"Hazır mısın?" Sehun kapıda bekleyen küçüğüne sordu.
"Evet!" Luhan kararlı bir ses tonu ile söylerken Sehun zoraki gülümsedi. O da Kyungsoo ile aynı endişeleri taşıyordu.
"Başlayalım o zaman." Luhan belinden düşmek üzere olan pijama altını çekiştirerek yatağa doğru yürüdü. Sehun onu bu halde görünce aklına çanta geldi. Yatağın yanına oldığı çantayı göstererek konuştu. "Üzerini değiştirebilirsin ama üst kısmını giyme. Bitince ben sana giydiririm."
Luhan başını sallayarak çantayı aldı. İçinden siyah eşofman altı ve mavi, ince bir kazak çıkardı. Utansada Sehun'un önünde üzerini değiştirdi. Üst kısmı çıplakken elinde kazağı tutuyordu. Sehun banyoya gidip ufak metal bir kutu aldı ve geri çıktı.
"Yatağa geçebilirsin. Elindekini bana ver." Luhan mavi kazağını verdikten sonra yatağa uzandı.
Sehun kazağı boş sandalyenin üzerine bıraktıktan sonra Luhan'ın yanına gitti. Elinde metal kutuyu tutmaya devam ederken miniğinin bacaklarının üzerine oturdu. Kutuyu yanına koyarken Luhan ona dikkatle bakıyordu.
"O kutu ne?"
"Bedeninde korkunç izler bırakmak istemiyorum. Normal insan gözüyle belli olmuyor ama dönüşünce istemsizce hep göz önünde oluyor. Şırınga ile direk kalbine enjekte etmek daha hızlı ve pratik yolu." açıkladıktan sonra minin dudaklarından masum bir öpücük alarak geri çekildi.
Kutudan boş ve temiz bir şırınga çıkardıktan sonra diğer eliyle içinde şeffaf bir sıvı olan tüp çıkardı. Şırınganın pompasını geri çekerek tüpün içindeki sıvıyı alarak tüpü yerine koydu.
"İlk önce boynunda başlıyorum. Bu bedeninin sinir sistemini etkisiz hale getirmek için. Daha az acı duyarsın. Bir çeşit anestezik gibi. Daha önce anestezi olmuştun değil mi? Kaza sonrasında..."
"Evet, olmuştum. Başlayalım artık. Kendimi bir çeşit vampir filminde hissediyorum."
Luhan gergince gülmeye çalışırken Sehun miniğin boynunı hafifçe yana yatırdı. Ufak bir öpücük bıraktıktan sonra şırınganın iğnesini yavaş ve acıtmamaya çalışarak boyna batırdı. Arkasındaki pompa ile zehri boynuna bırakırken Luhan kaşlarını çattı. Bedeni yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı. Bilinci açıktı ama bedeni hissizleşmişti.
Sehun ikinci tüpü ve yeni bir şırıngayı alarak işlemi tekrarladı. Bu sefer Luhan'ın çıplak göğsünden tam kalbinin olduğu yeri öptü. İğneyi bu sefer tam kalbine batırırken Luhan acıyla inledi. Bedeni hissizleşsede içinde bir yanma başlamıştı. Sıradaki iğnede gelince acıyla çığlık atarak yatağı yumruklamaya başladı. Yatağın içinde acıyla tepinirken Sehun üzerinde durmaya devam ederek durdurmaya çalıştı. Bu kadar güçlü olmasaydı miniğin tekmeleri ile yataktan düşmüş olabilirdi.
Sehun hazırladığı tüpler bitene kadar aynı işlemi uyguladı. Luhan'ın şu an neler yaşadığını biliyordu ve bunu düşünmek kalbini acıtıyordu. Miniğinin acı çektiğini bilmek onu öldürüyordu. Fazlalıkları topladıktan sonra mavi kazağı baygın sevgilisine giydirdi. Daha önce çalışma odasından getirdiği sandalyeyi yatağın baş ucuna getiterek oturdu. Miniğin saçlarını okşarken yüzünü incelemeye başladı.
Luhan ise bütün organları kızgın şişle şişleniyor gibi hissediyordu. Eğer Sehun sinirlerini etkisiz hale getirmeseydi daha kötü mü hissederdi, emin değildi. Kakbinin attığından emin değildi, nefes aldığınada emin değildi. Organlarının çalıştığını hissetmiyordu. Her yer karanlıkken öldüğünü düşünmeden edemedi. Belkide güçlü olmadığı için başaramdı ve öldü. Ama bunu isteyordu! Ölmesi için beyaz ışığa gitmesi gerekmez miydi? Ama o hala karanlıktaydı, en başından beri...