bir 'dost' uyarısı

27 2 0
                                    


1 sıkıcı ve gerici okul haftasını geride bırakmıştık. Bugün ikinci haftanın ilk günü. Çarşamba günü ödevle ilgili ilk raporlarımızı teslim edeceğiz. Bu yüzden okul bahçesinde solucan toplamaya çalışıyordum. Aslında sadece şu solucanlara temas gerektiren işleri Fuatyapsaydı çok iyi olurdu. Ama laf ağızdan bir kere çıkar ben yapacağım dedim bir kere.

Sabah bir yaz yağmuru yağmıştı ve heryer çamur içindeydi. İki kat eldiven gitmiştim. Gözlerime deney yapılırken takılan o koruyucu gözlüklerden takmıştım. Üzerim çamurlanmasın diye boydan boya bir yağmurluk ve ayaklarıma da yağmur botu giymiştim. Yanımdan geçenler bu halime gülmeyi ihmal etmiyordu tabi ki.

Hava neredeyse 40 dereceydi ve o yağmurluğun içinde pişiyordum ama çıkartmaya niyetim yoktu.

El kazmasıyla minik bir çukur kazdım. Elimdeki çubukla kazdığım çukuru eşeleyip solucan bulmaya çalıştım. Bunu neredeyse yarım saattir yapıyordum ama görüntülerini beğenmediğim için, çok kısa ve çok uzun oldukları için veya çok iri olduğu için bir çok solucanı elemiştim ve kavanozumda sadece 4 adet solucan vardı. Midem kalkmaya başlamıştı. Buna daha fazla devam edemeyeceğim. Elimdeki çubuğu yere bıraktım.

Kavanozun içine biraz yaprak ve toprak koydum. Kapağını kapatıyordum.

"4 tane solucanla ödevi tamamlayabileceğini sanmıyorum" sesin geldiği yöne döndüm. Bu Fuattı.

"4 tane olduğunu nereden biliyorsun ki?" dedim gözlüğümü çıkartırken.

Bana cevap vermeden yere eğildi. Yerde bıraktığım çubuğu alıp eşelemeye başladı. Bir şey söylemeden onu izliyordum. Ucunda bir solucan bulunan çubuğu havaya kaldırıp

"Bu nasıl?" dedi. Biraz yaklaşıp daha yakından baktım.

"Biraz uzun." dedim. Küreğin ucuyla solucanı ortadan ikiye ayırdı ve eliyle havaya kaldırdı.

"Şimdi nasıl?" Ne yapmaya çalışıyordu. Gözünü bile kırpmadan bir canlıyı ortadan ikiye ayırmıştı. Bu çocuk gerçekten bir seri katil olabilir.

"Ne kadar canisin. O şeyi benden uzak tut." dedim ve birkaç adım geri çekildim. Gerçekten iğrençti.

Elindeki solucanı inadına bana doğru uzatıp "Korkma ısırmaz." dedi.

"Ha-ha çok komik. Ciddiyim onu bana yaklaştırma." Bir kaç adım daha geri çekildim.

Solucanı yere bırakıp toprağı eşelemeye devam etti.

Sessizliği bozup "Bunu yapmana gerek yoktu. Ödevi ben yapacağım demiştim." Bir şey demeden ayağa kalktı. Gözlerini gözlerime dikip bana doğru geldi. Gözlerini üzerimde hissediyordum ama ona bakamıyordum. Çok yakındaydı. Aramızda neredeyse 10 santim vardı. Nefesini hissediyordum. Ne yapmaya çalışıyordu bu?! Üzerime daha fazla eğilip arkamdaki mermerin üstündeki kavanozu aldı ve çekildi. Kavanoz almak için ne iyi bir yöntem (!) Sadece isteyebilirdi de! Bu yaptığı da neydi?

Topladığı solucanları kavanoza koyuyordu.

Sessizliği bozup "Bu ödev senin olduğu kadar benim de ödevim ve kötü bir not almak istemiyorum." dedi. Sanırım az önce söylediğim şeyin cevabıydı bu. Gerçekten ona kötü not aldıracağımı mı düşünüyordu? Tabi bu normal beni tanımıyor ne kadar mükemmel ödev yaptığımı bilmiyor.

"Sana kötü not aldıracağımı nereden çıkardın? Ben mükemmel ödev yaparım."

Toprağı eşeleyip bulduğu solucanları kavanozun içine koymaya devam ediyordu.

"Sorun da bu zaten fazla mükemmeliyetçisin."

"Beni tanımıyorsun bile."

"Bunun için seni tanımam gerekmiyor. Yarım saat boyunca topraktan neredeyse 20 tane solucan çıkardın ve sadece 4 tanesi kavanoza koydun."

"Ne yani yarım saat boyunca beni mi izledin?"

"Hayır sadece baktığım yerde duruyordun"

"İzlemişsin işte." ayağa kalktı ve elindeki kavanozu bana uzattı. Bir şey demeden uzaklaştı.

Beni izlemişti. Bu beni sebebini bilmediğim bir şekilde mutlu etmişti ve sebebini bildiğim bir şekilde de huzursuz. Seri katiller kurbanlarını izlerler değil mi? Beni huzursuz eden işte tam da buydu. Neden gerçekten seri katil olamasın ki?

Bu düşünceleri bir kenara bırakıp spor salonundaki bayan soyunma odasına gittim. Eldivenlerimi çıkartıp çöpe attım. Çantamdan dezenfekte sabun çıkartıp 6 defa ellerimi güzelce yıkadım. Üzerimdeki yağmurluğu çıkartıp çantamdan çıkardığım bir poşete koydum. Oldukça ağır olan botlarımı da başka bir poşete koydum. Daha sonra ellerimi tekrar sabunlayıp ayakkabılarımı giydim. Sırt çantamı sırtıma takıp elime de poşetleri aldım.

Çantam ve poşetler oldukça ağırdı. Zorlana zorlana yürüyerek soyunma odasından çıktım. Salonda basketbol oynayan biri vardı. Tamamen elimdekileri taşımaya konsantre olmuştum o tarafa bakmıyordum ama sektirme seslerinden bunu biliyordum. Salonu yarılamıştım. Sektirme sesleri kesilmişti.

"Yardım lazım mı?" dedi salonda basketbol oynayan çocuk.

"Hayır teşekkürler." dedim ona bakmıyordum. Adım sesleriyle bana doğru geldiğini anladım. Önüme geçince onun Emre olduğunu gördüm. Bu beni çok şaşırtmıştı. Neredeyse 4 senedir birbirimiz günaydın dahi dememiştik.

"Sırt çantanı da ver istersen." dedi. İtiraz etmeden omuzlarımdan çantayı da çıkarıp ona verdim.

"Teşekkür ederim. Sadece bahçe kapısına kadar getirsen yeter şoför kapıda zaten." dedim.

"Önemli değil." dedi ve konuşmadan yürümeye başladık.

Sessizliği bozup "Fuat'a pek güvenmesen iyi edersin." Ne alakaydı şimdi bu? Benimle 4 senedir muhattap olmayan eski arkadaşım şimdi çıkıp bunu diyordu. Bu çocuk kesinlikle seri katil.

"Güvenmiyorum zaten." dedim soğukça.

"Bahçede pek öyle gözükmüyordu ama" dedi.

"O sadece kavano-" sözümü tamamlamadım. Çünkü bu onu hiç ilgilendirmiyordu.

"Bu seni ilgilendirmiyor Emre." dedim.

"Elis onu tanımıyorsun. Nasıl birisi olduğunu bilmiyorsun." dedi.

Durup ona döndüm "Seni de tanımıyorum Emre. Senin de nasıl birisi olduğunu bilmiyorum. Benim tanıdığım küçük bir çocuktu şimdi o çocuk yok. Sen de beni tanımıyorsun. 4 senedir bir kelime bile konuşmadık. Neden şimdi gelmiş bana bunları söylüyorsun ve sözlerini dikkate alcağımı nereden çıkardın?"

"Elis sadece inan o kötü biri."

Bahçe kapısına gelmiştik. Şoför beni görünce araban indi ve Emre'nin elindeki eşyalarımı aldı.

"Yardımın için teşekkürler Emre." dedim ve bir şey demesine izin vermeden arabaya bindim.

Emre'nin 4 sene gibi bir aradan sonra benimle konuşması şaşırtıcıydı. Aslında söylediklerinden işkillenmedim değil. Bu kadar zaman yüzüme bakmayıp şimdi sırf Fuatın kötü biri olduğunu söylemek için benimle konuşması.. Ne bileyim yani bu söylediklerinin doğruluk payının oldukça yüksek olduğunu gösterir.

Ama onu neden ilgilendiriyor ki? Şurada tecavüze uğrasam veya öldürülsem umrunda bile olmaz. Okuldaki gerizekalılar bana türlü oyunlar kurup benimle dalga geçerken kalkıp onlara tek kelime bile etmemişti hatta onlara katılmıştı. Şimdi neden beni korumaya çalışıyor?

Ben zaten güvenmiyordum Fuata onun beni uyarmasına hiç gerek yoktu. Eğer gerçekten seri katil falansa ve beni de öldürürse kurtulup giderim şu hayattan. Zaten yaşamak için tek bir nedenim, tek bir dayanağım yok. Annem yok. Babamın umurunda değilim. Bir tane arkadaşım bile yok. Ölsem arkamdan ağlayacak kimsem yok. *küçük emraha bağladı*

Aman ya! Düşündüğüm şeylere bak. Sanki şu ödevi teslim ettikten sonra bir daha görüşeceğim çocukla. Emrenin sandığı gibi bir şey de yoktu zaten aramızda. Altı üstü 2 defa konuşmuştuk ne olabilir ki zaten. 

DUVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin