Kalbi kırık insanlarız biz. Her gece birisini düşünürüz aslında, ister kabul edin ister etmeyin, böyle geçer bizim gecelerimiz.
Düşündüğümüz insanın şu an var olup olmaması önemli değil ayrıca. Gelip geçen insanlar oldu kalbimizden. Ama kafamızda yer ettiler mi, etmediler mi, bize kalıyor orası. Onunla yaşadığınız güzel zamanları unutmanıza gerek yok. Buna tebessüm ettiğiniz için suçlu olmadığınızı bilin. Çünkü siz çok sevdiniz.
Çokta güzel sevdiniz.
Canınıza, kanınıza kattınız onu. Utanmayın. Çünkü siz kötü bir şey yapmadınız. Bazı insanlar, siz kötü bir şey yaptığınız için değilde, karakterlerinde bırakmak olduğu için terkeder sizi. Tek eşlilik onlara göre değildir belki. Ya da kalbine sığdıramamıştır sevginizi. Olsun. Siz çok mutluydunuz onunla. O da sizle gayet mutluydu aslında. Ama sevip sevmediği muamma.
Onunla geçirdiğiniz vakitleri unutmanız, gereksiz. Hatıralara ihanet etmenize gerek yok. Siz, sevdiğiniz kadar güzelsiniz zaten. Bırakın, hatıraları hatırlamayanlar düşünsün halini.
Velev ki şu an kalbinizde olan, yanınızda olan insanı düşünüyorsunuz. O zaman ne mutlu ulan size. Ki umarım, o da hatıra olarak kalmaz içinizde.
Yıkılışı size anlatamam belki. Her insan farklı devrilir çünkü benim bildiğim. Nasıl toparlandığınız da umrumda değil. Birisine sarılarak mı toparlıyorsunuz kendinizi ve kalbinizi, sigaranızla mı, müziklerinizle mi, kendi gökyüzünüzle mi, bunlara yorum yapacak gücüm yok benim de. Bildiğim tek şey, ya da bildiklerimin arasından birisi de olabilir, hiç önemli değil; kendinizi heba ettiğiniz insanlar, şimdi bir başkasıyla. Tamam, belki de başkasıyla da değildir. Ama sizinle olmadığı kesin sonuçta.
İlk kalp ağrınızı anlıyorum. Narinsiniz. Ama asla güçsüz değilsiniz. Çünkü ilk defa kırılan kalbinizi ve umutlarınızı toparlayabiliyorsunuz. Bunu herkes yapıyor. Bunu yapabildiğiniz için güçlüsünüz. Her kırılışınızda güçlüsünüz zaten merak etmeyin. Ancak bu kırılışların artışı ve çokluğu, narin olmanıza izin vermiyor bir süre sonra.
Alışıyorsunuz. Bazen kırılacağınızı bile bile sonuna kadar gidiyorsunuz. Ve genelde, bu sefer karşınızdakine güvenmeyeceğinizi kendinize tembihlediğiniz halde, bunu başaramıyorsunuz. Erkek tavlası gibi aslında. Dalga falan geçmiyorum. Her yeni oyunda ezberlediğiniz hamleleri yapmayı tercih ediyorsunuz. Hangi zarlarla kapı açacağınız belli zaten, bu hamleyi her halükarda yapacaksınız, evet. Ama size kalmış zarlarda önceki oyunda yaptığınız hamlenin aynısını yapıyorsunuz. Ve kaybediyorsunuz. Tekrar yeni bir oyuna başlıyorsunuz. Ve aynı hamlelere devam.
Size kendinizi değiştirin diyemem. Değiştirmeyin de zaten. Sizi böyle seven insanı bulabilirsiniz diyemem. Sizi tamamen siz olduğunuz için sevecek ne bir beden var, ne de ruh. Siz, kendinizi bile tamamen sevmiyorsunuz ki zaten. Bunu başkasından beklemeniz akıl işi değil. Hatta bazen kendinizi, karşınızda ki insana göre endekslediğiniz için kaybediyorsunuz. Böyle olursam daha çok hoşuna gider, böyle yaparsam mutlu olur diye düşündüğünüz her şey, bitişinizin imzaları aslında.
Ona beraber düzelteceğiniz hiç bir şey bırakmıyorsunuz. Ona kusursuz gözükmeye çalışırken, ruhunuzda kocaman bir kusur öbeği oluşturuyorsunuz. Sonra sevdiğinizi sandığınız insanla yollarınız ayrılınca öylece duruyorsunuz. Ulan, niye böyle oldu?
Başka ne yapabilirdim ki?Kendiniz değilsiniz. Bir şey yapmanıza gerek yoktu kendiniz olmak dışında. Kendi ellerinizle ittiğiniz insanın gitmesine üzülme hakkınız yok maalesef. Sadece yaptığınız şeye üzülebilirsiniz.
Ya siz olmayışınıza, ya da onu sevdiğinize üzülürsünüz.
Çok mu konuştum bilmiyorum. Sadece, geceleri ağlayarak uykunuzdan uyanacak kadar sevmeyin birisini. Tabi siz beni dinlemezsiniz. Sevdiyseniz de gitmesine izin vermeyin. Ama zorla da tutmayın tabii. Ortasını nasıl bulacaksınız ki acaba. Bende bilmiyorum. Boşverin diyeceğim, o zaman niye yazdım ki ben bu kadar.
Boşverin. Dedim ya, siz sevdiğiniz kadar güzelsiniz. Kırıldığınız kadar masumsunuz. Ağladığınız kadar kötüsünüz. Eğer ki hata yapmaktan pişman olduğunuz halde tekrar tekrar hatanın ortasında buluyorsanız kendinizi, daha sonra hatanızın verdiği suçluluk duygusunu da iyi yaşayın.
Evet, belki ders almayacaksınız. Ama siz yaşadıklarınızla öleceksiniz. Yaşamadan ölmek pek cazip değil sanki. Hislerinizi de bedeninizle beraber toprağa gömecekler. Sonra bir taş bütünün üzerinden sizi izleyecekler. Kimse bu kadar kırıldı, bu kadar sevdi, bu kadar ağladı demeyecek. İyi insandı diyecekler. Sonra sen güleceksin. Madem iyi insandım, niye böyle oldu?
Başkasını düşünerek harcayacağınız zamanı onun yerine kendinizi düşünerek harcasanıza demeyeceğim. Kendimizi düşündükde ne oldu? Gerçi ben hiç kendimi düşünemedim ama, olsun.
İstediğiniz insanı düşünün. Onun ne kadar güzel olduğunu düşünün. Ne güzel güldüğünü düşünün. Ellerinin güzelliğini, kokusu düşünün. Merak etmeyin, kimse sizi durduramaz bu konuda. Siz bile durduramazsınız.
Sevmekten korkmayın. Söylemekten utanmayın. Kendiniz olmanız çok kötü olduğunuz anlamına gelmiyor. Dişlerinizin yamuk olması nasıl kahkaha atmanızı engelleyemiyorsa, kalbinizin kırık olması sevmenizi yine engelleyemiyor. Haberiniz olsun.
İyi geceler Virgül.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRGÜL
ChickLitBak şimdi, sen bir noktasın. Her zaman nerede bitireceğini biliyorsun. Ne söylemen gerektiğini, tekrar başlayacak yeni bir cümlenin ne olduğunu bilebiliyorsun. Ben, virgülüm. Cümleyi bitiremiyor, sadece nerede durulması gerektiğini belirtiyorum. Ben...