gözlerimi açtım etrafa bakındım. burası benim evim değildi dün geldiğim evin bir odasıdır sanırsam. yerimden kalktım. elime baktım sarılmıştı, odadan dışarı çıktım. kapı kilitli değildi hemen alt katta indim kapılar açıkmı diye kontrol ettim. Ama hepsi kilitliydi.
son çare olarak camı kıracaktım etrafıma bakındım. elime sert bir cisim aldım ve camı kırdım.
belime sardığım gömleği pencerenin pervazına yerleştirdim ve tam atlarken elime cam parçası girdi. acı dolu çığlık attım, elim feci şekilde kanıyordu iki Ekim yaralıyıdı.
Bu şekilde araba kullanamazdım ne yapacaktım ben camdan atladım ve delice koşmaya başladım.
ormandan çıktığımda karşımda uygar vardı. arabama yaslanmış sanki geleceğimden haberi varmış gibiydi.
"bin arabaya" dedi hala daha o soğukluk vardı.
" sen nerdesin ya senin yüzünden bu durumdayım haberin varmı? aptal. " diye bağırdım.
bana cevap bile vermiyordu sadece yola bakıyordu elimdeki acı fazlaşmıştı. gözlerimi kısıp acının geçmesi için dua ediyordum. uyarın bana baktığını hissetmiştim.
arabayı daha hızlı sürmeye başlamıştı. yarım saat kadar bir yolculuktan sonra hastaneye gitmiştik.
o önden ben ise onun arkasından gidiyordum. Normalde şuan yanımda oluması gerekirken neden böyle davrandığını hiç bilmiyordum. Bunları hakkettiğim ne yapmış olabilirdim ki?
acile girdiğimizde doktor elime baktı camı elimden yavaşça çekti. canım çok acımıştı gözümden damla damla yaşlar inmeye başlamıştı. uygar baş parmağıyla yaşlarımı sildi.
elime dikiş attılar ve sonrada sardılar. doktordan çıktık, arabaya bindik beni eve getirdi. bende odama çıktım evimi çok özlemiştim bundan sonra öyle maceralara arılmıyıcaktım.
yarım saat kadar odamda oylandıktan sonra odama uygar geldi elinde bir kase çorba vardı.
yatağımın yanına otordu hiç konuşmadan çorbayı bana içilmeyen başladı. çok açtım dünden beri birşey yemiyordum.
"uygar burda kal" dedim. yanımda kalmasını istiyordum.
"hayır" dedi düz bir sesle ve tekrardan çorbayı ağzıma götürdü. bende siren çorbayı elimle itim butun çorba yerdeydi elim acımıştı, elime baktım kanıyordu. dikişler açılmış olmamalıydı.
hemen yerimden kalktım ve banyoya ilerledim. kapıyı kilitledim arkamdan uygar geliyordu aç kapıyı diye bağırıyordu.
ben ise yer çömelmiş ağlıyordum. uygar bana ağlama diye bağırıyordu, o bana her ağlama dediğinde ağlamam şiddetleniyordu.
"aç kapıyı yoksa kırıcam güneş aç" diye gürledi. buna bağırma denmez, kapıyı açtım. kafamı aşağı eğdim. o da eliyle çenemde tutarak kendine bakmamız sağladı bi anda sım sıkı sarıldı hiç bırakmak istememiş gibi sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Kelebeğim
Roman d'amourkelebek kadar hassas ama bir o kadar cesur özgürlüğüne düşkün. ama artık o kelebek özgür olabilecek mi? hikayede 18 yaşında yanlız başına yaşayan bir genç kızın hikayesi. #aşk #heycan #korku #macera okumanızı tavsiye ederim. yaşımdaki