaman  açıldı ve koca bir homurtu yükseldi. Kükreme gibiydi. Yatakta veya ayakta olan ve çılgınca çığlık atan bütün deliler sanki bir kukla gibi havaya yükseldi ve hepsi bir duvara veya tavana çarptı. Ardından bütün yataklar sağa sola savruldu. Dışarıdan Kadriye hemşirenin sesi duyuldu. Damla başını koğuşun kapısına doğru çevirdiğinde, yatakların bir kısmı kapıya barikat gibi dizildi. Kadriye hemşire kapıyı deli gibi yumrukluyordu. Savurabileceği en kötü tehditleri savuruyordu. Ama kapıdan içeri giremeyen birinin tehditleri anlamsızdı.

Kapıya doğru bakarken birden soğuk bir el boğazımdan yakaladı ve yükselmeye başladım. Damla boğazımdan yakalamıştı. Beraberce yükseliyorduk. "Seni sevmiştim," dedi. Sesi o kadar hızlı değişiyordu ki... Bir kelimeyi bir kız çocuğu söylerken, bir diğerini o korkunç Gölge söylüyordu. Korkudan titriyordum. Boşta kalan sol eliyle yüzüme dokunuyordu. İfrit sesiyle " Seni ilk gördüğümde sende başkalarında olmayan bir şey olduğunu fark etmiştim," dedi. Sesi göğsümü titreştiriyor, sanki içimde yankılanıyordu.

Sonra Damla'nın sesiyle kahkaha attı. " O adam. Arkadaşın. O bana çok sıkıntı verdi. Ama o da seni burada yalnız bıraktı," dedi. Ardından yere bakarak,"  Tebeşirle yere çizdiğin şeylerle mi bana zarar vereceksin" dedi. Küçük bir kız çocuğu gibi kıkırdadı. " Tebeşir ellerini yaktı ama," dedim. Nasıl cesaret ettim bunları söylemeye bilmiyorum.

İfrit Günlükleri  - 2 -   TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin