KAVUŞMA-Bölüm 21

257 9 1
                                    


Mis gibi deniz kokusu ciğerlerimi dolduruyordu. Dalga sesleri beni hipnoz etmiş gibi büyülenmiş eşsiz maviliği ruhumda hissediyordum. Bembeyaz kumsal güneşin de etkisiyle ışıldıyordu. 

"Anne!"

Saçları altın sarısı ve beline kadar uzanan masmavi gözlü 5-6 yaşlarındaki bu kız 'anne'  derken neden bana bakıyordu? 

Giderek yaklaşırken yüzünde oluşan kocaman gülümseyi daha net görüyordum. 

"Anne babam beni yakalayacak!"

Gayet neşeli olan geleceğime bakıyormuşcasına gülümsedim. 

"İşte şimdi yakaladım seni"

Küçük kızın arkasından gelip onu kollarının altından tutup yukarıya kaldıran bu adam Damon'dı...

Rüya görmeyeli çok uzun zaman olmuştu ve gördüğüm ilk rüya da mutlu ailemin babası bir Hunters lideri olan Damondı...

Gördüğüm kabusun etkisiyle ter içinde sıçrayarak uyanmıştım. Damon'un yüzünü gördüğüm an tekrar gözümün önüne geldi. Bir süre zihnimi toplamaya çalışıp başımı kaldırdım.

Hava aydınlanmak üzereydi.  Daha önce hiç olmadığım bir odadaydım. Yatağın tam karşısında devasa büyüklükte duvarı komple kaplayan bir resim vardı ve bu bendim...

"Rüyandaki ben olmak isterdim..."

Başımı sol omzumun üzerinden geriye doğru çevirdiğimde aşık olduğum adamla göz gözeydim. 

Onu çok fazla özlemiştim bunu biliyordum ama gördüğüm de hissettiğim özlem çok daha güçlüydü.

Her zaman ki yerinde sandalyesinde başucumda beni izliyordu...

Öyle bir söz söylemişti ki kalkıp O'nun boynuna atlamam gerekirken olduğum yerde çakılı kalmıştım.

"Be-ben seni zihnimle bile aldatmadım Christian!"

"Zihnine girebiliyorum Henna!"

"O zaman kendimi açıklamama gerek yok."

Bana öfkeyle bakan gözleri şuan çok fazlaydı. Verdiği sözleri tutmakta geçiken oydu ve şuan kıskançlıkları yüzünden bakışlarıyla beni dövüyordu. 

"Bana asla zarar gelmeyeceğini söyledin Christian! O sürtük bana neler yaşattı!"

"O'nu kendi ellerimle öldürdüm!"

Ayağa kalkıp öyle bir yüz ifadesiyle söylemişti ki O'nu öldürdüğünü, sanki şuan tekrar o anı yaşıyormuş gibiydi. 

Çok sinirliydi ve bu sinirini gizlemiyordu. Altında bir eşortman altı vardı ve üzerinde hiç birşey yoktu. Nefes kesen bu görüntüsü dikkatimi dağıtıyordu. Omzunda ki dövmesini izlemeyi bile özlemiştim. 

Kendine kızıyordu, kendini cezalandırdığı da belliydi. Paul haklıydı, Christian'ı yalnızca ben sakinleştirebilirdim.

Yataktan inerek tam önünde durdum. Yüzümdeki ifade O'na yaklaştıkça elimde olmadan yumuşuyordu. 

Neredeyse dudak dudağaydık ama ikimizde birbirimize dokunmuyorduk. 

"Seni çok özledim..."

Cümlemi bitirdiğim an beni tutup öyle sıkı sarıldı ki kokusu burnuma dolmuştu. Buz gibi teni içimi yakıyor gibi ısıtıyordu.

"Sensiz bir gün daha geçseydi tüm Dünyayı yakacaktım."

Alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Ait olduğum yer Christian'ın kollarının altıydı ve ben sonunda ait olduğum yerdeydim. 

Yaşadıklarım aklımdan çıkmıyordu. Gözyaşlarım farkında olmadan yanaklarımı ıslatıyordu.

Beni kaslı vücudundan bir miktar uzaklaştırıp yüzüme baktı. 

"Bir daha Dünyada ki en güzel gözlerden yaş akmasını istemiyorum Henna"

Başımı bu kez sağa sola sallayarak daha da şiddetle ağlamaya başlamıştım. Bu huyumdan nefret ediyordum ama günlerdir güçlü olmaya çalışmak beni çok yormuştu. Christian'dan önce de güçlü biriydim ama bu tarz zorluklarla başetmemiştim. Chris beni güçlü olmama gerek olmadığına ikna ettikten sonra bu yaşadıklarıma karşı güçlü durmak ruhumu yıpratmıştı.

"Jessica beni bir mezarlık havuzuna götürdü. Her yer kandı Chris! Kan ve ceset kokusu burnumdan bir an olsun gitmiyor!"

Beni yatağa oturtup kendiside önümde diz çöktü. Yüzümü avuçlarının içine aldı. Alnını alnıma dayadı;

"Cezasını fazlasıyla çekti bebeğim. Çok üzgünüm"

Cümlesi bittiğinde tekrar dudakları alnımdaydı.

Yüzüme yukardan gelen gözyaşı damlasıyla Christian'ın yüzüne baktım.

Ağlıyordu...

Yaklaşıp dudaklarımla gözlerinden akan yaşları öptüm. Bu adamı sevmeye bile aşıktım.

"Özür dilerim."

Pişmanlığı ve ne kadar acı çektiği her halinden belliydi. Unutmanın imkansız olduğu şeyler yaşamıştık. Boynuna sıkıca sarıldım. Uzun süre birbirimizle bütünleşiyor gibi sarıldık. Şuan en ihtiyacımız olan da buydu.

"Hunter sana birşey yapmadı değil mi Henna!"

"Damon mı?"

Cevap vermeyerek kasılan çenesiyle konuşmamı bekledi.

"Hayır hiç birşey yapmadı."

"Neden rüyana girdi. Eşin olarak?"

Başımı öne eğip bu soruyu sormamış olmasını diledim.

"Biliyorum senden hesap sormaya hakkım yok ama bu sorunun cevabını almam gerek!"

"Bana,'Christian'ı ortadan kaldırdıktan sonra bana aşık olacaksın' demişti... Yani bizim aramızda ki aşk değil sadece bir büyüymüş. Ve Onlar seni..."

Konuşamamıştım. Kelimeler boğazıma düğümlenmişti... 

Ellerini farkında olmadan yumruk yapmıştı. 

"İçlerinden birinin sana benim gibi bağlı olduğunu duymuştum. Demek rakibim Damon"

"Ne demek istiyorsun Christian!"

"Söylediği şey doğru Henna. Tüm Hunterslar benim peşimi bıraksa dahi Damon bırakmaz. Kader bu şekilde varoldu. Kendilerine bile güvenmeyen pislik soyu işlerini garantiye alarak Damon'ı da sana bağladı. Hepsi vazgeçse dahi o vazgeçmesin diye. Ve bir gün kader bize savaşmamız için gerekli zemini hazırlayacak. O savaştan birimiz sağ çıkacak ve sen şuanki aşkınla o kişiye bağlı kalarak yaşamına devam edeceksin."

Söyledikleri kanımı dondurmuştu. Yine bir kehanetin ortasındaydım.

"Bu kehanette ne Christian?"

"Bunların hepsini söylenti sanıyordum. Lanet herif!"

Sinirle odanın içinde dolanıyordu.

"Daha net anlatır mısın?"

"Damon sana benim aşık olduğum kadar aşık Henna!"

Sinirden deliye dönmüş gözlerinden ateş çıkartıyordu.

"Hatta belki de benden daha fazla!"

"Ne demek bu! Ne demek benden daha fazla! Biz sadece bir büyünün eseri miyiz Christian?!"

"Hayır ama bu aramızda ki büyü gerçeğini değiştirmiyor Henna."

"Ben senin için büyük bir tuzağım."

Aklımı topladıkça Christian'ın sonu olacağım gerçeği bir tokat gibi yüzüme vuruyordu.

"Seni öldürecekler Christian!"

"Hiç bir şey yapamayacaklar! Biz aşkımızın büyü olmadığını ispatlayacağız!"

Beni kendine çekti ve dudaklarıma yapıştı. O kadar özlemiştim ki bu dudakları hiç itiraz etmedim...

YAN BENİMLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin