Luhan yarasının geçtiğini fark ettiğinde kurt haline döndü ve eşini dürtkmeye başladı. Sehun onun burnunun üstünü sevdikten sonra ellerini yere dayayarak oda kurt haline döndü. Bir süre bakıştıltan sonra Sehun savaşa geri döndü, Luhan ise eski yerine dönerek Valek'in karşısına geçti.
Sehun karşısına çıkan Latinleri etkisiz hale getirerek başkanı ve Kris'i ararken aynı zamanda dostlarına yardım etmeye çalışıyordu. Chanyeol üzerine gelen iki Latin ile uğraşırken ona yardım etme kararı vererek yanına gitti. Ona yakın olan kadının üzerine atlayarak kafasını kopardıktan sonra diğer Latin ile ilgilenen Chanyeol'ü geçerek başkalarının yanına gitti.
Savaşın ilerleyen vakitlerinde Latinlerin sayısı azalırken hepsi Valek'ten ümit bekledi. Valek ise karşısında kurt halinde bile olsa acı çektiği belli olan Luhan'a baktı.
"Ona çok benziyorsun... Sanırım siz asil kanların soyu ile alakalı bir şey." Luhan şaşkınlıkla ona bakarken konuşmaya devam etti. "Bu savaşı hiç istemedim. Daha öncede olduğu gibi... Şimdi Raven zamanında ne yaşadı, daha iyi anlıyorum. Eğer karşımdaki sevdiğim kişi olsaydı onun kadar güçlü olur muydum, emin değilim."
Luhan karşısında bir şeyleri anlatmaya çalışır gibi inilderken Valek kaşlarını çatarak ona baktı. Hiç bir şey anlamadığı belliydi.
"Biliyor musun? Şu sarışın çocuk, sanırım eşin, onunla söylediğin şu "Ya hep ya hiç" şeyi. Bana o kadar çok Raven ve Katerina'yı anımsatıyorsunuz ki... Onlarda öyle demişti... Verdikleri sözlere sağdıklardı, umarım sizin kaderinizde onlar gibi olmaz. Bu yüzden atağa geçmiyorum."
Luhan başını eğerken bu sefer Valek ne demek istediğini anlayarak gülümsedi ama hemen kendini düzeltti. Bir süre öyle durduktan sonra Luhan'dan acı bir inilti geldi. Herkes ona dönerken Tao diğerlerinin arasından kıvrılara ayrılırken Luhan'da onu izledi. İkiside acının kaynağına koşarak giderken diğerleri onları izledi. İlginçleşen durum ile savaş bir anda unutulmuştu.
Tao ve Luhan sonunda dulaştıklarında herkes şaşkınlıkla durdu. Tao güçsüz adımlarla yerde yatan bedene giderken çoktan ağlamaya başladı. Kris bitkince yerde yatarken eşine bakıyordu. Çıplak karnı üzerinde işlemeli hançeri tutarken kimse ne olduğunu anlayamamıştı.
Yelena yanlarına giderek hançeri incelerken gözleri şaşkınlıkla açıldı. Sehun eşinin yanına gittiğinde ona sürtünerek yanında olduğunu belirtirken birlikte durumu izlediler.
" silene surculosa?" -gençler nesli tükenen bitlileri aradım ama böyle garip isimlerde çıktı. Mor renli bir şey. He deyin geçin. Neyse olaya dönelim biz- Yelena şaşkınlıkla öylerken herkes şaşkınlıkla ona baktı.
"Onun nesli tükenmemiş miydi?" Edgar şaşkınlıkla sorarken Yelena cevapladı.
"Tüken-mişti... Verdiği tepkilere bakılırsa biri bu çiçeği depolamış. Yaranın olduğu yerden sıcak buhar ve cızıltı geliyor. Hemen teminlense bile size söz veremem."
Tao ağlamaya devam ederken Edgar sinirle saçlarını çekiyordu. Yelena üzerindeki giysiden biraz kopararak hançeri tuttu ve çıkarmaya başladı. Bez parçasıma hançeri sardıktan sonra süvarilerden birinin uzattığı gömleği aldı ve yaraya bastırdı.
"Hah! Majesteleri beni ve klanımı ölüm olmaması, etkisiz hale getirmemiz hakkında uyarırken Latinler kana susamış bir şekilde savaşmaya devam etti. Yüz yıllar öncede şimdide kana susamışlıkları devam etti." Jacob sinirle söylerken Latinlerden biri öne çıkarak cevapladı.
"Savaşın ortasınsa ölüm olması çok olası."
"Seni salak. Siktiri boktan bir durum yüzünden savaşa geliyorsunuz? Size ne yapıldı? Herkes normal bir şekilde yaşıyordu. Başkanınız götü tutuşunca gelip bize saldırıyor, sizde salak gibi onu izliyorsunuz."