Yorgunum.
Kırık kalbimi artık birleştirecek tek bir şey bile yok.Ağlıyorum.
Ama ağlamak istemiyorum. Beni bu kadar üzmeleri doğru değil. İnsanlara bu şansı verdiğim için öldürmek istiyorum bazen kendimi.Değer vermek, sevmek ne zamandan beri bu kadar tehlikeli bir şey oldu?
Kalbim çok kırık. Bağırmak istiyorum. Keşke bağırsam.
Keşke bağırsanız.
Keşke bağırsak ve birazda olsa rahatlasak.Bizler geçen bu süre içerisinde artık sadece kırgın insanlar değiliz. En azından kendi adıma konuşayım, kırgınlığın çok daha ötesindeyim ama burayı tanımlayamıyorum. Kırmızı bir denize karşı oturmuş, neyi seyrettiğimi düşünüyorum. Kan mı, yoksa denizde kaybolmuş bir kadının ruju mu, şarap mı?
Kırmızı bir denizin dibine oturmuşum ama ayağımı sokacak cesaretim yok. Bırakmamışlar. Kapılıp gitmekten korkuyorum. Aslında biraz da merakımdan korkuyorum. Acaba bu nasıl bir insandır, bu yer nasıldır, şu yemeğin tadı nasıl acaba, bu elbise bana yakışır mı.
Merak ettiğim her insan merakımı giderdi. Siz gülümseyerek ağlamak nedir bilir misiniz Nokta Bey? Tanıdığım için pişman olamadığım, beni kıran ya da parçalayan insanlar oldu. Artık kimseyi merak etmiyorum, daha fazla ölemeyeceğimi biliyorum.Merak ettiğim her yere gittiğimde, aslında merak edilecek hiçbir şeyinin olmadığını farkettim. Denizlere güven olmuyordu, toprak ayağını bir çukura saplayıp seni şaşırtmazdı. Beşerilere girmiyorum bile. İnsana, insanın yaptıkları hiç iyi gelir mi Nokta Bey?
Ah, bu arada, lütfen bu mektubumu üzerinize alınmayın. Elbette size de çok kırgınım ancak, sadece size geçerse bu kelimelerim çok üzülürüm. Hayatımda çok fazla uyumadığım gecelerim oldu. Ve keşke sadece sizin yüzünüzden olsaydı.
Şu an size bunu yazıyorum evet. Ama siz benim hangi koltukta oturduğumu, hangi odada olduğumu, üşüyüp üşümediğimi, iyi olup olmadığımı sormuyorsunuz. Gerçi siz iyi olup olmadığımı sorsanız ben siz yine üzülmeyin diye iyiyim derdim.
Gözlerim yanıyor.
Gülümsüyorum.
Şimdi gözlerim doldu.
Burnum sızlıyor.
Birisi boğazımda ki düğümü çözsün.Kalbim atıyor evet. Ama sanırım göğsümde değilde daha çok sırtımda. Atışını hissediyorum. Size atıyor demek isterdim. Ama şu an sizi veya başka bir şeyi düşünecek halde değilim.
Yorgunum. Uyusam geçecek türden bir yorgunluk sanmayın bunu. Çok yorgunum.
Elimi tutun.
Yorgunum. Sevsenizde geçmez artık.
Avucunuz yanağımda, gözlerimi kapatsam.
Yorgunum. Ama artık bunu beni sevmeniz için demiyorum Nokta Bey. Çünkü biliyorum artık sevmiyorsunuz.
Birlikte Ay'ı izleseydik. Gizliden bir yıldız seçseydim kendime ve o yıldıza sizin adınızı verseydim. Her daim parlaması için dua etseydim.
Yorgunum. Ama artık gözyaşlarımı bile silmezsiniz. Biliyorum.
Bir şarkı açsaydık ve eşlik etseydik. Odalarda yankılansaydı sesimiz.
Yorgunum. Parmağınızı artık dudaklarımın üstünde gezdirmeyecek misiniz? Özlemeyecek misiniz?
Sokak lambasından gelen loş ışığın altında karda kışta, ya da güneş yüzünden kavrulmuş betonda çıplak ayaklarla yürüseydik.
Yorgunum ama sizin yüzünüzden değil Nokta Bey. Evet kalbimi yordunuz. Ama ruhum yorgun. Ruhumu ben yordum. Ruhum kaybolmuş gibi hissediyorum.
Ruhumu sanki koskoca bir meydanda bırakmış gibiyim. Kaybettim. Bomboş hissediyorum Nokta Bey.
Bana beni verin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRGÜL
Chick-LitBak şimdi, sen bir noktasın. Her zaman nerede bitireceğini biliyorsun. Ne söylemen gerektiğini, tekrar başlayacak yeni bir cümlenin ne olduğunu bilebiliyorsun. Ben, virgülüm. Cümleyi bitiremiyor, sadece nerede durulması gerektiğini belirtiyorum. Ben...